kimya Yazıları
kimya

lipitler

Suda çözünmeyen, ama organik çözücülerde çözünen doğal organik bileşiklertopluluğunu belirten terim. Katı ve sıvı yağları, balmumunu, fosfolipitleri ve sterolleri içeren lipitler, molekülleri yüksek oranda CH2 grubu içerdiğinden suda iyi çözünmez, buna karşılık alkol ve kloroform gibi organik çözücülerin içinde kolayca çö­ zünürler. Ortak özellikleri, ester olmalarıdır; bir alkolün, bir ya da birçok organik asitle tepkimeye girmesi sonucunda oluşurlar: R — OH + HO — C|— R!±* (alkol) (asit) II O H20 + R — O — C!— R (su) (ester) ||| O Esterleşme sırasında su açığa çıkar. Tersinir tepkime olasılığı vardır; yani su, bir esteri parçalayarak asit ve alkole a.yrıştırabilir (hidroliz tepkimesi). Canlı organizmalarda, enzimler söz konusu tepkimeyi kolaylaştırır ve sı­ caklık, tepkime hızını büyük .

“Suda çözünmeyen, ama organik çözücülerde çözünen doğal organik bileşiklertopluluğunu belirten terim. Katı ve sıvı yağları, balmumunu, fosfolipitleri ve sterolleri içeren lipitler, “

Suda çözünmeyen, ama organik çözücülerde çözünen

Suda çözünmeyen, ama organik çözücülerde çözünen doğal organik bileşiklertopluluğunu belirten terim. Katı ve sıvı yağları, balmumunu, fosfolipitleri ve sterolleri içeren lipitler, molekülleri yüksek oranda CH2 grubu içerdiğinden suda iyi çözünmez, buna karşılık alkol ve kloroform gibi organik çözücülerin içinde kolayca çö­ zünürler. Ortak özellikleri, ester olmalarıdır; bir alkolün, bir ya da birçok organik asitle tepkimeye girmesi sonucunda oluşurlar: R — OH + HO — C|— R!±* (alkol) (asit) II O H20 + R — O — C!— R (su) (ester) ||| O Esterleşme sırasında su açığa çıkar. Tersinir tepkime olasılığı vardır; yani su, bir esteri parçalayarak asit ve alkole a.yrıştırabilir (hidroliz tepkimesi). Canlı organizmalarda, enzimler söz konusu tepkimeyi kolaylaştırır ve sı­ caklık, tepkime hızını büyük ölçüde artırır. Lipitler, yapılarındaki alkol ve asitlerin niteliklerine göre gliseritler, şeritler, fosfoaminolipitler ve sterollere ayrılırlar. Gliseritler, `gliserin` adı verilen bir trialkolün, uzun karbon zincirli organik asitlerle esterleşmesi sonucunda ortaya çıkarlar. Laboratuvarda kimyasal bireşimlerini gerçekleştirmek çok güçtür (ama canlı varlıklarda sü­ rekli oluşurlar); buna karşılık, hidrolizleri kolayca ger­ çekleştirir: Sıcakta, su eşliğinde ester parçalanır; hizrolizin tam olması için, tepkime ortamına sodyum hidroksit katılır. Bu tepkimede asitler, açığa çıktıkça, sodyum tuzları oluştururlar. Yağ asitlerinin söz konusu sodyum tuzlarına, `sabun` denir; sodyum hidroksit katılarak yapılan hidroliz işlemineyse, `sabunlaştırma` adı verilir. Şeritler yada mumlar (balmumu ve özellikle bitkisel mumlar), gliseritlere oldukça yakındırlar. Bu lipitlerde, gliserinin yerini, uzun karbon zincirli bir monoalkol alır. Gliserit ve şerit molekülleri, su iyonlarına kesinlikle bağ­ lanmamaları nedeniyle, suda çözünmezler. Fosfoaminolipitlerde, gliseritlerle belirli ölçüde benzerlik gösterirler. Gliserinin üç alkol işlevinden ikisini yağ asitleri, üçüncüsünüyse fosforik asit esterleştirir. Fosforik asit bir aminoalkol olan kolinle birleşir; bu moleküller, su karşısında gliseritlere oranla çok değişik özellikler gösterir. Fosforik asit ile kolin, su iyonlarıyla birleşebilen ve iyonlaşabilen işlevsel kümeler oluşturur. Dolayısıyla, her molekülde bir hidrofob (suya ilgi göstermeyen yağ asidi zincirleri), bir de hidrofil (suya ilgi gösteren fosforik asit-kolin kümesi) kutup bulunur. Steroller, yukarda belirtilen lipitlerden çok farklıdırlar; başlıca özellikleri, steroyit çekirdeği halinde karma­ şık kimyasal bir küme oluşturmalarıdır. Koyun yününden çıkan ve katı bir yağ olan lanolin, bir sterol örneğidir. Lipitler, hem canlı organizmanın bileşenlerinden biridirler; hem de açıklık ya da eksik beslenme halinde kullanılan yedek enerji maddeleridirler. Fosfolipitler gibi karmaşık türler, hücre zarı ve sitoplazmanın bileşiminegirerler. Birucu hidrofil, öbürucu hidrofob olan moleküller, proteinlerle birleşerek, hücreden hücreye iletime elverişli bir zar örgüsü oluştururlar. Sinir sistemi, özellikle de sinir hücreleri, bu tür lipitler açısından çok zengindir. Steroller, çok düşük oranlarda önemli etkiler gösterebilirler: Cinsel hormonların, böbreküstü bezi kabuğu salgılarının ve D vitamininin bileşimine katılırlar. Safrada bulunan ve lipit sindirimini kolaylaştıran asitler de, aynı kimyasal yapıya girer. Kolesterol da bir sterol ürü­ nüdür. Yedek lipitler, özellikle de gliseritler, hücrelerde farklı boyutlarda damlalar halinde bulunur ve bazen hücrenin tümünü doldururlar (yağ dokusu). Lipitler ya doğrudan besinlerden alınır ya da glüsitler, aminoasitler ve proteinlerden biyosentez yoluyla oluşturulur. Suda çözünmemeleri, sitoplazmanın etkilerinden korunmalarını sağlar. Söz konusu maddeler, canlılarda yalnızca enerji depoları işlevi görürler. Sözgelimi, birgram gliseritin yükseltgenmesi sonucunda 9 000 kalori enerji açığa çıkar ve eşit ağırlıkta öbür yedek maddelere oranla en önemli enerji kaynağını oluşturur; çünkü birgram glüsit ya da protit, ancak 4 000 - 4 500 kalori verebilir. Organizmanın harekete geçirdiği lipitler, parçalanarak önce yağ asitlerini verirler; sonra asitler yükseltgenerek esterlere dönüşür ve hücrelerin genel metabolizmasında görev alırlar. . Sonuç olarak, lipitlerin özümlenmesi, hücrenin solunum zincirine ve Krebs çevrimine bağlanır. Bu nedenle, organizmanın söz konusu maddeleri kullanması, glüsitlerin harekete geçmesiyle (yani biyosenteziyle) ilgilidir. Yedek lipitlerin aşırı ölçüde birikmesi, şişmanlığa yol açar. Ayrıca, bazı enzimlerin yokluğu da, organizmanın yağları özümlemesini engelleyerek, şişmanlığa neden olur. Bu durumda, kromozomlarda bazı genlerin yokluğuna bağlı, kalıtımsal bir hastalık söz konusudur.

lipitler konusu nedir nerededir sorusuna cevap oldu mu ?
-