sehir Yazıları
sehir

Antalya (kent)

Antalya ilinin merkezi. Antalya kenti aynı adlı körfezin kuzeybatı kıyısında, Akdeniz`e dik yarlarla inen Antalya ovasının düz zemini üstünde, denizden 30 m kadar yüksekte kurulmuştur. TARİH Antalya, Eskiçağ`da yöreye egemen olan Bergama Kralı Attalos II tarafından kuruldu ve kurucusunun adından gelen Attaleia adıyla anıldı. Bu ad sonradan Atalia, Adlaia, Adalya, Antâliyye biçimlerinden, Antalya`ya dönüştü. Bergama Krallığı`nın yıkılıp, topraklarının Roma İmparatorluğu`na geçtiği İ.Ö. I. yy`da Antalya limanı bir ara korsanların eline geçtiyse de, kısa süre sonra kentte Roma egemenliği sağlandı. Surları yeniden sağlamlaştırıldı ve gerek Roma döneminde, gerek onu izleyen Bizans döneminde, önemli bir liman ve ticaret kenti olarak gelişti. VII. yy`dan başlayarak Arap akınlarına hedef olan kent, 860`ta Araplar tarafından .

“Antalya ilinin merkezi. Antalya kenti aynı adlı körfezin kuzeybatı kıyısında, Akdeniz`e dik yarlarla inen Antalya ovasının düz zemini üstünde, denizden 30 m kadar yüksekte kurulmuştur. “

Antalya ilinin merkezi. Antalya kenti aynı adlı körfezin

Antalya ilinin merkezi. Antalya kenti aynı adlı körfezin kuzeybatı kıyısında, Akdeniz`e dik yarlarla inen Antalya ovasının düz zemini üstünde, denizden 30 m kadar yüksekte kurulmuştur. TARİH Antalya, Eskiçağ`da yöreye egemen olan Bergama Kralı Attalos II tarafından kuruldu ve kurucusunun adından gelen Attaleia adıyla anıldı. Bu ad sonradan Atalia, Adlaia, Adalya, Antâliyye biçimlerinden, Antalya`ya dönüştü. Bergama Krallığı`nın yıkılıp, topraklarının Roma İmparatorluğu`na geçtiği İ.Ö. I. yy`da Antalya limanı bir ara korsanların eline geçtiyse de, kısa süre sonra kentte Roma egemenliği sağlandı. Surları yeniden sağlamlaştırıldı ve gerek Roma döneminde, gerek onu izleyen Bizans döneminde, önemli bir liman ve ticaret kenti olarak gelişti. VII. yy`dan başlayarak Arap akınlarına hedef olan kent, 860`ta Araplar tarafından ele geçirildiyse de, kısa süre sonra, Bizanslılar tarafından geri alındı. XI. yy`da, Süleyman Şah ■yönetiminde`Türkler tarafından fethedildi; 1 ama, 1103`te bir kez daha BizanslIlar tarafından geri alındı. O tarihten sonra BizanslIlar ile Türkler arasında birkaç kez el değiştiren, ama Avrupalı ve Mısırlı gemicilerin sık sık uğradığı önemli liman kenti işlevini koruyan kent, İkinci Haçlı seferi yıllarında bir süre Haçlı kuwetleri tarafından üs olarak kullanıldı. Selçuklu hükümdarı Kılıçarslan ll`nin 1181 `de almayı denediği ama başarılı olamadığı Antalya, Latinlerin XIII. yy`ın başında İstanbul`u işgallerinden sonra Bizans toprakları bölüşülürken, İtalyanlara geçti. 5 Mart 1207`de Selçuklular tarafından fethedilen limanı, Selçuklu deniz kuwetleri için önemli bir üs işlevi gördü. 1 2 1 2 `de kısa bir süre Kıbrıslıların eline geçtiyse de, 1216`da İzzettin Keykâvus tarafından geri alınıp, kalesi yeniden onarıldı; yeni bir tersane kuruldu; rıhtım ve mendirekler onarıldı. Bu onarımlar ve eklemeler sonucunda kent, Selçuklu devletinin Akdenizdeki donanmasının merkezi oldu. Selçuklu devletinin Moğol istilası sonucunda zayıflaması üstüne Antalya, Hamidoğullarından Dündar Bey tarafından alındı. Dündar Bey`in daha sonra kardeşi Yunus Bey`e vermesiyle, bu kez Hamidoğullarının başka bir kolu alan Teke Beyliği`nin topraklarına katılmış oldu. 1361`de Kıbrıs kralı tarafından alındı. 1473`te Tekeoğlu Mehmet Bey tarafından geri alındı. Yıldırım Bayezit tarafından, Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı yönetim örgütü içinde Anadolu eyaletine bağlı Teke sancağının merkezi olan kent, bu dönemde genişlemeye başladı. Selçuklu döneminde surlar içinde kapalıyken, surların dışına taştı. XVI. yy`ın ilk yarısında 24 olan mahalle sayısı, aynı yy`ın sonunda 41`e ulaştı. Nüfusu da tahminlere göre 4 000`i aştı. Büyümesine paralel olarak, ticaret ve liman etkinliği Osmanlı döneminde de artan kentin limanı, Mısır ve Suriye`den gelen ticaret mallarının Anadolu`ya giriş kapısı haline geldi: Gemiler şeker, baharat, köle getiriyor, halı, kilim, kuru meyve, deri, kaşık, pamuklu dokumalar gibi Anadolu ürünleri yükleyerek dönüyorlardı. Antalya limanının bu canlı ticaret etkinliği, XVI. yy. sonlarında yeni deniz yollarının bulunmasıyla, Osmanlı devletinin dünya ticaret yollarının dışında kalmasına kadar sürdü. XVII. yy`da Antalya, büyük kesimi surlar dışında bulunan bir kentti. Bu yüzyılın ünlü gezgini Evliya Çelebi`nin verdiği bilgilere göre, yirmi dört mahallesinden dördü kale içinde, yirmisi kale dışında bulunuyordu. Gene aynı kaynağa göre, kale içinde beş, kale dışında altı cami vardı. Evliya Çelebi bu yüzyılda Antalya limanının 200 küçük gemi alabilecek kapasitede olduğunu belirtmiştir. Kentin nüfusununsa, 10-15 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir. XVIII. ve XIX. yy`larda Antalya`da, nüfus ve alan açısından pek gelişme görülmedi. 1754`ten kalma bir tahrire göre 37 mahallesi olan, yaklaşık 10 000 nüfuslu bir kentti. XIX. yy`a kadar Anadolu eyaletine bağlı olan kent, bu yüzyılın ikinci yarısında yeni kurulan Konya vilayetine bağlandı. 1913`te bağımsız bir mutasarrıflık oldu. XX. yy`ın başında Antalya kenti, çevresiyle birlikte İtalyanlar tarafından işgal edildi (28 Nisan 1919). Yaklaşık 2 yıl kadar süren bu işgal 1 Haziran 1921`de İtalyanların kenti boşaltmalarıyla sona erdi. GÜNÜMÜZDE ANTALYA Cumhuriyet döneminin hemen ilk yıllarında Antalya ilinin merkezi olan Antalya`nın nüfusu, 1927 sayımında 12 481`di. 1950`ye kadar pek hızlı artmayan ve 30 000`i bulmayan (1950`de 27 515) nüfusu, o tarihten sonra hızla artarken, kent de yer yer ayakta kalmış surların dışına doğru her yönden genişlemeye başladı. Günümüzde kenti denizden ayıran yarlar iki yanda iki büyük kumsalla kesintiye uğrar: Batıda, kent yakınındaki Konyaaltı plajı; doğuda, kent merkezine 11 km uzaklıkta Lara plajı. Parklarını ve caddelerini süsleyen palmiyelerle güzel bir görünüşü olan kentin eski çekirdeğini, surların içindeki dar sokaklı alan oluşturur (son yıllarda bu kesim onarılarak, turistik amaçla kullanılmaya başlanmıştır). Kale dışına taşan yeni kesimse, geniş caddeleri, bahçeli evleri, çok katlı büyük iş hanları ve turistik büyük otelleriyle son derece modern görünümlüdür. Genişleyen kentin nüfusu da buna paralel olarak artmış ve ilk olarak 1975`te 100 000`i aşmış (130 774), 1990`da 400 000`e yaklaşmıştır (378 208). Bu gelişmeye, doğal olarak sanayi gelişmesi eşlik etmiştir: Daha çok dokuma, yağ, ambalaj malzemesi, un ve konserve fabrikaları; ferrokrom sanayisi.