Tarih Yazıları
Tarih

Tarihin Çoğu Zaman Unuttuğu On Korkunç Soykırım

Soykırım, işlenebilecek en korkunç şiddet eylemlerinden biridir. Belirli bir etnik, ırksal veya dinsel grubun sistematik olarak yok edilmesini içerir. Korkunç niyeti, o azınlık grubu tamamen yok etmektir. Soykırımdan kaynaklanan insan ıstırabının ölçeği hayal bile edilemez. Tarih öğrencilerinin bildiği gibi, genellikle toplu katliamları, işkenceyi ve diğer vahşet biçimlerini içerir.
Soykırım genellikle derinlere yerleşmiş önyargılardan beslenir. Şiddeti seçenler, belirli bir istenmeyen insan grubunu ortadan kaldırmak için yoğun arzularıyla hareket ederler. Toprak, kaynaklar veya güç arzusuyla motive edilebilir. Veya gerçek veya algılanan geçmiş yanlışların intikamını alma arzusundan gelebilir. Motivasyonu ne olursa olsun, soykırımın sonuçları hayatta kalanlar için yıkıcıdır. Genellikle nesiller boyu süren kalıcı bir .

“Soykırım, işlenebilecek en korkunç şiddet eylemlerinden biridir. Belirli bir etnik, ırksal veya dinsel grubun sistematik olarak yok edilmesini içerir. Korkunç niyeti, o azınlık grubu tamamen “

Soykırım, işlenebilecek en korkunç şiddet eylemlerinden

Soykırım, işlenebilecek en korkunç şiddet eylemlerinden biridir. Belirli bir etnik, ırksal veya dinsel grubun sistematik olarak yok edilmesini içerir. Korkunç niyeti, o azınlık grubu tamamen yok etmektir. Soykırımdan kaynaklanan insan ıstırabının ölçeği hayal bile edilemez. Tarih öğrencilerinin bildiği gibi, genellikle toplu katliamları, işkenceyi ve diğer vahşet biçimlerini içerir.
Soykırım genellikle derinlere yerleşmiş önyargılardan beslenir. Şiddeti seçenler, belirli bir istenmeyen insan grubunu ortadan kaldırmak için yoğun arzularıyla hareket ederler. Toprak, kaynaklar veya güç arzusuyla motive edilebilir. Veya gerçek veya algılanan geçmiş yanlışların intikamını alma arzusundan gelebilir. Motivasyonu ne olursa olsun, soykırımın sonuçları hayatta kalanlar için yıkıcıdır. Genellikle nesiller boyu süren kalıcı bir acı ve travma mirası bırakır.
Örneğin Holokost'u ele alalım. Bu soykırım, II. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından altı milyon Yahudinin sistematik olarak yok edilmesine tanık oldu. Elbette soykırımın belki de en bilinen örneğidir. Ne yazık ki, tek olandan çok uzak. 1994 Ruanda soykırımı tahminen 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun katledildiğini gördü. Daha yakın zamanlarda, Myanmar'da Rohingya halkına karşı devam eden soykırım, soykırımın getirebileceği dehşet ve yıkımı da gösteriyor.
Bu korkunç eylemlerin izleri, sonraki nesiller boyunca derin bir şekilde devam eder. Ancak tüm soykırımlar, Holokost veya Ruanda'daki trajedi kadar iyi bilinmez veya incelenmez. Hatta bazı soykırımlar çoğu zaman tarihin çöplüğünde unutulmuştur. Bu listede, muhtemelen size tarih kitaplarında öğretmedikleri on soykırımı öğreneceksiniz.

10 Selknam katliamı

Selknam katliamında kaç kişinin katledildiği bilinmiyor. Selknamlar, Onawa veya Onalar olarak da adlandırılır, Şili ve Arjantin’in güneyinde Patagonya denilen bölgede Ateş Toprakları olarak bilinen coğrafyada yaşan bir Kızılderili halktır. Selknam halkı, 19. Yüzyıl sonuna kadar Batılı ve Avrupalı sömürgecilerin Güney Amerika’da mücadele ettikleri son kızılderili halktır. Bu mücadele tek taraflı olmuştur. Zira hayvan avcılığına benzer bir yöntemle insan avcılığı Selknam halkı için yapılmıştır. Ayrıca Arjantin ve Şili hükûmetleri, bu kızılderili toplumunu diğer topluluklara izole ve kolonize etmek için uğraştı.
Kabile üyeleri avrupada insan hayvanat bahçesi adındaki alanlarda insanlara sergilenmiştir.
Şuan dünyada Selknam kabilesinden kimse yaşamamaktadır.
Julius Popper adındaki bir mühendis soykırımda günah keçisi ilan edilmiştir ve bizzat öldürdüğü Kızılderililerin sayısı bilinememektedir

9 İspanyol Aztek katliamı 70.000 ölü

Aztek soykırımı Mart 1519 tarihinde Cortes, çok az adamıyla birlikte Kuzey Amerika kıtasına ulaştı ve Küba adasında kontrol sağladı. Küba ve çevresindeki topraklarda İspanyol sömürgesi için Diego Velázquez de Cuéllar görevlendirildi.
Bu şekilde Cortes, Azteklere karşı İspanyol komutanla iş birliği yapan Tlaxcala halkını güvence altına aldılar, böylelikle Azteklerin merkezi Tenochtitlan'a ilerleyiş başlatıldı. 1519 yılı Kasım ayında İspanyol komutan Cortes ve askerleri, şehre giriş yaptı ve Aztek hükümdarı II. Montezuma tarafından dostça karşılandılar.
Dostluk kuruldu gibi gösterildi ve İspanyollar, şehirde bir süre kaldılar. Bu durum huzursuzluğı arttırdı, Aç gözlü İspanyol askerler için dostluğun bir önemi yoktu, imparatorluğun zenginliğini ele geçirmek istiyorlardı II. Montezuma'yı esir aldılar ve büyük bir kaos çıktı, sonuç olarak şehirden ağır kayıplar vererek kaçabildiler ama Montezuma'yı öldürdüler. Bu hadise, La Noche Triste ismiyle anılmıştır. İspanyol işgalciler, müttefik kabile Tlaxcala'nın yanına geri çekildi. Azteklerin dostça yaklaşımına karşın onları ortadan kaldırma kararı aldılar.
Sömürgeci İspanyollar, Aztek şehrini ve geçitlerini tuttu ve onları açlığa mahkûm etti. Aztek Otumba Vadisi denilen bölgede, şehirin dışında olan kalabalık Aztek askerleri, İspanyol işgalcileri imha etmek için geldi. Ancak Aztek askerleri, İspanyol sömürgecilerin güçlü şövalye ve üstün silahlarını gördüler ve paniğe kapıldılar. Savaşın ilk başlarında, Aztek komutan öldürüldü. İspanyol sömürgecileri karşısında çok kayıp veren Aztek Ordusu, İspanyol yandaşı Tlaxcala askerleri gelmeden dağıldılar. Tahmin edilen en az 70.000 Aztek askeri öldü, İspanyol sömürgecilerin ise kayıpları 73 veya daha azda kalmıştı. Savaşın olduğu yere Aztekler "Temalacatitlán" dedi.

8 Herero ve Nama Soykırımı: 80.000 Ölüm

Herero ve Nama soykırımı, 1904'te Alman Güney Batı Afrika'sında meydana gelen trajik bir olaydı. Şimdi Namibya olarak bilinen bölge, gururlu Herero ve Nama halklarına ev sahipliği yapıyordu. Onların soykırımı, Almanya'nın onları yok etmek ve topraklarını almak için ortak bir çabasıydı. Başlangıçta, çatışma, toprak ve kaynaklar konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle ortaya çıktı. Alman yerleşimciler topraklarını genişletmeye ve bölge üzerinde kontrol sağlamaya çalıştılar. Bu arzu Yerli halk üzerinde baskı oluşturdu.
Soykırım, Waterberg Savaşı ile başladı. İçinde, Herero halkı büyük ölçüde sayıca üstündü ve silah bakımından üstündü. Bu hızla bir dizi şiddetli çatışmaya yol açtı. Alman kuvvetleri su kaynaklarını zehirlemek gibi acımasız taktikler kullandı. Hatta Herero halkını toplama kamplarına sürmek için taşındılar. Birçok Hererolu bu kamplarda ölesiye çalıştırıldı. Diğerleri tıbbi deneylere ve zorunlu çalışmaya tabi tutuldu. Soykırım, Herero nüfusunun %80'inin ölümüyle sonuçlandı. Bugün, tarihçiler bu sayının 80.000 kişiye kadar çıktığını tahmin ediyor.
Soykırımın sonuçları da aynı derecede yıkıcıydı. Herero halkı savaşları kaybettikten sonra topraklarını ve geleneksel yaşam biçimlerini de kaybetti. Almanlar bölge üzerinde kontrol uygulamaya devam etti. Soykırımı takip eden yıllarda topraklarını Namibya'nın içlerine kadar genişlettiler. Herero halkının travması ve kaybı nesiller boyu hissedilmeye devam etti. Aslında, soykırım bugün hala tartışmalı bir konudur.
Alman hükümeti son zamanlarda soykırımdaki rolünü kabul etti. Resmi bir özür sunmak ve Namibya'daki kalkınma projelerini finanse etmek de dahil olmak üzere, düzeltme yapma sürecini bile başlattılar. Bugün bile, 1904 Herero soykırımı, sömürgeciliğin yıkıcı etkisinin kesin bir hatırlatıcısı olarak hizmet ediyor. Modern güncellemesi aynı zamanda sömürge sonrası toplumlarda süregelen adalet ve uzlaşma mücadelesinin bir örneğidir. [2]

7 Kürt Soykırımı: 185.000 Ölüm

Kürt soykırımı olarak da bilinen Enfal harekatı, 1986'dan 1989'a kadar Irak'ın Kürdistan bölgesinde gerçekleştirilen bir dizi vahşi saldırıydı. Harekatın emri Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak hükümeti tarafından verildi. Kürt nüfusun özerklik hareketini bastırma girişimiydi.
Enfal harekâtı, yüzlerce Kürdü öldüren kimyasal silah saldırısıyla başladı. Bu, bir ulusun kendi nüfusuna karşı ilk kez kimyasal silah kullandığı zamandı. Sonraki birkaç ay boyunca, Irak hükümeti Kürt halkına karşı korkunç şiddet eylemleri gerçekleştirmeye devam etti. Bombalamaları, infazları ve toplu katliamları içeriyordu.
Enfal harekâtı on binlerce Kürt'ün ölümüyle sonuçlandı - tahminler 50.000'den 185.000'e kadar çıkıyor. Pek çok Kürt köyü yok edildi ve sakinleri toplandı, gözaltına alındı ​​ve yargılanmadan idam edildi. Kampanya, yıllar içinde uluslararası toplum tarafından geniş çapta kınandı ve birçok ülke Irak'a katı yaptırımlar uyguladı.
Enfal kampanyası halen Kürt halkına yönelik en vahşi şiddet eylemlerinden biri olarak görülüyor. Bugün bile Kürt toplumu üzerinde kalıcı bir etkisi oldu. Şu anda, Kürt nüfusu daha fazla özerklik ve kültürel kimliklerinin tanınması arayışını sürdürüyor. Ayrıca Irak'ın Enfal vahşeti sırasında işlenen zulmü anmak için her yıl bir araya geliyorlar.

6 Maya Soykırımı: 200.000 Ölüm

Guatemala'nın 20. yüzyılın sonlarında Maya halkına yönelik zulmü genellikle Maya Soykırımı olarak anılır. Hükümetin Maya'yı yok etme kampanyası acımasız ve eksiksizdi. Ordu, küçük, yerli Maya topluluklarını yok etmek için çeşitli taktikler kullandı. Kampanya özellikle 1980'lerde yoğundu.
O on yılda hükümet, Sophia Operasyonunu başlattı. Bu, ülkedeki tüm Maya nüfusunu yok etmek için gizli bir plandı. Plan, 200.000 yerli insanı öldürmeyi ve 1,5 milyonu daha yerinden etmeyi içeriyordu. Yerinden edilenlerin çoğu Meksika'ya kaçtı. Orada yıllarca mülteci kamplarında tehlikeli hayatlar yaşadılar.
Guatemala'nın soykırım sırasındaki şiddet taktikleri özellikle iğrençti. Köyler yok edildi, hayvanlar katledildi, su kaynakları zehirlendi ve kutsal yapılara saygısızlık edildi. Guatemala ordusu, Mayaları terörize etmek için tecavüz, işkence ve diğer şiddet biçimlerini kullandı. Pek çok insan zorla kaçırıldı ve ortadan kayboldu - binlercesinin cesedi asla bulunamadı. Çatışma ancak 1996'da diğer ulusların barış talep etmek için müdahale etmesiyle sona erdi.
Bununla birlikte, soykırımın etkileri bugün Guatemala'da, özellikle hayatta kalan Maya toplulukları arasında hala hissedilmektedir. Sorumluları adalete teslim etme çabaları da yavaştı. Soykırıma karışanların kovuşturulmasında son zamanlarda bazı gelişmeler oldu, ancak Maya aktivistleri adalete doğru daha fazla hareket istiyor. [4]

5 Doğu Timor Soykırımı: 200.000 Ölü

Doğu Timor, Güneydoğu Asya'da bulunan küçük bir ada ülkesidir. Bir zamanlar bir Portekiz kolonisiydi - Endonezya 1975'te işgal edene kadar. Endonezya işgali neredeyse 25 yıl sürdü ve yaygın şiddet ve soykırım damgasını vurdu. O zaman, 200.000 kadar insanın ölümüyle sonuçlandı. Bu, kabaca Doğu Timor'un tüm nüfusunun dörtte biri kadardı.
Endonezya güçleri, soykırım boyunca açlığı bir silah olarak kullandı. Yiyecek ve suyu bile napalm ve tehlikeli kimyasallarla zehirlediler. Ölüm mangaları binlerce insanı, genellikle vahşi bir zulümle infaz etti. Bütün bunlar, bağımsızlık yanlısı taraftarların arasına terör ve umutsuzluk tohumları ekmeye yönelik bir çabaydı.
1999'da, nüfusun %78'i bağımsızlık için oy kullandıktan sonra Endonezya, Doğu Timor'dan çekildi. Birleşmiş Milletler daha sonra ülkenin yeniden inşasına yardım etmek için hızla harekete geçti. Ancak işgal sırasında işlenen zulümler için adalet çok yavaş geldi. Endonezyalı generaller, insanlığa karşı işlenen bu suçlardan hiçbir zaman tam olarak yargılanmadı.
Bağımsızlıktan bu yana geçen yıllarda silahlı gruplar şiddete neden olmaya devam etti. Bazıları köyleri yok etti. Toplamda en az 1.500 kişiyi daha öldürdüler. Doğu Timor'un karşılaştığı zorluklara rağmen, ülke son yıllarda ilerleme kaydetti. Hatta 2002'de BM'ye üye oldular. Ayrıca 2018'de deniz sınırı anlaşmazlığını çözmek için Avustralya ile bir anlaşma imzaladılar.
Dolayısıyla, Doğu Timor tarihi boyunca muazzam zorluklarla karşı karşıya kalırken, ülke istikrar ve bağımsızlığa doğru ilerledi. Yine de Endonezya tarafından karşı karşıya kaldıkları soykırım, yakın tarihin en acımasız ve uzun süreli soykırımlarından biridir. Aynı zamanda - özellikle 20. yüzyılın sonlarında - daha az bilinen soykırımlardan biri olması akıllara durgunluk veriyor.

4 Çerkes Soykırımı: 1,5 Milyon Ölüm

Sir Francis Palgrave adlı saygın bir İngiliz diplomat, 19. yüzyılın başlarında Çerkes soykırımına tanıklık etti. Bugün hala dünyanın peşini bırakmayan trajedi hakkında güçlü bir gözlem yaptı. Palgrave daha sonra Çerkes halkı hakkında "Tek suçları Rus olmamaktı" diye yazmıştı. Onların soykırımı 19. yüzyılın ilkiydi. Rus güçleri tarafından gerçekleştirilen, Çerkes halkının %90'ından fazlasını ortadan kaldıran, ne yazık ki tarihin en etkili soykırımlarından biri haline getirdi.
Çerkesler, Rusya'nın merkezindeki Kuzey Kafkasya bölgesinde binlerce yıl yaşadılar. Ancak Rus-Çerkes savaşı sırasında Rus İmparatorluğu sınırlarını güneye, Kafkas dağlarına doğru itmeye çalıştı. Rusya, Karadeniz'e daha fazla erişim istiyordu ve bunu elde etmek için yapması gereken her şeyi yapmaya hazırdı. Dolayısıyla, bu amaca ulaşmak için imparatorluk güçleri Çerkeslere karşı soykırım taktikleri kullandı. Ruslar yiyeceklerini bozdu ve evlerini yıktı. Ayrıca adam kaçırma, toplu tehcir ve yargısız infazlar gerçekleştirdiler.
Bugün tarihçiler toplamda 1,5 milyondan fazla Çerkes'in güneye, Karadeniz'e doğru ilerleyen Rus güçleri tarafından katledildiğine inanıyor. Ne yazık ki, dünya çapında pek çok insan bu soykırımı veya sonrasındaki etkilerini hiç duymadı. Çerkes diasporası bugün Türkiye, Rusya ve daha geniş dünyada bulunabilir.
Torunlar, insanlarına ne olduğunu hatırlamaya devam ediyor. “No Sochi” kampanyası, 2014 Soçi Olimpiyat Oyunlarına karşıydı çünkü Çerkesler oyunların düzenlendiği bölgenin yerli halkıydı ama kendileri Olimpiyatların bir parçası değildi. Tabii ki, Soçi Olimpiyatları hala gerçekleştiriliyordu, bu nedenle protesto hareketi başarılı olamadı. Ancak tüm zamanların daha az bilinen soykırımlarından birine ışık tuttu. [8]

3 Fransa Afrika soykırımı 2 milyon kişi

Fransa'nın Afrika kıtasında, 1524'te başlattığı yayılmacı sömürge faaliyetleriyle Afrika kıtasının batı ve kuzeyinde 20'den fazla ülke ve bölge de hakimiyet kurdu. Afrika kıtasının yüzde 35'i, 300 yıl Fransa kontrolünde kaldı. Bu ülkeler Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi o yıllarda Fransa'nın Avrupa kıtası için köle ticaret merkezi olarak kullanıldı ve ülkelerdeki tüm kaynaklar sömürüldü.
Bölgedeki Fransa etkisi ve açtığı yaralar hala etkilerini devam ettirmektedir.
Tahmin edilen rakamlara göre sömürgenin bilançosu 2 milyon kişinin canına olarak tarihe geçmiştir.

2 Bangladeş Soykırımı: 3 Milyon Ölüm

1971'de Dakka, Doğu Pakistan'ın başkentiydi. Bu eyalet, o zamanlar Hindistan Yarımadası'nın tamamı boyunca uzanan Batı Pakistan tarafından yönetiliyordu. Doğu Pakistan'daki Bengalli nüfus, kolonide çoğunluktu ve batılı meslektaşları tarafından siyasi ve ekonomik sömürüye kızdılar. Bu yüzden bağımsızlık aradılar.
Batı Pakistan, ayrılıkçı Awami League partisinin lideri Şeyh Mujibur Rahman'ın Doğu Pakistan'ın başbakanı olarak seçilmesini görmezden gelince, gerilim yükseldi. Doğu Pakistan'da Mart'tan Aralık 1971'e kadar Bengalliler, Pakistanlılar ve Kızılderililer arasında yaygın askeri şiddet yaşandı. Bu süre zarfında, ölü sayısı en az 300.000 savaş ölümü kaydetti.
Ancak, tam ölçekli soykırım henüz gelmemişti. Ve sayıları ancak daha sonra, dünya gözlemcileri çatışma sırasında masum sivillerin başına gelenleri fark etmeye başladıkça gün ışığına çıktı.
1971'in sonlarında, Amerika'nın Dakka Başkonsolosu Archer Blood, Batı Pakistan askerlerini Bengal bağımsızlık hareketini “sistematik olarak ortadan kaldırmakla” suçladı. Kan, Batı Pakistan birliklerinin binlerce Bengalli yurtseveri katlettiğini iddia etti. O sırada Blood'ın iddiası ABD Başkanı Richard Nixon tarafından tamamen göz ardı edildi. Bunun nedeni, Nixon'un Batı Pakistan'ı Soğuk Savaş'ta önemli bir Amerikan müttefiki olarak görmesiydi.
Ancak vahşet görmezden gelinemeyecek kadar büyüktü. Binlerce erkek katledilirken Bengalli kadınları korkutmak ve aşağılamak için toplu tecavüz kullanıldı. Yıllar sonra, Batı Pakistan kanıyla bir "savaş bebekleri" neslinin gerçek yaratılışı gün ışığına çıktı. Nihayetinde, bir yıl süren çatışmada 3 milyondan fazla Bengalli öldü.
Soykırım nihayet 16 Aralık 1971'de Pakistan birliklerinin işgalci Hint güçlerine teslim olmasıyla sona erdi. Çatışmanın Bengal nüfusu üzerinde derin bir etkisi oldu. Yine de trajedinin sonuçları doruk noktasına ulaştı: Onlara kendi özgür uluslarını -Bangladeş- verdi ve on yıllar sonra Güney Asya tarihinin gidişatını şekillendirdi.

1 Kızılderili katliami 70 milyon kişi

Amerika kıtasını 1492’de Kristof Kolomb un keşfiyle birlikte, Yeni Dünya olarak adlandırılan bu yeni coğrafya kendine özgü sakin hayatları birdenbire bozuldu. Uzun yıllar kendi coğrafyalarında tek tip yaşamaya alışkın Kızılderililer, birdenbire işgalci beyaz adamın hışmına maruz kaldı.
1492’de başlayan bu soykırım takribi 500 yıl aralıksız devam etmiştir. Uygulanan bu soykırımlar, bilinçli bir şekilde ve çeşitli yollarla devam etmiştir.
Kristof Kolomb kıtayı keşfettiğinde dünya nüfusunun %5'ini Kızılderili kabileleri oluşturuyordu nüfusu şimdi yok denilecek kadar azdır.

Tarihin Çoğu Zaman Unuttuğu On Korkunç Soykırım konusu nedir nerededir sorusuna cevap oldu mu ?


-