Andromakhe
.
“Yunan efsanesine göre, Truva savaşında ölen kahraman Hektor`un eşi. Efsaneye göre Andromakhe, Hektor`un öldüğünü öğrenince kendini kent duvarlarından atarak intihar etmek istemiş, ama “
Yunan efsanesine göre, Truva savaşında ölen kahraman
Yunan efsanesine göre, Truva savaşında ölen kahraman Hektor`un eşi. Efsaneye göre Andromakhe, Hektor`un öldüğünü öğrenince kendini kent duvarlarından atarak intihar etmek istemiş, ama tutsak alınarak, Neoptolemos`a köle olarak verilmiştir. Andromakhe öyküsü, Euripides ile Jean Racine`in oyunlarına konu olmuş, İliada`daki Andromakhe ile Hektor`un ayrılma sahnesi de, birçok ressam tarafından işlenmiştir.
aromatik bileşikler
Organik bileşiklerin önemli gruplarından biri. Aromatik bileşikler kapalı bir halka oluşturmak için bağlanmış karbon atomları içerirler. Adları çoğunun güçlü kokusu olmasından (aroma=koku) kaynaklanır. Bununla birlikte, bu özellikleriyle değil, kimyasal kararlılıklarıyla ve tepkimeye girme özelliklerinin düşüklüğüyle nitelenirler. Benzen (C6H6), en basitaromatik bileşiktirvearomatik bileşiklerin çoğu benzenden türetilir. Bununla birlikte, günümüzde benzenle ilgili olmayan ama ayırdedici kararlılık özelliğini taşıyan birçok bileşik bilinmektedir. Aromatik bileşiklerin çoğu, benzende olduğu gibi, halka oluşturan altı karbon atomuyla altıgen yapıdadır. Her karbon komşu karbon atomlarından birine tek bir bağla öbürüne de çift bağla bağlanır. Karbon-karbon çift bağlarının içerdikleri iki elektron çiftinden .
“Organik bileşiklerin önemli gruplarından biri. Aromatik bileşikler kapalı bir halka oluşturmak için bağlanmış karbon atomları içerirler. Adları çoğunun güçlü kokusu olmasından (aroma=koku) “
Organik bileşiklerin önemli gruplarından biri. Aromatik
Organik bileşiklerin önemli gruplarından biri. Aromatik bileşikler kapalı bir halka oluşturmak için bağlanmış karbon atomları içerirler. Adları çoğunun güçlü kokusu olmasından (aroma=koku) kaynaklanır. Bununla birlikte, bu özellikleriyle değil, kimyasal kararlılıklarıyla ve tepkimeye girme özelliklerinin düşüklüğüyle nitelenirler. Benzen (C6H6), en basitaromatik bileşiktirvearomatik bileşiklerin çoğu benzenden türetilir. Bununla birlikte, günümüzde benzenle ilgili olmayan ama ayırdedici kararlılık özelliğini taşıyan birçok bileşik bilinmektedir. Aromatik bileşiklerin çoğu, benzende olduğu gibi, halka oluşturan altı karbon atomuyla altıgen yapıdadır. Her karbon komşu karbon atomlarından birine tek bir bağla öbürüne de çift bağla bağlanır. Karbon-karbon çift bağlarının içerdikleri iki elektron çiftinden bir çifti sigma elektronları, öbürü pi elektronları diye adlandırılır. Bir aromatik bileşikte pi elektronları yalnızca çift bağlı oldukları karbon atomu çiftleriyle birleşmeyip ayrıca aromatik grubun bütün atomları tarafından paylaşılarak bir elektron bulutu oluştururlar. Aromatik bileşiklerin kararlılığı ve tepkimeye girme düşüklüğü, bundan kaynaklanır. Benzene benzer aromatik özellikler gösteren her molekülün 4/7+2 toplamında pi elektronu bulunmalıdır; burada n sıfır ya da herhangi bir pozitif tamsayıdır. En yaygın olarak 6 pi elektronuna (benzende olduğu gibi) rastlanır. Bir aromatik bileşiğe, aromatikliğini bozmadan başka atomlar ya da işlevsel gruplar efelenebilir. Heteroksiklik bileşikler (ya da karbondan farklı bir ya da çok atomlu halkalar içeren bileşikler) de aromatik olabilirler. Sözgelimi, laboratuvarlarda çözücü olarak kullanılan, kötü kokulu bir sıvı olan piridin (C5`H5]N).
Roman Dmowski
PolonyalI siyasetçi (Varşova 1864-Drozdovo 1939). Gizli örgüt `Ulusal Birlik`in kurucuları arasında yer alan Roman Dmowski, tutuklanarak, Mitau`ya sürüldü; ama Galiçya`ya kaçıp, gazetecilik yaptı. Bağımsız Polonya devletini kurmak ve halkı örgütlemek için, J. L. Poplawski ve Z. Balickf`yle birlikte Ulusal Demokratik Parti`yi kurup (1897), Birinci Dünya Savaşı sırasında, Polonya`nın haklarını savunmaya çalıştı. Paris`te Ulusal Polonya Komitesi`ni kurup (Ağustos 1917), Paris Barış Konferansı`nda ve Versailles Antlaşması sırasında Polonya temsilciliği yaptı. Diyet meclisinde milletvekilliğine seçilip (1919-1921), Dışişleri bakanlığına getirilerek (1923), Mareşal Pilsudski`nin askerî hükümet darbesinden (1926) sonra, Pilsudski`nin ve sosyalistlerin görüş lerini benimsemeyen Büyük Polonya Hareketi`ni kurdu. Siyasetle ilgili .
“PolonyalI siyasetçi (Varşova 1864-Drozdovo 1939). Gizli örgüt `Ulusal Birlik`in kurucuları arasında yer alan Roman Dmowski, tutuklanarak, Mitau`ya sürüldü; ama Galiçya`ya kaçıp, gazetecilik “
PolonyalI siyasetçi (Varşova 1864-Drozdovo 1939).
PolonyalI siyasetçi (Varşova 1864-Drozdovo 1939). Gizli örgüt `Ulusal Birlik`in kurucuları arasında yer alan Roman Dmowski, tutuklanarak, Mitau`ya sürüldü; ama Galiçya`ya kaçıp, gazetecilik yaptı. Bağımsız Polonya devletini kurmak ve halkı örgütlemek için, J. L. Poplawski ve Z. Balickf`yle birlikte Ulusal Demokratik Parti`yi kurup (1897), Birinci Dünya Savaşı sırasında, Polonya`nın haklarını savunmaya çalıştı. Paris`te Ulusal Polonya Komitesi`ni kurup (Ağustos 1917), Paris Barış Konferansı`nda ve Versailles Antlaşması sırasında Polonya temsilciliği yaptı. Diyet meclisinde milletvekilliğine seçilip (1919-1921), Dışişleri bakanlığına getirilerek (1923), Mareşal Pilsudski`nin askerî hükümet darbesinden (1926) sonra, Pilsudski`nin ve sosyalistlerin görüş lerini benimsemeyen Büyük Polonya Hareketi`ni kurdu. Siyasetle ilgili birçok kitap yazdı.
Doğu Roma İmparatorluğu
.
““
Bk. BİZANS İMPARATORLUĞU.
Emilia-Romagna
.
“İtalya`nın kuzey kesiminde bölge. Doğuda Adriya denizi, kuzeyde Po ırmağı, batıda ve güneyde Liguria ve Toscana dağlarıyla sınırlı olan Emilia-Romagna`nın (kı saca Emilia da denir) “
İtalya`nın kuzey kesiminde bölge. Doğuda Adriya
İtalya`nın kuzey kesiminde bölge. Doğuda Adriya denizi, kuzeyde Po ırmağı, batıda ve güneyde Liguria ve Toscana dağlarıyla sınırlı olan Emilia-Romagna`nın (kı saca Emilia da denir) yüzölçümü 27 123 km2, nüfusu 3 900 000, merkezi Bologna kentidir. İtalya`nın en önemli tarım bölgelerinden biri olan bölgenin adı, Rimini`den Piacenza`ya uzanan, Romalılar tarafından yapılmış Aemilia yolundan kaynaklanır. Romalılardan sonra bölge Lombardların, BizanslIların ve Papalık devletinin egemenliklerinde kalmış, 1860`ta İtalya Krallı- ğı`na katılmıştır.
elektromagnetik indükleme
Elektromagnetik indükleme olayının günümüzde önemli bir rolü vardır; çünkü alternatörler (dalgalı akım üreteçleri), her gün tüketilen çok büyük miktardaki elektrik enerjisini indükleme yoluyla üretirler. Bu olayı açıklamak için, sarımlar taşıyan iletken telden yapılmış birdevre gerçekleştirelim ve devreyi elektrik akımını saptayacak bir aygıta (galvanometre) bağlayalım. Sarımların içinden ya da yakınından mıknatıslı bir demir çubuk geçirilirse, çubuk yer değiştirdiği sürece, devrede akım görülür; yani elektromagnetik indükleme olayı ortaya çıkar. Ayrıca, mıknatıs ne kadar hızlı hareket ederse, akım şiddetinin o ölçüde büyük olduğu gözlenir. Mıknatıs hareketsiz kalır ve devre yer değiştirirse, gene akım görülür. Demek ki, göz önüne alınması gereken, mıknatıs ve devrenin göreli yer .
“Elektromagnetik indükleme olayının günümüzde önemli bir rolü vardır; çünkü alternatörler (dalgalı akım üreteçleri), her gün tüketilen çok büyük miktardaki elektrik enerjisini indükleme “
Elektromagnetik indükleme olayının günümüzde
Elektromagnetik indükleme olayının günümüzde önemli bir rolü vardır; çünkü alternatörler (dalgalı akım üreteçleri), her gün tüketilen çok büyük miktardaki elektrik enerjisini indükleme yoluyla üretirler. Bu olayı açıklamak için, sarımlar taşıyan iletken telden yapılmış birdevre gerçekleştirelim ve devreyi elektrik akımını saptayacak bir aygıta (galvanometre) bağlayalım. Sarımların içinden ya da yakınından mıknatıslı bir demir çubuk geçirilirse, çubuk yer değiştirdiği sürece, devrede akım görülür; yani elektromagnetik indükleme olayı ortaya çıkar. Ayrıca, mıknatıs ne kadar hızlı hareket ederse, akım şiddetinin o ölçüde büyük olduğu gözlenir. Mıknatıs hareketsiz kalır ve devre yer değiştirirse, gene akım görülür. Demek ki, göz önüne alınması gereken, mıknatıs ve devrenin göreli yer değiştirme hareketidir. Enerji, söz konusu devrede indüklenmiş akım biçiminde ortaya çıkmıştır. Oysa fiziğe, hiçbir zaman çürü- tülememiş bir ilke yön verir. Bu ilkeye göre, doğada enerji bir halden öbürüne dönüştürülebilir, ama yoktan var edilemez. O halde, yapılan deneyde, elektrik akı mını doğuran enerji nereden gelmektedir? Gerçekte sarımların içinden geçen mıknatıs, iletken metalde bulunan serbest elektronların altüst olmasına yol açar. Elektronlara özgü magnetik mikroalan, dış alanla itilir ve taneciklerin harekete geçmesine neden olur. Bu olayda mıknatısı hareket ettirmek için kullanılan mekanik enerji, elektrik enerjisine dönüşmektedir. Bu durum ayrıca, yalıtkan tellerle gerçekleştirilen bir devrede bir akım indüklemenin neden olanaksız olduğunu da açıklar: Böyle bir telde serbest elektron bulunmaz. Alternatörde, bir mıknatıs ya da elektormıknatısın doğurduğu magnetik alanda, sarımlar döndürülür. Sarımlar sürekli aynı yönde döndüklerinden, mıknatısa sırayla önce bir yüzünü, sonra öteki yüzünü gösterir. Bu nedenle, mıknatısa tutulan yüzün her değişiminde, yön değiştiren bir akım yani dalgalı (alternatif) akım doğar.
elektromagnetizma
Elektrik ile magnetizma arasındaki bağıntıları inceleyen bilim dalı. Elektromagnetizma (elektromagnetiklik , elektromıknatıstık da denir), Oersted`in, iletken telden elektrik akımı geçerken teli çevreleyen uzamın özelliklerinde değişiklik yarattığını saptadığı gün başlamıştır. Gerçekten, bir iletkenin yakınına yerleştirilmiş mıknatıslı iğne, akım geçmeden önce hareketsiz olduğu halde, akım geçtiğinde döner ve bir başka denge konumu alır. Akım, teli çevreleyen uzamda, bir mıknatıs gibi magnetik alan doğurur. Magnetik alan kavramını açıklayabilmek ve somutlaştırmak için, iletken yakınına demirtozu ya da mıknatıslı küçük iğneler dökülerek `magnetik tayf` gerçekleş tirilir. Böylece, elektrik akımının doğurduğu magnetik alan, demir tozu tanelerinin ya da mıknatıslı küçük iğ nelerin alan yönünde .
“Elektrik ile magnetizma arasındaki bağıntıları inceleyen bilim dalı. Elektromagnetizma (elektromagnetiklik , elektromıknatıstık da denir), Oersted`in, iletken telden elektrik akımı geçerken “
Elektrik ile magnetizma arasındaki bağıntıları
Elektrik ile magnetizma arasındaki bağıntıları inceleyen bilim dalı. Elektromagnetizma (elektromagnetiklik , elektromıknatıstık da denir), Oersted`in, iletken telden elektrik akımı geçerken teli çevreleyen uzamın özelliklerinde değişiklik yarattığını saptadığı gün başlamıştır. Gerçekten, bir iletkenin yakınına yerleştirilmiş mıknatıslı iğne, akım geçmeden önce hareketsiz olduğu halde, akım geçtiğinde döner ve bir başka denge konumu alır. Akım, teli çevreleyen uzamda, bir mıknatıs gibi magnetik alan doğurur. Magnetik alan kavramını açıklayabilmek ve somutlaştırmak için, iletken yakınına demirtozu ya da mıknatıslı küçük iğneler dökülerek `magnetik tayf` gerçekleş tirilir. Böylece, elektrik akımının doğurduğu magnetik alan, demir tozu tanelerinin ya da mıknatıslı küçük iğ nelerin alan yönünde dizilmeleriyle somut olarak görü lür. Bu nitelik, mühendislerin elektrik zilini çalıştıran, hoparlör zarını titreştiren ya da tonlarca ağırlığı kaldırabilen elektromıknatıs kavramına ulaşmalarını sağlamıştır. Elektromıknatıs, ilke olarak, üstüne bobin biçiminde iletkentel sarılmış yumuşak birdemir parçasıdır. Bobinden akım geçtiğinde, yumuşak demir mıknatıslanır; ama mıknatıslanma geçicidir, `uyarıcı` denilen akımla ortaya çıkar ve akım kesildiğinde yiter. Bu olay, yumuşak demirden yapılmış bir levhanın çekilmesi yoluyla hertür mekanizmaya (işaretsistemleri, uzaktan komuta, vb.) hareket vermede kullanılabilir. Sözgelimi elektrik zilinde, metal levha küçük bir çekiç taşır ve çekildiği zaman çekiç çana çarpar; çekme hareketi aynı zamanda uyarma devresini açar; dolayısıyla çekim durur, bir dönüş uyarma devresinin kapanması na yol açar ve böylece olay yeniden başlar. Akım ile mıknatıs, bir magnetik alan doğurduğuna ve bu alan bir başka mıknatısı etkilediğine göre (mıknatıslanmış bir iğne, hareketli bir mıknatıstan başka şey de ğildir), magnetik alan da akımı etkilemez mi? Bu nokta şöyle bir deneyle açıklığa kavuşturulabilir: Bir elektrik devresinin hareketli bir parçası, önemli magnetik alanı bulunan at nalı biçiminde bir mıknatısın demiri arasına konduğu zaman, devreden akım geçirildiğinde hareketli tel yer değiştirir; bu olay, telin `Laplace gücü` deniJen bir güçle karşılaştığının kanı tıdır. Akım magnetik alan doğurur; magnetik alan da akıma etki eder. Bu olay, akım geçen iki iletkenin birbirine etki etmesini anlamamızı sağlar; çünkü iletkenler, etki eden gücün sorumlusudur. Bir elektrik motorunda, motor miline bağlı iletkenlerin dönmesine yol açan güç, magnetik alan içine yerleştirilmiş ve akım verilmiş iletkenleri etkileyen Laplace güçleridir. Akım geçen bir devreye magnetik alanın uyguladığı etki, hareketli kesimin iletken olduğunu gösterir. İletken kaldırılırsa nasıl bir olay ortaya çıkar? Elektrik yüklü tanecikler demeti, yani elektronlar demeti elde edilir. Bu demetin, içinde magnetik alan bulunan bir uzamdan geçtiğinde, saptığı görülür: Demetin yörüngesi, bir çember parçasına (ya da ilk yörüngeye) göre magnetik alan doğrultusunu izleyen bir sarmal biçimi alır. Bu olaydan birçok aygıtta, özellikle televizyon alıcılarında spotların (ekran üstünde elektron demetinin izi olan ışıklı noktalar) soldan sağa ve yukardan aşağı yerini de ğiştirmede yararlanılır. Zaman içinde oldukça yüksek frekansla şiddeti deği şen bir akım, çevre uzamda bir magnetik alan ve bir elektrik alanı doğurur. Bu iki alanın birleşmesi, uzamda ışık hızıyla yayılan bir dalga oluşturur (ışığın kendisi de elektromagnetik bir dalgadır). Uygulama alanında bu bilgi, çok uzağa elektrik alanı ve magnetik alan yayan antenler gerçekleştirme, bu dalgalara duyarlı aygıtlar (alıcılar) yapma olanağı vermiştir. Ayrıca radyonun, televizyonun, uydularla haberleşmenin, vb. gerçekleş mesini sağlamıştır.
Romain Gary
.
“Litvanya asıllı Fransız yazarı (Vilnius, Litvanya 1914-Pa- ris 1980). İlk romanı Polonya`da Bir Kuş Vahda (L`Edu- cation Europeenne, 1945), İkinci DünyaSavaşı`nda Polonya`daki direnme hareketini “
Litvanya asıllı Fransız yazarı (Vilnius, Litvanya
Litvanya asıllı Fransız yazarı (Vilnius, Litvanya 1914-Pa- ris 1980). İlk romanı Polonya`da Bir Kuş Vahda (L`Edu- cation Europeenne, 1945), İkinci DünyaSavaşı`nda Polonya`daki direnme hareketini anlatan Romain Gary (asıİ adı Romain KaceVdir), Les Racines du Ciel{Gökyüzünün Kökleri, 1956; Goncourt Ödülü`nü aldı) adlı romanında Alman toplama kamplarında bir Fransız tu- tuklunun öyküsünü işledi. Şafakta Verilmiş Sözüm Vardığa Promesse de l`Aube, 1960), vb. romanlar yayınlayıp, eski eşi sinema oyuncusu Jean Seberg`in intiharından biryıl sonra intiharetti. Ölümünden sonra, Emile Ajartakma adıyla da romanlar (Onca Yoksulluk Varken [La Vie Devant Soi, 1975; Goncourt Ödülü aldı ], vb.) yayınladığı anlaşıldı.
Giulio Romano
İspanyol mimarı ve ressamı (Roma 1499-Mantova 1546). Öğrencisi olduğu Raffaello`nun üslubunu benimseyen Giulio Romano (asıl adı Giulio Pippi`dir), ustasının ölümüne (1520) kadar Roma`daki çalışmalarına yardımcı oldu. Raffaelo`nun başlamış olduğu birçok yapıtı (Vatikan`da Borgo Yangını, Ostia Savaşı, vb.) tamamlayıp, 1524`te Federigo II Gonzago tarafından Mantova`ya çağrıldı. Başyapıtı sayılan Te sarayını ger çekleştirip (1527-1534), dış cephesinde manierismoculuğun ilk örnekleri sayılan süslemeler yaptı. İç süslemelerde de büyük başarı sağlayıp (Giganti salonundaki İupiter`i devlerle savaşırken canlandıran sahneler, vb.), Federigo ölünce de Mantova`da kalarak kardinal Ercole Gonzago`nun hizmetinde çalıştı ve Mantova katedralini yeniden yapmasının yanı sıra, kendisi ve aile üyeleri için manierismocu .
“İspanyol mimarı ve ressamı (Roma 1499-Mantova 1546). Öğrencisi olduğu Raffaello`nun üslubunu benimseyen Giulio Romano (asıl adı Giulio Pippi`dir), ustasının ölümüne (1520) kadar Roma`daki “
İspanyol mimarı ve ressamı (Roma 1499-Mantova 1546).
İspanyol mimarı ve ressamı (Roma 1499-Mantova 1546). Öğrencisi olduğu Raffaello`nun üslubunu benimseyen Giulio Romano (asıl adı Giulio Pippi`dir), ustasının ölümüne (1520) kadar Roma`daki çalışmalarına yardımcı oldu. Raffaelo`nun başlamış olduğu birçok yapıtı (Vatikan`da Borgo Yangını, Ostia Savaşı, vb.) tamamlayıp, 1524`te Federigo II Gonzago tarafından Mantova`ya çağrıldı. Başyapıtı sayılan Te sarayını ger çekleştirip (1527-1534), dış cephesinde manierismoculuğun ilk örnekleri sayılan süslemeler yaptı. İç süslemelerde de büyük başarı sağlayıp (Giganti salonundaki İupiter`i devlerle savaşırken canlandıran sahneler, vb.), Federigo ölünce de Mantova`da kalarak kardinal Ercole Gonzago`nun hizmetinde çalıştı ve Mantova katedralini yeniden yapmasının yanı sıra, kendisi ve aile üyeleri için manierismocu üsluplu konaklar gerçekleştirdi.