Haçova Meydan Savaşı
Alman ve Osmanlı orduları arasında Tisza ırmağının batı kıyısındaki Haçova`da 26 Ekim 1596`da yapılan savaş. Osmanlı devletinin batıya doğru yayılmasını durdurmak isteyen Alman İmparatoru Rudolf II ile OsmanlIlara karşı ayaklanan Erdel Prensi Sigismund Bathory`nin ordularının, birçok hıristiyan gönüllünün de katıldığı büyük bir dalga halinde Haçova`da imparatorun kardeşi Arşidük Maximilian`ın komutasında toplanarak, Vezir Cafer Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerini yenmelerinden (22 Ekim 1596) sonra, Mehmet III, 25 Ekim 1596`da Haçova`da, Maximilian komutasındaki müttefik hıristiyan ordusunu karşıladı. Yaklaşık 140 000 kişilik Osmanlı ordusu, 300 000 kişiyi aşan müttefik ordusunun saldırısıyla başlayan savaşın ilk saatlerinde dağılma eğilimi gösterince, Padişah Mehmet III geri çekilmeye hazırlandı. .
“Alman ve Osmanlı orduları arasında Tisza ırmağının batı kıyısındaki Haçova`da 26 Ekim 1596`da yapılan savaş. Osmanlı devletinin batıya doğru yayılmasını durdurmak isteyen Alman İmparatoru “
Alman ve Osmanlı orduları arasında Tisza ırmağının
Alman ve Osmanlı orduları arasında Tisza ırmağının batı kıyısındaki Haçova`da 26 Ekim 1596`da yapılan savaş. Osmanlı devletinin batıya doğru yayılmasını durdurmak isteyen Alman İmparatoru Rudolf II ile OsmanlIlara karşı ayaklanan Erdel Prensi Sigismund Bathory`nin ordularının, birçok hıristiyan gönüllünün de katıldığı büyük bir dalga halinde Haçova`da imparatorun kardeşi Arşidük Maximilian`ın komutasında toplanarak, Vezir Cafer Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerini yenmelerinden (22 Ekim 1596) sonra, Mehmet III, 25 Ekim 1596`da Haçova`da, Maximilian komutasındaki müttefik hıristiyan ordusunu karşıladı. Yaklaşık 140 000 kişilik Osmanlı ordusu, 300 000 kişiyi aşan müttefik ordusunun saldırısıyla başlayan savaşın ilk saatlerinde dağılma eğilimi gösterince, Padişah Mehmet III geri çekilmeye hazırlandı. Ama yanındakilerin, özellikle de babasının hocası Sadettin Efendi`nin çabalarıyla geri çekilme kararını değiştirip, Kırım atlıları ve akıncılarla yeni bir saldırı düzenledi ve savaşı kazandığını düşünen düşman ordusu şaşırarak büyük bir bozguna uğradı (26 Ekim 1596). Maximilian, kalan kuvvetleriyle geri çekildi ve ordugâhı, önemli ölçüde savaş ganimetiyle Türklerin eline geçti.
Harran ovası
Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Şanlıurfa yaylasının güneyinde Suriye sınırına doğru genişleyerek uzanan Harran ovasında, kışlar çok soğuk olmamakla birlikte, yazlar çok sıcak geçer ve sıcaklıklar 40 °C `ı aşar. Sulama yoluyla tarım yapılan, özellikle buğday, çok daha az ölçüde arpa, baklagillerden m ercim ek, sanayi bitkilerinden pamuk, yağ çıkarılan bitkilerden susam e kilen ovada, dikili alanlarda başlıca yeri antepfıstığı ağaçları tutar. Güneydoğu Anadolu Projesi (G A P) içinde y e ralan ve Fırat ırmağı üstünde yapımı sürmekte olan Atatürk barajının hizmete girmesiyle su sorunu çö zü m lenecek olan Harran ovasındaki başlıca yerleşm e, Suriye sınırındaki Şanlıurfa-Akçakale karayoluyla ulaşılan A kçakale ilçe m erkezidir. Bu ilçenin Altınbaşak (eski H arran) bucağındaki kubbe tavanlı, .
“Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Şanlıurfa yaylasının güneyinde Suriye sınırına doğru genişleyerek uzanan Harran ovasında, kışlar çok soğuk olmamakla birlikte, yazlar çok sıcak “
Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Şanlıurfa yaylasının
Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Şanlıurfa yaylasının güneyinde Suriye sınırına doğru genişleyerek uzanan Harran ovasında, kışlar çok soğuk olmamakla birlikte, yazlar çok sıcak geçer ve sıcaklıklar 40 °C `ı aşar. Sulama yoluyla tarım yapılan, özellikle buğday, çok daha az ölçüde arpa, baklagillerden m ercim ek, sanayi bitkilerinden pamuk, yağ çıkarılan bitkilerden susam e kilen ovada, dikili alanlarda başlıca yeri antepfıstığı ağaçları tutar. Güneydoğu Anadolu Projesi (G A P) içinde y e ralan ve Fırat ırmağı üstünde yapımı sürmekte olan Atatürk barajının hizmete girmesiyle su sorunu çö zü m lenecek olan Harran ovasındaki başlıca yerleşm e, Suriye sınırındaki Şanlıurfa-Akçakale karayoluyla ulaşılan A kçakale ilçe m erkezidir. Bu ilçenin Altınbaşak (eski H arran) bucağındaki kubbe tavanlı, kerpiçten yapılmış, bir- biriyle içten bağlantısı olan arı kovanını andıran evlere, ülkemizin başka hiçbir yerinde rastlanmaz
Anna Ahmatova
Rus kadın şairi (Odesa 1899-Moskova 1956) XX. yy`ın başlıca Rus şairlerinden biri olan Ahmatova (asıl adı Anna Andreyevna Gorenko`dur), ilk kocası Nikolay Gumilev ve Osip Mandelstam`la birlikte, simgeciliğin gizemci belirsizliğine karşı çıkan Rus edebiyat akımı Akmeci okulu kurmuş (1910), 50 yıldan uzun bir süre boyunca, Puşkin`i anımsatan, sade, ama duygu yüklü şiirler yazmıştır. Ahmatova`nın şairliği, ilk kitapları Vecker (Akşam, 1912) ve Çyotki`de (Tespih Taneleri, 1914) görüldüğü gibi yoğun biçimde kişiseldir ve genellikle de aşk, yalnızlık, hüzünle ilgilidir. Rus Devrimi`nden sonra Belaye Staye {Beyaz Sürü, 1917) ve Anno Domini MCMXXI (1922) gibi yapıtlarında topladığı yapıtlarında yurtseverce konuları işlemiş, ama ilk şiirlerindeki temel zarifliği ve basitliği korumuştur. Daha sonra, Sovyet başarılarını .
“Rus kadın şairi (Odesa 1899-Moskova 1956) XX. yy`ın başlıca Rus şairlerinden biri olan Ahmatova (asıl adı Anna Andreyevna Gorenko`dur), ilk kocası Nikolay Gumilev ve Osip Mandelstam`la birlikte, “
Rus kadın şairi (Odesa 1899-Moskova 1956) XX. yy`ın
Rus kadın şairi (Odesa 1899-Moskova 1956) XX. yy`ın başlıca Rus şairlerinden biri olan Ahmatova (asıl adı Anna Andreyevna Gorenko`dur), ilk kocası Nikolay Gumilev ve Osip Mandelstam`la birlikte, simgeciliğin gizemci belirsizliğine karşı çıkan Rus edebiyat akımı Akmeci okulu kurmuş (1910), 50 yıldan uzun bir süre boyunca, Puşkin`i anımsatan, sade, ama duygu yüklü şiirler yazmıştır. Ahmatova`nın şairliği, ilk kitapları Vecker (Akşam, 1912) ve Çyotki`de (Tespih Taneleri, 1914) görüldüğü gibi yoğun biçimde kişiseldir ve genellikle de aşk, yalnızlık, hüzünle ilgilidir. Rus Devrimi`nden sonra Belaye Staye {Beyaz Sürü, 1917) ve Anno Domini MCMXXI (1922) gibi yapıtlarında topladığı yapıtlarında yurtseverce konuları işlemiş, ama ilk şiirlerindeki temel zarifliği ve basitliği korumuştur. Daha sonra, Sovyet başarılarını övücü daha iyimser şiirler yazma önerilerini kabul etmeyince eleştirilere uğramış ve 1940`a kadar şiirlerinin basılması yasaklanmıştır. 1946`da şiirleri `erotik` ve `gizemci` bulunarak Sovyet Yazarlar Birliği`nden çıkarılan Ahmatova, tutuklanarak bir Sovyet çalışma kampına gönderilmiş, oğlu için yazdığı Reçuiem (1953-40) adı altında toplanmış şiirler demeti, Sovyetler Birliği`nde ancak parçalar halinde basılabilmiştir. Stalin`in ölümünden (1953) sonra, şiirleri yeniden basılmaya başlanmış ve ölümünden bir yıl önce Sovyetleı Birliği`nde Zamanın Akışı adlı bir dizi halinde topluca basılmıştır. Şiirlerinden seçmeler, Türkiye`de Seçilmiş Şiirler (1980) ve Yaban Balı Özgürlük Kokar {1982) adlı kitaplarda toplanmıştır.
Giovanni Battista Amici
.
“İtalyan gökbilimcisi ve optikçisi (Modena 1786-Floransa 1863). 1811 `de ilk iki aynalı mikroskopu yapan Giovanni Battista Amici, bu mineraller içinde küçük billurların yönelimini inceledi. “
İtalyan gökbilimcisi ve optikçisi (Modena 1786-Floransa
İtalyan gökbilimcisi ve optikçisi (Modena 1786-Floransa 1863). 1811 `de ilk iki aynalı mikroskopu yapan Giovanni Battista Amici, bu mineraller içinde küçük billurların yönelimini inceledi. Ekvator ve meridyen dürbünleri icat etti.
Nadejda Petrovna Direnkova
.
“Rus kadın türkolog (? 1904-Leningrad 1941). Petersburg Üniversitesi Coğrafya Fakültesi Etnografya bölü münü bitiren Nadejda Petrovna, Türk dili ve folkloruna ilişkin önemli çalışmalar “
Rus kadın türkolog (? 1904-Leningrad 1941). Petersburg
Rus kadın türkolog (? 1904-Leningrad 1941). Petersburg Üniversitesi Coğrafya Fakültesi Etnografya bölü münü bitiren Nadejda Petrovna, Türk dili ve folkloruna ilişkin önemli çalışmalar yapmıştır. Başlıca yapıtları: Rod, Kiassifikatsiorınaya Sistema Rodstava i Braçrıie Normı u Altaytsev i Teleutov (Altay Türklerinde ve Teleütlerde Soy, Akrabalık Sistemleri ve Evlenme Kuralları), Pereçitki Materinskogo Roda u Altayskih Tyurkov(Altay Türklerinde Anaerkil Soy Kalıntı ları), Ptitsa u Kosmogorıiçeşkih Predstavleniyah Turetskih Plemen Sibiri(Sibir Türk Kabilelerinin Evrendoğum Tasarımlarında Kuş).
Milovan Djilas
Karadağ asıllı Yugoslav siyasetçisi (Polja, Karadağ, 1911). Siyasal görüşlerinden ötürü bir süre cezaevinde kalan Milovan Djilas, serbest bırakılınca Tito`yla dostluk kurup, 1940`ta Yugoslav Komünist Partisi`nde politbü- ro üyeliğine yükseldi. İkinci Dünya Savaşı`nda Karadağ`da Partizanların direniş hareketini örgütleyip, 1945`ten sonra Komünist Partisi`nde ve hükümette önemli görevlerde bulundu. Moskova`yla anlaşmazlık sırasında (1948) Tito`nun yanında yeraldı ve Tito`nun `Ulusal Komünizm` öğretisinde ideolojik altyapı oluşu-munıı planladı. 1954`te özgürlükçü isteklerinden ötürü hükümetten çıkarılıp, 2 yıl sonra Macar Devrimi`ni desteklediği gerekçesiyle hapse atıldı. 1957`de yurt dışında basılan The New Class (Yeni Sınıf) adlı kitabında Komünistleri yalnızca ayrıcalıklı bürokratlargrubuna yarar .
“Karadağ asıllı Yugoslav siyasetçisi (Polja, Karadağ, 1911). Siyasal görüşlerinden ötürü bir süre cezaevinde kalan Milovan Djilas, serbest bırakılınca Tito`yla dostluk kurup, 1940`ta Yugoslav “
Karadağ asıllı Yugoslav siyasetçisi (Polja, Karadağ,
Karadağ asıllı Yugoslav siyasetçisi (Polja, Karadağ, 1911). Siyasal görüşlerinden ötürü bir süre cezaevinde kalan Milovan Djilas, serbest bırakılınca Tito`yla dostluk kurup, 1940`ta Yugoslav Komünist Partisi`nde politbü- ro üyeliğine yükseldi. İkinci Dünya Savaşı`nda Karadağ`da Partizanların direniş hareketini örgütleyip, 1945`ten sonra Komünist Partisi`nde ve hükümette önemli görevlerde bulundu. Moskova`yla anlaşmazlık sırasında (1948) Tito`nun yanında yeraldı ve Tito`nun `Ulusal Komünizm` öğretisinde ideolojik altyapı oluşu-munıı planladı. 1954`te özgürlükçü isteklerinden ötürü hükümetten çıkarılıp, 2 yıl sonra Macar Devrimi`ni desteklediği gerekçesiyle hapse atıldı. 1957`de yurt dışında basılan The New Class (Yeni Sınıf) adlı kitabında Komünistleri yalnızca ayrıcalıklı bürokratlargrubuna yarar sağlayan baskıcı bir rejim kurmakla suçladı. 1958`de serbest bırakıldıysa da, Stalin ile Konuşmalar (C.onversations with Stalin) adlı kitabının yayınlanmasından (1962) sonra yeniden tutuklandı ve 1966`ya kadar cezaevinde kaldı. Romanlarında ve özyaşamöyküsünde komünist bir rejimin iktidara gelişini ve çöküşünü bütün ayrıntılarıyla sergiledi.
Erzincan ovası
.
“Doğu Anadolu Bölgesi`nin Yukarı Fırat bölümünde ova. Çevresi yüksek dağlarla çevrili olan, yaklaşık 1 200 m yükseltide yeralan Erzincan ovası, ortasından doğubatı doğrultusunda geçen “
Doğu Anadolu Bölgesi`nin Yukarı Fırat bölümünde
Doğu Anadolu Bölgesi`nin Yukarı Fırat bölümünde ova. Çevresi yüksek dağlarla çevrili olan, yaklaşık 1 200 m yükseltide yeralan Erzincan ovası, ortasından doğubatı doğrultusunda geçen Karasu tarafından sulanır. Orta kesiminde Erzincan kenti yeralır. Çeşitli tarım uygulanan ova, Kuzey Anadolu deprem çizgisi üstünde yeraldığından, tarih boyunca depremlerle sık sık sarsılmıştır.
Erzurum ovası
.
“Doğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Erzurum-Kars bölü münde, Erzurum ili sınırları içinde, 1 800 m yükseltide yeralan Erzurum ovası, doğusundaki Pasinler ovasından Deveboynu geçidiyle ayrılır. “
Doğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Erzurum-Kars bölü
Doğu Anadolu Bölgesi`nde ova. Erzurum-Kars bölü münde, Erzurum ili sınırları içinde, 1 800 m yükseltide yeralan Erzurum ovası, doğusundaki Pasinler ovasından Deveboynu geçidiyle ayrılır. Erzurum kentinin yeraldığı ova, alüvyonlu topraklarla örtülü olduğu ve çevresi yüksek dağlarla soğuk hava akımlarından korundu ğu için, yerleşmeye elverişli birtarım ve hayvancılık alanıdır.
Gediz ovası
.
“Ege Bölgesi`nde ova. Kuzeyde Gördes-Uşak yaylasının dik kenarı, güneydeyse Bozdağlar tarafından sınırlanan doğu-batı doğrultulu alçak bir alan oluşturan Gediz ovası, Gediz ırmağı tarafından “
Ege Bölgesi`nde ova. Kuzeyde Gördes-Uşak yaylasının
Ege Bölgesi`nde ova. Kuzeyde Gördes-Uşak yaylasının dik kenarı, güneydeyse Bozdağlar tarafından sınırlanan doğu-batı doğrultulu alçak bir alan oluşturan Gediz ovası, Gediz ırmağı tarafından sulanır; kuzeyde Akhisar ovasına, güneyde Kemalpaşa ovasına açılır. Salihli-Me- nemen boğazı arasındaki kesimine Salihli-Manisa ovası, Menemen boğazından çıktıktan sonra İzmir körfezinin doğu kenarında uzanan kesimine Menemen ovası adları verilir. Çeşitli tarım (tahıl, tütün, pamuk, susam, baklagiller) yapılan bir alandır. Dikili alanlarda sebze bahçeleri, üzüm bağları, incir, vb. meyve ağaçları başlıca yeri tutar.
Giovanni Gentile
İtalyan filozofu, eğitimcisi ve siyasetçisi (Castelvetrano 1875-Floransa 1944). Palermo, Pisa, Roma üniversitelerinde profesörlük yapan Giovanni Gentile, 1922`de senato üyeliğine, aynı yıl Mussolini kabinesinde Milli Eğitim bakanlığına getirildi. Partizanlar tarafından öldürüldü (1922-1925). Felsefesinde, Spaventa`dan yola çıkan, sonra Fichte ve Hegel`in düşüncelerini geliştiren Gentile, gerçeğin üreticisi olan zekânın yaratıcı etkinliği üstünde durmuştur. Ona göre, doğa ve tarih, zekânın özgür etkinliğinin görünümleridir; ama zekâ, en yüce doruğuna felsefi kurguyla ulaşır. Düşünce, kuram ve uygulamanın bireşimi olan somut bir girişimdir. Bu yüzden kurguyu yararlı, verimli kılmak gerekir. 1421`de Floransa ressamlar loncasına yazılıp, 1425`te Orvieto katedralini süslemekle görevlendirildi. Pisa ve Venedik`te çalışıp, İacopo .
“İtalyan filozofu, eğitimcisi ve siyasetçisi (Castelvetrano 1875-Floransa 1944). Palermo, Pisa, Roma üniversitelerinde profesörlük yapan Giovanni Gentile, 1922`de senato üyeliğine, aynı yıl Mussolini “
İtalyan filozofu, eğitimcisi ve siyasetçisi (Castelvetrano
İtalyan filozofu, eğitimcisi ve siyasetçisi (Castelvetrano 1875-Floransa 1944). Palermo, Pisa, Roma üniversitelerinde profesörlük yapan Giovanni Gentile, 1922`de senato üyeliğine, aynı yıl Mussolini kabinesinde Milli Eğitim bakanlığına getirildi. Partizanlar tarafından öldürüldü (1922-1925). Felsefesinde, Spaventa`dan yola çıkan, sonra Fichte ve Hegel`in düşüncelerini geliştiren Gentile, gerçeğin üreticisi olan zekânın yaratıcı etkinliği üstünde durmuştur. Ona göre, doğa ve tarih, zekânın özgür etkinliğinin görünümleridir; ama zekâ, en yüce doruğuna felsefi kurguyla ulaşır. Düşünce, kuram ve uygulamanın bireşimi olan somut bir girişimdir. Bu yüzden kurguyu yararlı, verimli kılmak gerekir. 1421`de Floransa ressamlar loncasına yazılıp, 1425`te Orvieto katedralini süslemekle görevlendirildi. Pisa ve Venedik`te çalışıp, İacopo Bellini`ye ders verdi. Floran- sa`da Quarentesi sunağında bir mihrap arkalığı (1425) yaptı. Roma`da San Giovanni di Laterano kilisesinin süslemesinde çalıştı. Başlıca yapıtı: Büyücü Kralların Tapınması (1423).