lokomotif
Raylar üstünde bir vagon dizisini çekmede kullanılan,
buharla ya da bir motorla çalışan makine. Demiryolu
sistemleri, XVI. yy`da kurulmuş, ama vagonlar 1804`e
kadar insan gücüyle çekilmiş, 1804`te, Wales Bölgesi`nin
(İngiltere) güney kesiminde, Richard Trevithick,
bir buharlı lokomotif geliştirmiştir. Bu lokomotif, dökme
demirden yapılma bazı maden ocağı raylarını kırmışsa
da, vagonların çekilmesinde buhargücünden yararlanılabileceğini,
bacadan çıkan egzoz buharının ate
şi canlandırmak için kullanılması yoluyla buhar üretiminin
hızlandırılabileceğini ve düzgün yüzeyli raylar üstünde
yeralan düzgün yüzeyli tekerleklerin tahrikgücü-
nü iletebileceğini kanıtlamış, o tarihten sonra lokomotifler
sürekli geliştirilmiştir.
BUHARLI LOKOMOTİFLER
Buharlı lokomotif, güçlü ve yalın bir makinedir-. Bir silindire
.
“Raylar üstünde bir vagon dizisini çekmede kullanılan, buharla ya da bir motorla çalışan makine. Demiryolu sistemleri, XVI. yy`da kurulmuş, ama vagonlar 1804`e kadar insan gücüyle çekilmiş, “
Raylar üstünde bir vagon dizisini çekmede kullanılan,
Raylar üstünde bir vagon dizisini çekmede kullanılan,
buharla ya da bir motorla çalışan makine. Demiryolu
sistemleri, XVI. yy`da kurulmuş, ama vagonlar 1804`e
kadar insan gücüyle çekilmiş, 1804`te, Wales Bölgesi`nin
(İngiltere) güney kesiminde, Richard Trevithick,
bir buharlı lokomotif geliştirmiştir. Bu lokomotif, dökme
demirden yapılma bazı maden ocağı raylarını kırmışsa
da, vagonların çekilmesinde buhargücünden yararlanılabileceğini,
bacadan çıkan egzoz buharının ate
şi canlandırmak için kullanılması yoluyla buhar üretiminin
hızlandırılabileceğini ve düzgün yüzeyli raylar üstünde
yeralan düzgün yüzeyli tekerleklerin tahrikgücü-
nü iletebileceğini kanıtlamış, o tarihten sonra lokomotifler
sürekli geliştirilmiştir.
BUHARLI LOKOMOTİFLER
Buharlı lokomotif, güçlü ve yalın bir makinedir-. Bir silindire
giren buhar, genleşerek, pistonu öbür uca kadar
iter. Silindirin dönüş hareketi sırasında bir kapak açılarak,
genleşmiş buharın buradan dışarı çıkmasını sağlar.
Pistonun hareketi, mekanik bağlantılar aracılığıyla, lokomotifin
ana tahrik tekerleğini çevirir.
Trevithick lokomotifinin yapımını izleyen 25 yıl içinde,
kömürtaşınan demiryollarında, sınırlı sayıda buharlı
lokomotif başarıyla kullanıldı. Bunda, Napolyon savaşlarının
sonlarına doğru, yem fiyatlarındaki büyük
yükselişin de önemli etkisi oldu. Dökme demirden yapılan
levha yollar, buharlı lokomotifin ağırlığını çekebilecek
güçte olmadıklarından, vagon tekerleklerinin içine
oturduğu L kesitli bu yolların yerini kısa bir süre sonra,
düz yüzeyli raylar ve flanşlı tekerlekler aldı.
George Stephenson, 1814`te kendinden önceki tasarımcıların
deneyimlerinden yararlanarak, düz yüzeyli
raylar üstünde hareket eden lokomotifler yapmaya
başladı. Daha önceki lokomotiflerin aşağı yukarı tü
münde, silindirler dikey durumda yerleştiriliyor ve kısmen
kazanın içine daldırılıyordu. Stephenson ve Losh,
1815`te tahrik gücünü pistondan ana tahrik tekerleğine
dişli çarklarla iletmek yerine, ana tahrik tekerlekleri üstünde
bulunan kranklar aracılığıyla, doğrudan doğruya
silindirlerden iletme düşüncesinin patentini aldılar.
Tahrik gücünü dişli çarklarla ileten düzenek, özellikle
büyük dişlerde aşınma ortaya çıktığında, sarsıntılı bir
harekete neden oluyordu. Gücü doğrudan silindirden
ileten mekanizma, daha yalın olduğundan, tasarımcılara
daha geniş bir serbestlik sağladı.
Lokomotif kazanları da, eskiden yalın .bir boru biçimindeyken,
önce dönüşlü bîr boru biçimine, sonra da
birçok borunun bir arada bulunduğu (ve böylece daha
geniş bir ısıtma yüzeyi sağladığı) borulu biçime dönüş
tü. Bu son biçimde, bir dizi boru, ocağın yandığı yanda
bulunan benzer bir plakaya bağlanmıştı. Silindirlerden
gelen egzoz buharı, borulardan geçip dumanın çıktığı
uçtan bacaya giderken bir patlamaya neden oluyor,
böylece, lokomotifin hareketli olduğu sırada ateşi canlı
tutuyordu. Lokomotif olduğu yerde dururken de, bir
körük kullanılıyordu. Liverpool and Manchesterşirketinin
muhasebecisi Henry Booth, 1827`de, daha ileri bir
gelişme olan çokborulu kazanın patentini aidi. Stephenson
da bu buluşu, Rocketadlı lokomotifinde kullandı
(ama önce, bakır boruların bağlandığı uç plakalarındaki
bağlantı bileziklerinin su sızdırmaması için, olduk
ça uzun denemeler yapması gerekmişti).
1830`dan sonra buharlı lokomotif, günümüzde bilinen
biçimini aldı. Silindirler, dumanın çıktığı uca ya yatay
ya da hafifçe eğik durumda yerleştiriliyor, ateşçinin
yeriyse, ocağın yandığı uçta yeralıyordu.
Silindirlerin ve dingillerin kazana bağlı olmaktan ya
da kazanın tam altına yerleştirilmekten çıkmasıyla birlikte,
çeşitli parçaları bir arada tutacak bir çerçevenin
yapılması gerekti. İlk kez İngiliz lokomotiflerinde kullanılan
çubuk çerçeve, çok geçmeden ABD`de de uygulandı
ve dövme demir yapımından, dökme çelik yapı
mına geçildi. Silindirler, çerçevenin dışına monte ediliyordu.
İngiltere`deyse, çubuk çerçevenin yerini plaka
çerçeve aldı. Bunda, silindirler çerçevenin içinde yeralıyor
ve çerçeveler için yaylı süspansiyonlar (sarmal ya
da yaprak biçimli), dingilleri tutmak içinse dingil yatakları
(yağlanmış yatak) bulunuyordu.
1860`tan sonra çeliğin kazan yapımında kullanılmaya
başlanmasıyla, daha yüksek basınçlarda çalışma olanağı
bulundu. XIX. yy`ın sonuna doğru, 12 bar basınç,
lokomotiflerde yaygınlaştı; bileşik lokomotiflerdeyse,
13,8 bar basınç kullanılmaya başlandı. Bu basınç, buhar
çağında 17,2 bara çıktı. 1890 yıllarında ekspres lokomotiflerinin
silindirleri, 51 cm çapında ve 66 cm strokunda
yapıldı. Daha sonraları ABD gibi ülkelerde silindir
çapı 81 cm`ye yükseldi ve hem lokomotifler, hem
de vagonlar daha büyük yapılmaya başlandı.
İlk lokomotiflerde, akstan güç alarak çalışan pompalar
vardı. Ne var ki, bunlar, yalnızca motor işlerken çalı
şıyordu. 1859`da enjektör bulundu. Kazandan gelen
buhar (ya da daha sonraları egzoz buharı), koni biçimli
bir memeden (difüzör) fışkırarak, suyu, daha yüksek bir
basınçta bulunan kazana dolduruyordu. Birçekvalf (tek
yönde çalışan vana), buharı, kazanın içinde tutuyordu.
Kuru buhar, ya kazanın tepesinden alınıp delikli bir
boru içinde ya da kazanın tepesindeki bir noktadan alı
nıp buhardamı içindetoplanıyordu. Bu kuru buhar, daha
sonra bir regülatöre aktarılıyor ve regülatör, kuru buharın
dağıtımını denetliyordu. Buharlı lokomotiflerde
ortaya çıkan en önemli gelişme, aşırı ısıtmanın kullanılmaya
başlanması oldu. Birgaz borusu aracılığıyla buharı
önce ocağa, daha sonra da kazanın ön ucundaki bir
toplayıcıya taşıyan eğimli boru, Wilhelm Schmidt tarafından
bulundu ve başka mühendisler tarafından da
kullanıldı. Yakıtta, özellikle de suda elde edilen tasarruf,
hemen kendini gösterdi. Sözgelimi, 12 bar basınçta
ve 188 °C sıcaklıkta `doymuş` buhar üretiliyordu; bu
buhar, 93 °C daha ısıtılarak, silindirlerde hızla genleşiyordu.
Böylece, XX. yy`da lokomotifler, % 15 gibi kısa
kesme zamanlarında bile yüksek hızlarda çalışabilecek
hale geldi. Çelik tekerlekler, fiberglas kazan kaplamaları,
uzun adımlı piston supapları, dolaysız buhargeçitleri
ve aşırı ısıtma gibi gelişmeler, buharlı lokomotif uygulamasının
son aşamasına katkıda bulundu.
Kazandan gelen buhar, başka amaçlarla da kullanı
lıyordu. Çekiş gücünü artırma amacıyla, akıtma yerine,
1887`de sürtünme kuwetini artıran buharla `kumlama`
kullanılmaya başlandı. Ana frenler, makineden elde
edilen bir vakumla ya da bir buhar pompasının sağ
ladığı basınçlı havayla çalıştırıldı. Ayrıca, borularla vagonlara
taşınan buharla ısıtma sağlanıyor ve buharlı dinamolardan
(jeneratör) elektrik ışığı elde ediliyordu.
Sınıflandırma; Buharlı lokomotifler, tekerleklerinin sayısına
göre sınıflandırılır. Manevra istasyonlarında kullanılan
küçük lokomotiflerin dışında, bütün modern
buharlı lokomotiflerin ön tekerlekleri, bir mille, bojiye
ya da vagon şasisine bağlanır. Bu tekerlekler, lokomotifin
virajları almasını sağlar. Arkadaki tekerleklerse, oca
ğın ağırlığının taşınmasına yardım eder. ABD`de standart
lokomotifler, yıllar boyu 4-4-0 tipindeydi; yani 4
tane ön tekerlekleri ve 4 tahrik tekerlekleri vardı; arka
tekerlekleriyse yoktu. Ayrılık Savaşı`nda kullanılan General
adlı ünlü lokomotif de bu türdendi. Daha sonra,
Mikado tipi 2-8-2 sınıfından yük lokomotifi ortaya
çıktı.
Avrupa`daysa, sınıflandırma yapmak için, tekerleklerin
yerine, dingillerin sayısı belirtilir ve tahrik tekerleklerine
sayı yerine harf verilir. Böylece, sözgelimi
ABD`nde 2-8-2 sınıfından bir lokomotif, Almanya`da
1D1 diye sınıflandırılır.
Büyük buharlı lokomotifler eklemlidir. Bunlarda, iki
grup tahrik tekerleği ve silindir, aynı kazandan beslenir.
Lokomotifin virajları dönmesi için, tahrik tekerleği
grupları bir eklemle ayrılır.
Buharlı lokomotifler oldukça dayanıklı ve güçlüdür.
Ama artık yerlerini, elektrikli lokomotifler, özellikle de
dizel lokomotifler almıştır. Isıl yitimler ve yakıtın bütü
nüyle yakılamaması nedeniyle, buharlı lokomotiflerin
verimi, genellikle % 6`nın üstüne çıkamaz.
DİZEL LOKOMOTİFLER
Dizel lokomotifler çoğunlukla, dizel elektrik tahrikli lokomotiflerdir.
Bunlarda bir dizel (ya da diesel) motoru,
bir dinamoyu çevirerek elektrik üretir; bu elektrik, tahrik
tekerleklerini çeviren elektrik motorunu çalıştırmak
için kullanılır. Hareket genellikle, dişlinin çevrilmesiyle
iletilir. İlk dizel lokomotif 1913`te yapılmıştır. İkinci
Dünya Savaşı`ndan sonraysa, demiryollarının elektriklenmesinin
ekonomik olmadığı yerİerde, dizel lokomotifler
bütünüyle buharlı lokomotiflerin yerini almış
lardır.
Dizel lokomotifler, buharlı lokomotiflerden birçok
bakımdan üstündür. Ansızın kalkıp, durabilirler. Oysa
buharlı lokomotiflerde, özellikle soğuk havalarda, suyun
ısıtılması zaman alır ve buhar makinesi çalışmadığı
zamanlarda bile, ateşin yanık tutulması gerekir. Dizel motoru, su tüketmediğinden, bakıma gerek göstermeden
daha uzun bir yol alabilir. Isıl verimi, buhar lokomotifinin
dört katı kadardır; bu da yakıtta büyük bir tasarruf
sağlar. Dizel motorların ivmelenmeleri ve yüksek
hızlarda gitmeleri daha sarsıntısız gerçekleştiğinden,
raylarda ve demiryolu yatağında daha az aşınmaya neden
olurlar.
Dizel lokomotifleri, elektriği kendileri ürettiklerinden,
jenaratör ve tahrik motorları genellikle dalgalı
akımlı değil, doğru akımlıdır. Büyük lokomotiflerde, 16
silindirli dizel motorları bulunur. Bunların ağırlığı 15
tondan fazladır.
ELEKTRİKLİ LOKOMOTİFLER
Elektrik gücüyle çalışan ilk lokomotif, 1834`te yapıldı.
Ama, ilk elektrikli lokomotifler, bataryayla çalışıyordu.
Bataryalar ağırdı ve sık sık şarj edilmeleri gerekiyordu.
Günümüzdeki elektrikli trenler, kendi elektrik kaynaklarını
kendileri taşımazlar; yani elektriği, ya üstlerinde
yeralan elektrik tellerinden ya da altlarındaki üçüncü bir
raydan alırlar. Tahrik motorları için gerekli olan güç ya
üçüncü raydan bir pabuçla ya da üstteki tellerden bir
pantografla toplanır.
Yoğun trafikli demiryollarında en ekonomik tür,
elektrikli trenlerdir. Demiryollarında dalgalı akım sistemlerinden
değil, doğru akım sistemlerinden yararlanılır;
çünkü böylece, daha hafif elektrik motorları kullanılabilir.
Ama bu, elektrik hatlarındaki dalgalı akımı,
doğru akıma çeviren doğrultmaçlarla donatılmış istasyonların
kurulmasını gerektirir (yüksek gerilimli doğru
akımın uzun mesafelere iletilmesi oldukça güçtür).
Elektrikli trenlerdeki en son gelişme, doğrultucuları lokomotiflerin
üstüne yerleştirmek ve şebeke frekansını
(Avrupa`da 50 Hz, Kuzey Amerika`da 60 Hz) kullanmak
olmuş, böylece, gerekli istasyonların sayısı azaltılmıştır.
Metrolarda ve öbür hızlı ulaşım sistemlerinde de
elektrikli araçlar kullanılır. Bu yöntem, yalnızca ekonomik
olmakla kalmamakta, aynı zamanda kentlerde hava
kirlenmesini de azaltmaktadır. Kentlerin dışındaysa,
demiryolları, yalnızca küçük ülkelerde ve günlük trafi
ğin düzenli ve yoğun olduğu yerlerde elektrikle çalışır
duruma getirilmektedir. Bununla birlikte kentlerin kalabalıklaşması,
hava kirlenmesi, fosil yakıtların günden
güne azalması nedeniyle, elektrikli demiryollarının, gelecekte
daha da yaygınlaşacağı sanılmaktadır. Dünyanın
en modern elektrikli demiryollarını kurmuş olan Japonya,
bunları, saatte 241 kilometre hıza ulaşabilecek
biçimde planlamıştır.
Öbür türler. Buhar türbinli, elektrik türbinli ve gaz
türbinli lokomotifler de yapılmıştır. ABD`de gaz türbinli
birkaç lokomotif çalıştırılmaktadır. Ancak, bunların
ısıl verimleri yeterince yüksek olmadığından henüz
dizel lokomotiflerle ve elektrikli lokomotiflerle rekabet
edecek durumda değillerdir.