Yazıları

orkestra

Solistler için yazılmamış bir müzik parçasını seslendirmek için biraraya gelmiş çalgılar topluluğuna ve bir senfonik konser topluluğu olarak biraraya gelmiş çalgıcılar topluluğuna verilen ortak ad.
TARİHÇE Eski Yunanistan`da, sahne ile seyirciler arasında bulunan ve trajedi oynandığı sırada dansçılar ile koronun yeraldığı tiyatro bölümüne, `orkestra` denirdi. Eski Roma`daysa, bu bölüm, senatörlere ve Vesta rahibelerine ayrılmıştı. Ortaçağ`da unutulan bu terim, operanın ortaya çıktığı XVI. yy`da, sahnenin önünde yeralan çalgı­ lar topluluğunu belirtmek için yeniden kullanılmaya başlandı. Kuşkusuz Ortaçağ`da da özellikle dans müziği çalan topluluklar vardı. Ama, insan sesi için müzik(vokal mü­ zik) ile çalgı müziği arasındaki kesin ayrım, ilk olarak Fransız bestecisi Guillaume Dufay döneminde .

“Solistler için yazılmamış bir müzik parçasını seslendirmek için biraraya gelmiş çalgılar topluluğuna ve bir senfonik konser topluluğu olarak biraraya gelmiş çalgıcılar topluluğuna “

Solistler için yazılmamış bir müzik parçasını

Solistler için yazılmamış bir müzik parçasını seslendirmek için biraraya gelmiş çalgılar topluluğuna ve bir senfonik konser topluluğu olarak biraraya gelmiş çalgıcılar topluluğuna verilen ortak ad.
TARİHÇE Eski Yunanistan`da, sahne ile seyirciler arasında bulunan ve trajedi oynandığı sırada dansçılar ile koronun yeraldığı tiyatro bölümüne, `orkestra` denirdi. Eski Roma`daysa, bu bölüm, senatörlere ve Vesta rahibelerine ayrılmıştı. Ortaçağ`da unutulan bu terim, operanın ortaya çıktığı XVI. yy`da, sahnenin önünde yeralan çalgı­ lar topluluğunu belirtmek için yeniden kullanılmaya başlandı. Kuşkusuz Ortaçağ`da da özellikle dans müziği çalan topluluklar vardı. Ama, insan sesi için müzik(vokal mü­ zik) ile çalgı müziği arasındaki kesin ayrım, ilk olarak Fransız bestecisi Guillaume Dufay döneminde gerçekleşti. O döneme kadar, müzikte insan sesi ağır basıyor ve çalgılar, genellikle, ses partilerine eşlik etmekle yetiniyordu. Modern anlamda orkestradansa, ancak Monteverdi`den başlayarak söz edilebilir. Orpheus (1607) adlı yapıtında besteci, çalgılara çok iyi belirlenmiş bir anlatım görevi yüklemiştir. Bir buçuk yüzyıl içmde (1607-1750), Lulli, Campra, Corelli, Vivaldi, Bach, Telemann, Rameau ve Hândel gibi bestecilerin çalışmalarıyla orkestra, özerkliğini ve kişiliğini kazandı. Böylece, ses planlarının kesin bir bi­ çimde belirlendiği barok orkestra ortaya çıktı. Bu orkestrada, sözgelimi J.-S. Bach`ın Brandenburg Konçertolarında görüldüğü gibi, iyice değerlendirilmiş çeşitli özgün ses renkleri (kemanlar, obualar, flütler, klavsenler, trompetler) vardı. Mannheim okuluyla (Johann Stamitz, İgnaz Holzbauer) birlikte, sonradan Haydn, Mozart ve Beethoven`in doruk noktasına ulaştıracakları klasik orkestra doğdu. Çalgıların kendilerine özgün işlevleri daha da gelişti ve bir çalgının bir başkasının yerine geçebilmesi olanaksızlaştı. Ayrıca, yeni çalgılar yapıldı: Klarnet (Vivaldi, Stamitz ve Mozart`tan sonra); piyano (klavsenden sonra). Yaylı çalgıların (kemanlar, altolar, viyolonseller ve kontrbaslar) üstünlüğü benimsendi ve viola di gambalar ortadan kalktı. Romantizm dönemi orkestrası, klasik orkestranın bir uzantısı oldu. Schubert, Weber, Mendelssohn, Berlioz (Fantastik Senfoni),Liszt, Brahms,Schumann, daha sonra da özellikle Wagner (1830-1860 arasında) bu alanı büyük ölçüde etkilediler ve evrim, Mahler, Bruckner, Richard Strauss tarafından, wagnerci çizgide sürdürüldü. Romantizm dönemi orkestrasında nefesli çalgıların (kornolar, trombonlar, tubalar, vb.) önemi gün geçtikçe artarken, topluluğun dengesini sağlamak için çalgıcı sayısının artması gerekti: Sözgelimi, birinci kemanların sayısı 8`den 20`ye çıktı. XIX. yy`ın sonunda, Wagner`e duyulan tepki, Fransa`da Faure, XX. yy`ın başlarında da Rusların (Beşler grubu ve özellikle Rimskiy Korsakov ile Musorgskiy) müziğe yaptıkları katkıyı özümleyen Debussy gibi bestecilerle, modern orkestranın doğmasına yolaçtı. Orkestranın, artık değişmez bir yapısı yoktu; çalgıların ço­ ğu solocu olarak ortaya çıktı (Bartok`un Orkestra Kon­ çertosu). Bu akım, Viyana okulu bestecileriyle (Schönberg, Berg, Webern) daha da belirginleşti. İkinci Dünya Savaşı`ndan sonra vurmalı çalgıların sayısı gün geçtikçe arttı. Varese`nin başlattığı (İyonlaşma, 1931) bu eğilimi Boulez, Stockhausen, Beriaonu örnek alarak geliştirdiler. Buna karşılık Messiaen, birçok bakımdan, büyük senfoni ortestrasına sadık kaldı; ama bu orkestraya, klavyeli melodik vurma çalgılar ve yeni elektronik çalgılar de eklendi. Böylece, çağdaş orkestra, çoğunlukla daha önceki oda orkestrası anlayışına yakınlaştı. Söz konusu oda orkestrasının tümü, solocu çalgılardan oluşuyordu (Schönberg`in 15 Çalgılı Oda Orkestrası İçin Senfoni`si; Prokofyev`in 77 Çalgı için Amerikan Uvertürleri; Bartok`un Vurma Çalgı ve İki Piyano İçin Sonatı). Bir orkestra parçasının notasını yazmak için bestecinin, her çalgı sesinin tınısıpı ve anlatım değerini her çalgının tekniğini iyice bilmesi gerektiğinden, orkestralama başlı başına bir sanat haline geldi. Klasik müzik orkestralarının yanı sıra, caz müziği orkestraları da vardır. Geleneksel caz orkestrası, hem çalgıcıların sayısı (üçlü, dörtlü, beşli...), hem de birer solocu gibi çalmaları bakımından oda orkestrasına benzer. Bu orkestralarda vurmalı çalgılar (bateri) çok önemlidir. Bununla birlikte, birçok müzikçinin aynı partiyi çaldığı büyük caz orkestraları (Duke Ellington`ın büyük orkestrası gibi) da vardır. Senfonik cazsa (Gershwin), bile­ şimi `klasik` müzik topluluklarına çok benzeyen orkestralar tarafından seslendirilir. Türkiye`de orkestra kurma çalışmalarına, Tanzimat`tan sonra başlanmış, Cumhuriyet döneminde Devlet Konservatuvarı`nın kurulmasıyla, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstanbul Şehir Orkestrası, TRT Ankara Oda Orkestrası gibi, yurt içi ve dışında büyük başarılar kazanan orkestralar oluşmuştur.

orkestra konusu nedir nerededir sorusuna cevap oldu mu ?
-