güneşbalığıgiller
.
“Özellikle Kuzey Amerika`daki ırmak ve göllerde yaşayan, ama Avrupa dahil dünyanın çeşitli yerlerinde rastlanan 32 türü bulunan balık ailesi (Centrarchidae). Büyük bölümü iri, hantal “
Özellikle Kuzey Amerika`daki ırmak ve göllerde yaşayan,
Özellikle Kuzey Amerika`daki ırmak ve göllerde yaşayan, ama Avrupa dahil dünyanın çeşitli yerlerinde rastlanan 32 türü bulunan balık ailesi (Centrarchidae). Büyük bölümü iri, hantal gövdeli, parlak renkli balıklar olan güneşbalığıgiller ailesi üyelerinin sırtlarında boydan boya uzanan sırt yüzgecinin ön bölümü dikenlidir. Birkaç türün boyları 20 cm `yi aşar. Dişilerin ırmak yataklarında ya da göl diplerinde yaptıkları yuvalara döktükleri yumurtaları, erkek balıklar korur.
güneşkuşugiller
.
“Türlerinin büyük bölümü Afrika`da, az sayıdaki türü A sya`nın ılıman bölgelerinde, bir tek türüyse Avustralya`da yaşayan kuş ailesi (Bil. a. Nectariniidae). 9-12,5 cm boyunda, genellikle “
Türlerinin büyük bölümü Afrika`da, az sayıdaki
Türlerinin büyük bölümü Afrika`da, az sayıdaki türü A sya`nın ılıman bölgelerinde, bir tek türüyse Avustralya`da yaşayan kuş ailesi (Bil. a. Nectariniidae). 9-12,5 cm boyunda, genellikle ince uzun gövdeli, parlak mavi, yeşil ve kırmızı renkli, az sayıda türü de mat yeşil renkli kuşlar olan güneşkuşugiller ailesi üyelerinin gagaları uzun ve kıvrıktır; böylece, balözü alabilmek için ç iç e k le rin içine kolaylıkla uzatılabilir. Bazı türler, balözünün yanı sıra, böcek ve örüm cekle beslenirler.
turan güneş
Türk siyasetçisi (Kandıra 1921-Çanakkale 1982). G a la tasaray Lisesi`ni ve İstanbul Hukuk Fakültesi`ni bitiren (1945) Turan Güneş, Paris`te hukuk doktorasını verdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi`nde Anayasa doçentliğine yükselip (1954), Demokrat Parti`den milletvekilliğine seçildi (1954). Basına ispat hakkı isteyenler arasında yeraldığı için partiden çıkarılınca, Hürriyet Partisi`nin kurucu üyeleri arasında yeralıp, Hürriyet Par- tisi`nin kapatılması (1957) üstüne C H P `y e geçti. Avrupa Konseyi Danışma Meclisi üyeliği, 27 Mayıs`tan sonra Kurucu Meclistüyeliği yaptı ve yeni Anayasa`yı hazırlayan kurulda görev aldı. 1961`de seçilem eyince üniversiteye dönüp, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi`nde idare hukuku profesörlüğüne yükseldi. CH P`deki etkinliklerini de sürdürerek "Ortanın solu" siyasetinin savunucularından .
“Türk siyasetçisi (Kandıra 1921-Çanakkale 1982). G a la tasaray Lisesi`ni ve İstanbul Hukuk Fakültesi`ni bitiren (1945) Turan Güneş, Paris`te hukuk doktorasını verdi. İstanbul Üniversitesi “
Türk siyasetçisi (Kandıra 1921-Çanakkale 1982).
Türk siyasetçisi (Kandıra 1921-Çanakkale 1982). G a la tasaray Lisesi`ni ve İstanbul Hukuk Fakültesi`ni bitiren (1945) Turan Güneş, Paris`te hukuk doktorasını verdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi`nde Anayasa doçentliğine yükselip (1954), Demokrat Parti`den milletvekilliğine seçildi (1954). Basına ispat hakkı isteyenler arasında yeraldığı için partiden çıkarılınca, Hürriyet Partisi`nin kurucu üyeleri arasında yeralıp, Hürriyet Par- tisi`nin kapatılması (1957) üstüne C H P `y e geçti. Avrupa Konseyi Danışma Meclisi üyeliği, 27 Mayıs`tan sonra Kurucu Meclistüyeliği yaptı ve yeni Anayasa`yı hazırlayan kurulda görev aldı. 1961`de seçilem eyince üniversiteye dönüp, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi`nde idare hukuku profesörlüğüne yükseldi. CH P`deki etkinliklerini de sürdürerek "Ortanın solu" siyasetinin savunucularından biri oldu. 1973`te yeniden milletvekilliğine seçilip, Ecevit başkanlığındaki koalisyon hükümetinde Dışişleri bakanlığına getirilerek (1974), Kıbrıs bunalımı sırasında önemli rol oynadı; Birinci ve ikinci Cenevre Konferansı`nda Türkiye`yi temsil etti. 5 Haziran 1975 seçimlerinden sonra Ecevit`in kurmayı denediği azınlık hükümetinde görev aldıysa da, hükümet güvenoyu alamadı. İkinci Milliyetçi Cephe hükümetinin düşürülm esinden (31 Aralık 1977) sonra kurulan Demokratik Par- ti-Cumhuriyetçi Güven Partisi ve bağımsızlar koalisyon hükümetinde görev almadı.
Güney Afrika Cumhuriyeti
Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas okyanusu, güneyde ve güneydoğuda Hint okyanusu, kuzeydoğuda Svaziland, M ozam bik ve Zim babve, kuzeyde Botsvana, kuzeybatıda Nam ibya`yla sınırlı olan G ü n ey Afrika Cumhuriyeti`nin sınırları içinde ayrıca, dört bir yandan kuşattığı bağımsız devlet Lesotho yera- lır. Dört eyalete bölünmüştür: Kap eyaleti, Natal, Oran-ge Ö zgür Eyaleti, Transvaal. Ayrıca siyahlara ayrılmış, kendisinden başka hiçbir devletin tanımadığı dört "bağımsızlığı güvence altına alınmış devlet" (Transkei, Cis- kei, Bophuthatsvvana ve Venda) ile altı "siyah bölgesi" ("ulusal bölge") içerir. Üç başkenti vardır: Pretoria (yönetim merkezi), Kap (yasama m erkezi),Bloem fontein (yargı m erkezi), Ümit burnundan geçen deniz yolu nedeniyle dünya ticareti açısından çok önemli bir yerde bulunan .
“Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas okyanusu, güneyde ve güneydoğuda Hint okyanusu, kuzeydoğuda Svaziland, M ozam bik ve Zim babve, kuzeyde Botsvana, kuzeybatıda Nam ibya`yla “
Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas
Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas okyanusu, güneyde ve güneydoğuda Hint okyanusu, kuzeydoğuda Svaziland, M ozam bik ve Zim babve, kuzeyde Botsvana, kuzeybatıda Nam ibya`yla sınırlı olan G ü n ey Afrika Cumhuriyeti`nin sınırları içinde ayrıca, dört bir yandan kuşattığı bağımsız devlet Lesotho yera- lır. Dört eyalete bölünmüştür: Kap eyaleti, Natal, Oran-ge Ö zgür Eyaleti, Transvaal. Ayrıca siyahlara ayrılmış, kendisinden başka hiçbir devletin tanımadığı dört "bağımsızlığı güvence altına alınmış devlet" (Transkei, Cis- kei, Bophuthatsvvana ve Venda) ile altı "siyah bölgesi" ("ulusal bölge") içerir. Üç başkenti vardır: Pretoria (yönetim merkezi), Kap (yasama m erkezi),Bloem fontein (yargı m erkezi), Ümit burnundan geçen deniz yolu nedeniyle dünya ticareti açısından çok önemli bir yerde bulunan ülkenin ekonomisi, Afrika`nın en çeşitli ve en gelişmiş ekonomisidir. Ama siyahlar ile beyazların yaşadıkları bölgeler arasında ekonom ik bakımdan büyük farklılık görülür. Irk toplulukları arasında da önemli ekonomik, toplumsal ve siyasal farklılıklar vardır. 1984`ten başlayarak beyaz azınlık yönetiminin katı bir tutumla uyguladığı ve ırk ayrımını yasallaştıran Apartheid sistemi, siyahların gün geçtikçe güçlenen siyasal savaşımı, şiddet eylem leri, grevleri, ekonomik boykotları ve yabancı devletlerin yatırımlarını durdurarak ülkeye bir ekonomik ambargo uygulamaları, 1990 yıllarının başında beyaz azınlık yönetimini, önemli reformlar gerçekleştirmek ve Kasım 1993`te yeni bir Anayasa hazırlayarak, siyah-beyaz eşitsizliğini kabul etmek zorunda bırakmıştır.YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLARG ü n ey Afrika Cu m h u riyetin d e yüzeyşekilleri ve doğal kaynaklar bakımından büyük bir çeşitlilik gözlenir. Çok az sayıda doğal limanın yeraldığı 2 955 k m lik kıyı şeridinin arkasında tortul kayaçlardan oluşan, pek yüksek olmayan dağlar yeralır; topluca Kap dağları diye adlandırılan Cedarberg, Svvartberg ve Baviannskloof. Ü lkenin doğu ucunda, Hint okyanusuna paralel olarak, kuzeyde Transvaal`in iç kesimlerine kadar uzanan Dra- kens dağları (Drakensberg) uzanır. Bu yüksek dağlardaki boğazlar kış mevsiminde yoğun kar yağışı nedeniyle sık sık kapanır. Ülkenin en yüksek noktası olan İnjasuti doruğu (3 408 m) da, Drakens dağları üstünde, Lesotho sınırı yakınında yeralır.Drakens dağları ve kıyıya doğru sarp yarlarla ("büyük sarplıklar" bölgesi) inen etekleri, Natal ve Kap kıyı ovalarını, iç kesimdeki yüksek yaylalardan ayırır. Yüksek yaylalar bölgesinde yükseltiler 1 2 2 0 -1 830 m arasında değişir. Yaylalar bölgesinde yer yer tepeler ve alçak dağ sıraları (başlıcası G üney Transvaal boyunca, doğu-batı doğrultusunda uzanan, altın yataklarının bulunduğu Witwatersrand) yükselirler. Yaylalar bölgesi G ü n ey Afrika C um huriyetinin olağanüstü yeraltı gelir kaynaklarının (altın, elmas, kömür, demir filizi, bakır, manganez ve asbest) büyük bölümünü içerir.Ülkenin Botsvana`yla kuzeybatı sınırı boyunca uzanan yüksek yaylaların yerini, kuzeyde Kalahari çölü alır. Kap dağları ile "büyük sarplıklar" bölgesi arasında me-salar ve alçaktepelerden oluşan dar, yarı-çorak bir havza olan Büyük Karoo yeralır.Akarsular. G ü n ey Afrika C u m h u riyetin d eki ırmakların hiçbiri ulaşıma elverişli değildir; bunun temel nedeni yağışların düzensizliği ve arazinin sarplığıdır. İç yaylaların büyük bölümü, Oranj ırmağı ile iki büyük kolu Vaal ve Caledon ırmakları tarafından sulanır. O ranj`ın suları Bloemfontein ve Kim berley çevresi ile güneyde Kap kıyılarında, sanayide, kentlerde ve tarımda kullanılmak için kanallarla yatağından saptırılır. Bu uygulama, ırmaktan hem sulama, hem de hidroelektrik enerji elde etmeyi amaç alan Oranj Sulama Projesi (yaklaşık 2000 yılında tamamlanacaktır) kapsamında gerçekleştirilir. Ülkenin kuzey sınırının bir bölümünü oluşturan Limpo- po ırmağı, Transvaal`in büyük bölümünü akaçlar. Dra- tens dağlarında doğan Pongola, Kei, Great Fish ve Tu- gela gibi küçük ırmaklar ve Natal, Transkei ve DoğuKap`ın alçak tepelikleri ile düzlüklerinde kenarları dik vadiler oymuşlardır.İklim. Güney Afrika Cum huriyeti`nde, yüzeyşekillerin- de olduğu gibi, iklimde de, enlem derecelerinden ve uzun bir kıyı çizgisi bulunmasından kaynaklanan büyük bir iklim çeşitliliği gözlenir: Güneybatıda, Kap çe vresinde Akdeniz iklimi; Natal kıyısı boyunca yağışlı astropikal iklim; kuzeydeki yüksek bölgede savana iklimi; Özgür Oranj eyaleti ile G üney Transvaal`da bozkır iklimi; Kap`ın iç kesimleri ile kuzeybatıda çöl ve yarıçöl iklimleri. Yıllık sıcaklık ortalamaları kuzeyde 23 °C ile güney ve doğu bölgelerinde 12 °C arasında değişir.Ülkede en çok yağış (yılda 1 000 mm`nin üstünde) Drakens dağları ile Natal`ın kıyı kesimine düşer. En az yağış alan kesimse (yılda 200 mm`nin altında), Kap kentinin kuzeyinde Nam equaland`dadır. Ülke yüzey ölçüsünün yaklaşık % 65`ine, sulama istemeyen tahıl üretimi için gerekli en az yağış miktarı olan yılda 500 mm`den az yağış düşer.Topraklar. G üney Afrika topraklarının büyük bölümü, organik maddeler açısından zengin olmadığı için, tarıma elverişli değildir. Bu tarıma elverişli olmayan bölgeler, geçirimsiz alkali topraklarla, kışın yağış alan, sıcaklıkların pek düşük olmadığı bölgelerse, ince topraklarla kaplıdır; Natal ve Transvaal`in alçak düzlüklerinde, kırmızı lateritli topraklar ağır basar. Drakens dağlarında toprak aşınması ciddi boyutlardadır.Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. G üney Afrika Cum huriyetinin yüzölçüm ünün yalnızca % 0,2`sinden az bir bölümü ormanlıktır. En geniş ormanlar dağlık bölgeler ile Knysne yakınlarında yeralır. Drakens dağlarında orman yetiştirme çalışmaları başlatılmıştır. Transvaal`in kuzey kesimi ile doğudaki alçak bölge savanalarla örtülüdür; yaylalar bölgesi ile kurak güneybatı kesim indeyse yer yer çayırlıklara rastlanır.Güney Afrika Cum huriyeti`nde hayvan topluluğu, zengin ve çeşitlidir. Fil, gergedan, zürafa, zebra, antilop, vb. yaban hayvanları, Kruger Park, Hluhluvve, M kuze, vb. ulusal parklarda koruma altına alınmıştır. Ayrıca karşı türler ve yılani türleri (100`ü aşkın tür)çok çeşitlidir.TOPLUM YAPISIÜlkede, dört etnik topluluk vardır: Yerli Afrikalılar ya da siyahlar;(toplam nüfusun% 74`ü),jb eyazlar(% 14)jrenik^ liler (m elezler % 9), Asyalılar (% 3). Afrikalılar da kendi aralarında başlıca dört ırk ve dil topluluğuna ayrılırlar: Daha çok Drakens dağlarının doğusunja yerleşmiş olan, G üney Afrika`daki Bantu dili konuşan halkların % 60`ını oluşturan Nguniler (Kshosalar, Zulular, Syahiller ve Ndeheleler); öncelikle Transvaal, Kap eyaletinin kuzey kesimi ve Özgür Oranj eyaletinde yaşayan Sotholar (Tsvanalar, Pediler ve Basotholar), Vendalar; Togolar. Kalahari çölü yakınında da Hoisan dillerini konuşan Sanlar (Buşmenler) ve Hoyhoylar (Hotantolar) küçük topluluklar oluştururlar.Ü lkeye uzun yıllar egemen olan ırk ayrımı gereği G ü ney Afrika Cumhuriyeti hükümeti (beyaz)>ietnik toplulukların "birbirinden ayrı ve çokuluslu gelişmesi" siyaseti altında, on ayrı siyah "ulus" tanımış ve bunların her birine bir "hom eland" ya da "bantustan" ("siyah bölgeleri" ya da "ulusal bölgeler") ayırarak, dördüne de göstermelik (başka hiçbir ülke tarafından tanınmamıştır) bir bağımsızlık tanımıştır. J Bununla birlikte, bütün siyahların yaklaşık % 55`i kendilerine ayrılan, ama ülke yü zö lçümünün ancak % 13`ünü oluşturan bölgelerin dışında yaşamaktadır. Hükümet de, 1990`da siyah örgütleriyle yapılan bir siyasal çerçeve antlaşması uyarınca, halktan tepkiler alan "ulusal bölgeler" siyasetine son vereceğini açıklamıştır.G üney Afrika Cum huriyeti`nde ikinci büyük etnik topluluğu oluşturan beyazlar, ülkenin siyasal ve ekonomik kurumlarına egemendirler: İki büyük gruba ayrılırlar: XVII. yy`da bölgeye yerleşen HollandalI sömürgeciler ile Kap`a sığınan protestan Fransızların ve A lm anların soyundan gelen Afrikanerler (toplam beyaz nüfusun % 60 `ı); 1820 yıllarında ülkeye yerleşen İngilizler ile eski İngiliz Sömürge İmparatorluğu`nun çeşitli kesimlerinden (özellikle Zim babve ve Kenya`dan) göçen beyazların soyundan gelen, İngilizce konuşan beyazlar (toplam beyaz nüfusun % 34`ü). Ülkede ayrıca, Alm anya, İtalya, Yunanistan, eski Portekiz sömürgeleri Angola ve Mozambik`ten çok yakın dönem lerde gelen beyaz göçm enlerde vardır. Afrikaner olmayan beyazların büyük çoğunluğu yabancı ülke pasaportu taşırlar. B eyazların yaklaşık % 90`ı kentlerde yaşamaktadırlar.M elezler ya da renkliler, X V II. yy`da yerli Afrikalılarla ve M alezyalı kölelerle evlenen Avrupalıların soyundan gelirler. Çoğunlukla Kap eyaletinin batı kesiminde yaşar, Kap yerleşme merkezi sınırları içindeki en geniş etnik topluluğu oluştururlar. M elezlerin de dörtte üçü kentlerde yaşar ve kültür açısından kendilerini gerek Afrikanerlerden, gerek siyahlardan yalıtmışlardır.Asyalılar Natal`de, özellikle Durban yerleşme alanında toplanmıştır. XIX. yy. sonunda Hindistan yarım adasının çeşitli bölgelerinden ülkeye göçenlerin soyundan gelirler ve dil açısından büyük bir çeşitlilik gösterirler. Büyük bölümü kentlerde oturur ve ticaret, sanayi ve bankacılıkla uğraşır. Johannesburg, Port Elizabeth ve D urban`da, küçük birer Çinli topluluğu vardır.Nüfus. G üney Afrika Cum huriyeti`nde nüfus artış hızı siyahlar arasında yüksek (% 2,8), beyazlar arasındaysa çok düşüktür (% 0,8). Hükümetin desteklediği ülkeye beyaz ırktan göçmen gelişi, kentlerde şiddet hareketlerinin başgöstermesinden sonra azalmıştır. Siyah nüfusun bir bölümü komşu ülkelere, özellikle de kırsal kesimden kentlere göçmektedir. Bunun sonucunda, büyük kentlerin çevreleri gecekondu tipi evlerle dolu siyah "getto"larıyla kuşatılmıştır. Uzun süre şiddetli tepkilere yol açan ve ülke içinde serbest dolaşımı engelleyen, siyahların beyaz bölgelerinde 72 saatten uzun sü-re kalmaları durumunda uygulanan resmîdamgalı geçiş kartı uygulaması, 1986`da yürürlükten kaldırılmıştır; Doğumdan başlayarak nüfusu ırklara göre fişlem eye de 1991`de son verilmiştir. 1991`de ayrıca 1913`te ve 1936`da çıkarılmış Toprak Yasaları ile 1966`da çıkarılmış Topluluk Arazileri yasası kaldırılmıştır. Bununla birlikte, 1960 ile 1985 arasında yaklaşık 3,5 milyon siyah, apartheid yasalarına göre, istemedikleri halde ülke içi göçe zorlanmıştır. Toprak ve mülkiyet haklarında ırk ayrımına son verm ek am acıyla, 1991 `de reform önerileri de getirilmiştir. Ülkenin ulusal sanayisinin çekirdeğini oluşturan Johannesburg ile ülkenin yasal başkenti, eğitim merkezi ve başlıca limanı olan Kap ve ikinci büyük limanı Durban`ın yanı sıra öbür büyük kentler Blo- emfontein, East London, Germ iston, Kim berley, Pieter- maritzburg, Port Elizabeth ve Pretoria`dır. 1991`de çıkarılan bir yasayla, büyük kentler, çevrelerindeki siyahlar, m elezler ve Asyalıların oturduğu semtlerle birleştirilmiştir. Ülkenin siyahların oturduğu en büyük yerleşme m erkezi, Johannesburg yakınındaki Sovveto`dur. Dil ve din. Afrikanca ve İngilizce resmî dillerdir. Hollan- daca`dan türemiş olan Afrikanca, Afrikaner adı verilen beyazların anadili, m elezlerinse başlıca dilidir. Afrika- nerlerin büyük bölümü. İngilizce konuşan beyazlar gibi, ikidillidir. Kentlerde yaşayan siyahlar ana dillerinin yanısıra, İngilizce ve Afrikanca da konuşurlar. Çeşitli Bantu dilleri (Bk. A FR İKA D İLLERİ) konuşan toplulukların birbirleriyle anlaşması güç olduğundan, siyahların çoğu, kömür ocaklarında çalışan ırkdaşlarının geliştirdiği bir tür karma lehçe (Fanakalo) konuşurlar.Siyasette de etkili olan calvinci protestan Hollanda reformcu kilisesinin, yaklaşık 4 milyon üyesi vardır; bunların 2 milyonu Afrikaner, 1,2 milyonuysa m elezdir. Katoliklerin sayısı yaklaşık 2,4 milyon, piskopos Desmond Tutu`nun (apartheid`e karşı savaşımıyla 1984`te Nobel Barış Ödülü`nü almıştır) dinsel önderliğini yaptığı anglikanlar ile metodistlerin sayıları da, yaklaşık 2`şer milyondur. Afrikalıların çoğunluğu ya bağımsız zenci kilisesi üyesidirler ya da geleneksel dinlere bağlıdırlar. Asyalıların dörtte üçü hindu dinindendir. Musevilerin sayısı 140 000`in altındadır.Sağlık ve eğitim. Sağlıkla ilgili veriler ve sağlık hizmetleriaçısından ülkedeki çeşitli ırklar arasında büyük farklılıklar gözlenir. Ortalama öm ür, siyahlar ve m elezlerde 59 yıl, Asyalılarda 65 yıl, beyazlarda 72 yıldır. Siyahlar arasında başlıca ölüm nedenleri sindirim yolları hastalıkları, yetersiz beslenme ve verem dir; beyazlarda ölüm nedenlerinin başlıcaları, kalp ve dolaşım yolları hastalıkları ile kanserdir. Zenciler arasında bebek ölüm oranı beyazların altı katıdır. Beyazlara yönelik sağlık hizmetleri, öbür ırklara yönelik hizmetlerden çok daha fazladır.Eğitim, "bantustan" ya da "hom eland" denilen, siyahlara ayrılmış "ulusal bölge"lerin dışında, Eğitim Bakanlığının m erkezî denetimi altındadır. "Ulusal bölg e le rin her birinin kendi eğitim örgütü vardır. 7 - 1 7 yaş arasındaki bütün beyazlar ve m elezler için eğitim zo runludur. 7-16 yaş arasındaki siyahlar için de 1981`de zorunlu eğitim getirilmiş olmakla birlikte, siyah ço cu kların çoğunluğu okula gitmemektedir. Bununla birlikte, 1991`de siyahların eğitimine ayrılan bütçe artırılmış ve siyah çocukların eğitim bakanlığına bağlı okullara alınması yolunda adımlar atılmıştır. Ülkede yalnızca beyazlara ayrılmış 10 üniversite (bunların beşinde Afri- kanca, dördünde İngilizce, birinde de her iki dilde eğitim verilir), siyahlara ayrılmış 5 üniversite, ayrıca, melezler ve Asyalılara ayrılmış birer üniversite vardır. Bir açık öğretim kurumu olan G ü n ey Afrika Üniversites iy s e bütün ırklara açıktır. Beyazların üniversitelerine, 1991`den bu yana az da olsa siyah öğrenci alınmaya başlanmıştır.Sanat. G üney Afrika`nın zengin, çeşitli sanat mirasında her etnik topluluğun katkısı vardır. Afrika sanatı, dansları ve edebiyatı, uluslararası alanda tanınmıştır (Bk. A F R İKA E D E B İY A TI; A FR İK A M Ü Z İĞ İ; A FR İKA SANATI). Let My People Co (Bırakın Ftalkım İlerlesin, 1962) adlı özyaşam öyküsünün i yazarı Albert Luthuli, Nobel Ö d ü lü kazanmış ilk G üney Afrikalıdır (Nobel Barış Ödülü, 1960). Ö bür siyah yazarlar arasında Thomas Mofolq, B .W . V ilikazi, Peter Abrahams ve Ezekiel Mphalele sayılabilir: İngilizce yazan uluslararası ün kazanmış beyaz yazarların başlıcaları, Athol Fugard, Alex La Gum a, Na- dine Gordim er, Alan Paton, Stuart Cloete ve Roy Cam pbell, Afrikanca yazan yazarların başlıcaları da, Andre Brink, Uys Krige, J. M. C o etzee, Breyten Brey- tenbach, İngrid Jonker ve Etienne Leroux`dır. M elez yazarların başlıcaları arasında Dennis Brutus ve Adam Small sayılabilir. G üney Afrika`da yayınlanan her kitap katı bir sansürden geçirilmekte, televizyon ve radyo, hükümetin görüşlerini yansıtmaktadır. Ama 1991`den bu yana, bu alanlarda da bazı önemli değişiklikler başlamıştır.EKONOMİKimberley yakınlarında elmas yataklarının (1867), Wit- vvatersrand`de (1886) de altın yataklarının, G ü n ey Afrika Cum huriyeti`ni, iç tüketime yönelik bir tarım ülkesi olmaktan çıkarm ış, siyahların emeğinin sömürüsüne dayanan, beyaz azınlığın denetimi altında çağdaş bir sanayi ülkesine dönüştürmüştür. Maden ocaklarının iç kesimlerde bulunması, kıyıdan iç kesimlerine doğru uzanan yaygın bir demiryolu ağı oluşturulmasını sağlamıştır. Maden yataklarının işletilmesi ayrıca, siyah Afrikalıları ücretli işlere yönelik bir ekonom ik düzene itmiş, ülkede patlayıcılara, çeşitli makinelere, enerjiye ve çok sayıda mal ve hizmete büyük bir talep yaratmıştır. Ne var ki, gelişme her yerde eşit ölçüde olmamış, beyazların yaşadığı bölgeler hızlı bir sanayileşme ve ekonomik büyüme gösterirken, "ulusal bölge"ler, sınırlı bir küçük sanayi, kısıtlı sanayi kaynakları, yüksek işsizlik oranı ve yalnızca aile içi tüketime yönelik tarımla, ekonom ik açıdan büyük ölçüde geri kalmışlardır.Ekonomi, yalnızca Batı Avrupa ve A B D kaynaklı bir dış yatırım ve özel kesim ekonomisi olarak gelişme göstermiştir. G üney Afrika Cumhuriyeti günümüzde Afrika kıtasının en güçlü sanayi ülkesidir. 1980`de A B D ile çok sayıda başka ülke (Türkiye dahil), apartheid`e (ırk ayrımı siyaseti) son verilmesi amacıyla bir dizi ekonomik yaptırım uygulamaya başlamış, çokuluslu şirketlere G ü n ey Afrika Cum huriyetind eki şirketlerini kapatmaları yolunda baskı yapılmış, Güney Afrika`da kalanlardan, iş yerinde ırk ayrımına son verm eyi öngören Sulli- van ilkelerine uymaları istenmiştir.Tarım ve balıkçılık. Tarım a elverişli toprakların sınırlı olmasına (toplam yüzölçüm ün yaklaşık % 11`i) karşın, G ü n ey Afrika Cum huriyeti, besin ürünleri açısından genel olarak kendine yeterli bir ülkedir; ancak, "ulusal bölgeler" besin ürünlerinin % 45`ini, bölge dışından almak zorundadırlar. 1988`de GSM H `nın yaklaşık % 8`ini oluşturan tarım, 1980 yılları başındaki kuraklıktan önemli ölçüde etkilenmiştir. "Ulusal bölge"lerde tarım kadınlar tarafından yapılır; temel tarım ürünleri mısır ve hintdarısıdır. Bütünüyle beyazların tekelinde olan dışsatıma yönelik ürünlerin başlıcaları şekerkamışı, mısır, buğday, turunçgiller, pamuk, tütün ve üzümdür. Sığır ve koyun besiciliği de ekonomide önemli yer tutar. Ü lkenin balıkçılık sanayisi merkezleri Kap ve Durban`dır. Madencilik ve enerji. Ülkenin dış ticaretinin yaklaşık % 70`ini, G SM H `nın da % 13`ünü madenler oluşturur. G üney Afrika Cum huriyeti, altın, krom ve vanadyum üretiminde dünyada birinci sırada yeralır; değerli taşlar ve sanayi elmasları, uranyum, antimon, asbest, manga nez ve platinde de önde gelen üretici ülkeler arasındadır. Sanayi hammaddeleri arasında ülkede yalnızca petrol ve boksit, ticari önem taşımayacak kadar az çıkarılmaktadır. G üney Afrika Cumhuriyeti ayrıca, Afrika kömür rezervlerinin % 60`ını da elinde tutmaktadır; en büyük kömür yatakları Natal ve Transvaal`dedir. Madencilik büyük ölçüde ülke içi ve dışından gelen ucuz siyah işçilerin çalıştırılmasına dayanır.Kömür, ülkenin enerji gereksinmesinin yaklaşık % 80`ini karşılar. Güney Afrika Cum huriyeti, dünyadaki sentetik yakıt üreticisi ülkeler sıralamasında da birinci sırada yeralır.Ulusal Enerji Şirketi`nin kurduğu kömürden sıvı yakıt üretmeye yönelik fabrikalarda, iç tüketime yönelik yakıtın % 60`ı üretilir. Ülkenin ilk nükleer enerji santralı 1984`te hizmete girmiştir. Bütün Afrika`da üretilen enerjinin yaklaşık % 70`i G üney Afrika Cumhuriyeti kaynaklıdır ve Lesotho, Svaziland, Botsvana, Mozam- bik`e enerji satılır.Sanayi. G üney Afrika hükümeti, ülkenin kendi kendine yetmesi ve dış ekonomik baskıdan kurtulması am acıyla, sanayiyi büyük ölçüde desteklemektedir. Güney Transvaal`deki (VVitvvatersrand) fabrikalar, ülkenin sanayi üretiminin yaklaşık yarısını sağlar; burası ayrıca, A frika`da sanayinin en çok çeşitlenmiş olduğu bölgedir. Sanayi girdilerinin % 25`i, liman kentleri Kap, Durban, Port Elizabeth ve East London`dan gerçekleşir. 1970`te Natal`de ve Kap kentinin kuzeybatısında çok yönlü sanayi kompleksleri kurularak, sanayileşmede m erkez yetçilikten uzaklaşmaya yönelinmiştir.G ü n ey Afrika`nın sanayi ürünlerinin çoğu ülke içinde pazarlanır. G SM H `nin yaklaşık % 25`ini oluşturan sanayinin başlıca kolları arasında besin sanayisi, metalürji, hazır giyim ve dokuma sanayileri, dem ir-çelik sanayisi ve çeşitli makine yapımı sayılabilir.Ticaret. Ülkenin başlıca dışsatım ürünleri, altın (toplam dışsatımın yaklaşık üçte biri) ve öbür madencilik ürünleri, besin maddeleri, elmas, kimyasal m addeler, çeşitli m akineler ve ulaşım araçlarıdır. G ü n ey Afrika Cum huriyeti, Namibya, Botsvana, Lesotho ve Svaziland`dan oluşan gümrük birliğinin başlıca üyesi, Afrika kıtasının üçte birinin egemen ekonomik gücüdür. Lesotho, Botsvana ve Svaziland`ın ticaretlerinin aşağı yukarı tamamı, Zaire, Zam biya, Malavi ve Zim babve`nin ticaretlerinin de yandan çoğu G üney Afrika Cum huriyeti üstünden gerçekleşir. Bölgenin geçit verm ez dağlık iç kesimi ile M ozambik ve Angola`nın limanları arasındaki demiryolu ulaşımının, G üney Afrika Cum huriyeti`nden destek alan yönetim karşıtı gerillalar tarafından engellenmesi, söz konusu ülkeleri G ü n ey Afrika ulaşım sistemine bağımlı kılmıştır. Lesotho, M ozam bik, Malavi, Botsvana ve Svaziland, G üney Afrika Cum huriyeti`nde, özellikle altın yataklarında çalışan işçilerinin gönderdikleri dövize de büyük ölçüde bağımlıdırlar. 1979`da, G ü n ey Afrika`ya olan bağımlılıklarını azaltmak am acıyla bölgedeki dokuz "siyah" ülke, G ü n ey Afrika`nın G e lişmesi Koordinasyon Konseyi`ni kurmuşlardır. Bu arada 1991`den başlayarak ırk ayrımı siyasetine kâğıt üstünde de olsa son verilm esi, A B D ve çeşitli Avrupa ülkelerinin G ü n ey Afrika`ya uyguladıkları ekonom ik yaptırımları yumuşatmalarına, bunun sonucunda da, G ü ney Afrika Cumhuriyeti ile Afrika`nın siyah yönetimleri arasındaki ekonom ik ilişkilerin artmasına yol açm ıştır. DEVLET YAPISI1983`te beyaz seçm enlertarafından onaylanan Anayasa uyarınca, bütün üyeleri beyazlardan oluşan eski parlamento yerine, farklı etnik toplulukları temsil eden üç meclisli bir parlamento oluşturulmuştur. Her meclis kendi toplumunun sorunları konusunda yetkilidir. Dış siyaset, savunma, vergiler ve güvenlik ile öbür kamu işleri üç meclisi temsil eden sürekli komiteler tarafından ele alınır. Her üç meclisin üyelerinin beyazlar (178), A sya kökenliler (45), M elezler (85) arasında meclis çoğunluğu beyazlardadır. M elez ve Asya kökenli seçm enlerin çoğu 1984 seçimlerini boykot etmiş, siyahların parlamentoda temsil edilmemesi uygulamasını sürdüren 19Ö3 Anayasası, zenci toplulukların tepkilerini çekm iştir. 1983 Anayasası, başkanlık ve başbakanlığı kaldırıp, yerine, hükümeti oluşturmak ve Başkanlık Konseyi denilen (1 980`de senatonun yerini alan ve üç meclis arasındaki uyuşmazlıklara çözüm bulmayı amaç alan farklı toplulukların üyelerinden oluşan organ) bir organı ve denetleme gücü bulunan devlet başkanlığı kurumunu getirmiştir. 1948`den beri iktidarda bulunan Ulusal Parti başkanı P.W . Botha, 1984`te yeni Anayasa`nın yürürlüğe girmesiyle devlet başkanı olmuş, Ağustos 1989`da istifa etmesi üstüne, yerine şubat ayında parti başkanı seçilmiş olan F.M . De Klerk geçerek, Eylül 1989`daki erken seçimlerden sonra da yerini korumuştur.1990`da başlayan ve siyahlara siyasal yaşamda rol verm eyi amaç alan görüşmeler kapsamında hükümet, genel bir uzlaşmaya varılması durumunda, "ulusal bölgeler" siyasetine son verilebileceğini açıklamış, Aralık 1991`de, Demokratik BirjGüney Afrika İçin`Çok Partili Konvansiyon (C O D ESA ), yeni bir anayasa hazırlanması görüşmelerine başladığında, hükümet ve Afrika Ulusal Kongresi (A U K) arasında bağımsız bir adalet düzeni, bir insan hakları yasası, biri nispi temsil sistemi ve genel hal-koyuyla, öbürü bölgeler düzeyinde seçilecek iki m eclisli bir parlamento oluşturulması konusunda bir ç e rç e ve anlaşmasına varılmıştır. Mart 1992`de beyazların katıldığı halkoylaması reform sürecini başlatmış, ancak bir yandan geçici hükümetin biçimi ve kapsamı konusundaki anlaşmazlıklar, öte yandan A U K ile Zulu tabanlı İn- katka Partisi ve öbür siyah örgütler arasındaki çatışmalar, ırk ayrımsız bir demokrasiye geçişin kesintiye uğraması tehlikesine yol açmış, bununla birlikte, Kasım 1993`te kabul edilen Anayasa`yla siyahlar, beyazlar ve melezlerin eşitliği kabul edilerek, Nisan 1994`te "çok ırklı" yerel seçim lere gidilmesi kararlaştırılmıştır. TARİHGünüm üzün Güney Afrika Cum huriyetini oluşturan bölgeye ilk olarak avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan San- lar(Buşm en) ve H otonlar(Hoyhoylar) yerleştiler; onları İ.S. 1000-1500 arasında Bantu dilleri konuşan topluluklar izledi. 1488`de Bartolomeu Dias`ın Ümit burnunu dönmesinden sonra, HollandalI Jan van Riebeeck, 1652`de Table Bay`de (günümüzde Kap kenti) H ollanda Doğu Hindistan Şirketinin bir ticaret acentesi olarak AvrupalIların ilk yerleşm e merkezini kurdu (Bk. H İN DİSTAN ŞİRKETİ, H O LLA N D A D O Ğ U ). HollandalIların doğuya doğru ilerlem eleri, 1779`da Great Fish ırmağı yakınında güneye doğru göçen Hausalar ile HollandalIlar arasında kanlı bir savaşa yol açtı.Napolyon Savaşları sırasında kısa bir süre İngiltere`nin denetimi altına giren bölge, Viyana Kongresi uyarınca 1814`te resmen İngiltere`ye bırakıldı. 1820`de -İngiltere`den çok sayıda göçmen gelmeye başladı. Cal- vinci yaşama biçimlerini koruyabilmek için, HollandalI çiftçiler (Roerler), ülke içlerine doğru, "Büyük G ö ç " adı verilen göçe başladılarsa da, 1838`de içlerinden birçoğu, Zulular tarafından öldürüldü. Daha sonra Boerlerin başına geçen Andries Pretorius, Zuluları Blood Irmağı Savaşin d a yenilgiye uğrattı. HollandalI sömürgeciler o tarihten sonra Orange Özgür Devleti (1854) ve Güney Afrika Cumhuriyeti (1852; sonradan Transvaal adı verildi), vb. bağımsız cumhuriyetler kurdular.1 8 0 0 yılları sonunda elmas vealtın bulunması, İngiliz göçmenlerin, ülkenin iç kesimlerine ilerlemelerine yol açtı; bunu mülkiyet çatışmaları izledi. Transvaal`in önderi Paul Kruger(O om Paul) İngilizlerin bölgedeki hak iddialarına direndi. Çeşitli çekişmelerden sonra, İngiliz- ler ile HollandalIlar arasındaki Boerler Savaşı (1899- 1902) İngilizlerin zaferiyle sonuçlandı. (Bk. BO ERLER SAVAŞI.) 1910`da Jan Smuts, vb. bazı önderler, eski İngiliz sömürgesi ile savaştan yenilerek çıkmış iki Boer cumhuriyetini birleştirerek, İngiltere`nin dom inyonlarından biri haline getirilen Güney Afrika Birliği`ni kurdular. İngiltere`yle sıkı işbirliğini savunan ılımlı Afrikaner Louis Botha, ülkenin ilk başbakanlığına seçildi.İki dünya savaşı arasındaki dönem de, madencilik ve sanayi gelişti. Bununla birlikte, 1930 ekonomik bunalımı, siyah Afrikalılar ile beyaz çiftçileri, kentlerde belirli bir beceri istemeyen işler aramaya zorladı. Bunun sonucunda, hem Afrikalılar, hem de Afrikanerler arasında ulusçu akımlar ortaya çıktı. James Barry Hertzog hükümeti (1924-39), G üney Afrika Birliği`ni siyahların kendilerine ayrılmış uzak bölgelerde oturacakları bir b eyazlar ülkesine dönüştürecek ırk ayrımı siyasetini başlattı. 1910 A n ayasasiyla seçme hakkı verilmiş olan m elezlerin bu hakkı ellerinden alındı.Apartheid uygulaması. Apartheid siyasetini, 1948`de seçimle işbaşına gelen Danil F. Malan başkanlığındaki Ulusal Parti başlattı. "Ayrı, birbirinden bağımsız gelişme" anlamına gelen Apartheid, beyazlara her alanda üstünlük tanımayı amaç alıyordu. Hendrik F. Verwo-rerd`in başbakanlığı sırasında parlamento, Bantu Ö z yönetim Ya sa sin ı oyladı. Bunagöre, ülke nüfusunun % 74`ünün yaşayacağı, toprak bakımından bölünmüş, aşırı yoğun nüfuslu, kaynakları sınırlı bölgeler "ulusal bölge" olarak düzenlenip, tümüne bağımsızlık tanınacaktı. 1976`da Transvaal, 1977`de Bophuthatsvva- na`ya, 1979`da V end a`ya, 1981`de de, Ciskei`ye bağımsızlık tanındı. Ama G üney Afrika Cum huriyeti dışında hiçbir ülke, bu kâğıt üstünde bağımsız "ulusal dev- letleri"tanım adı.;N evar ki,"ulusal bölgeler"in etnik topluluklarından yaklaşık 9 milyon siyah, bağımsızlıktan sonra G ü n ey Afrika Birliği yurttaşlığını yitirdiler; daha sonra, bunlardan ancak 2 milyonuna, ülkede sürekli yerleşik durumda bulunmaları nedeniyle yurttaşlık hakkı yeniden tanındı.Apartheid karşıtı hareket Afrika Ulusal Kongresi (A U K) ve Panafrika Kongresi (PAK) partilerinin önderliğinde, 1950 yıllarında iyice yoğunlaştı. Serbest dolaşımı engelleyici yasalara karşı gösteri yapan 69 Afrikalının Vereeniging yakınındaki Sharpville`de polis tarafından öldürüldüğü "Sharpville kıyım i`ndan sonra bu iki örgüt kapatıldı. 1961`de G üney Afrika Birliği`nin, topluluk içinde Apartheid siyasetine karşı gelişen muhalefet sonucu İngiliz Commonvvealth`ünden çekilm esiyle, G ü ney Afrika Cumhuriyeti`nin kurulduğu ilan edildi ve ülke içinde apartheid karşıtı hareket daha da şiddetlenerek sürdü. 1976`da Soweto`da ve öbür siyah kasabalarında başgösteren ayaklanmalarda 400 kişi öldü. H ükümet, aralarında genç siyah eylem ci Stephen Biko`nun (1977`de gözaltındayken öldü) da bulunduğu muhalif eylem cilere şiddet ve tutuklamalarla yanıt verince, uluslararası protestolarla karşılaştı.Reform ve tepki. 1978`de B.J. Vorster`in yerine başbakanlığa getirilen P .W . Botha yönetiminde, G ü n e y A frika Cumhuriyeti hükümeti yapay siyasal ve toplumsal reformlara yöneldi. Sözgelimi 1979`da siyah işçi sendikaları yasallaştırıldı; 1985`te, çok ırklı siyasal partiler kurulmasına yönelik yasak kaldırıldı; sanayide çalıştırılacak siyah işçi sayısındaki sınırlamalara son verildi; farklı ırklar arasındaki evlilikleri yasaklayan yasa yürürlükten kaldırıldı. Siyahların kentlere göçünü denetim altına almaya yönelik, eleştirilere uğrayan dolaşım serbestliğini engelleyen yasalar da 1986`da yumuşatılarak, kentlerin siyahlara ayrılmış bölgelerinde sınırlı mülkiyet hakkı tanındı. Buna karşılık bağımsız "ulusal bölgeler"deki halkın göç hareketini denetlemek için yeni yaptırımlar getirildi. 1987`de hükümet yeni bir yasayla, kent alanlarının ırklar arasında bölüştürülmesini kararlaştırdı. Bununla birlikte ülkedeki siyah çoğunluğa genel seçim lerde oy hakkı tanınmaması uygulaması sürüyor, yalnızca m elezlere ve Asyalıları kısmi bir oy hakkı tanınıyordu.Reformlar her iki toplulukta da tepkiyle karşılandı. Beyazlar arasında, Ulusal Parti içindeki m uhafazakârlar, "apartheid"in temel ilkelerinden sapmasını eleştirerek, ayrıldılar ve iki yeni parti oluşturdular: Herstigte Ulusal Parti ve M uhafazakâr Parti. M uhafazakâr Parti, 1987 parlamento seçim lerinde, ılımlı İlerici Federal İşçi Partisi`nin yerine ana muhalefet partisi oldu, Ulusal Parti çoğunluğu korudu ve Botha devlet başkanlığını sürdürdü.Genel olarak beyazların, ülkenin denetimini elden bırakmadan ülke yönetimini paylaşması olarak görülen reformlar, siyahların isteklerine yanıt vermekten uzaktı. Daha çok yerel yetki tanınacak yeni zenci kentleri meclisleri için ilk kez 1983`te yapılan seçim leri, siyah seçmenlerin yaklaşık % 80`i boykot etti. 1984`te işçiler, öğrenciler, kilise ve kadın topluluklarından 600 farklı siyasal eğilimi çatısı altında toplayan Birleşik Demokratik Cephe (BDP) kuruldu ve Asyalılar ile m elezlere, yeni Anayasa`ya göre yapılacak 1988 seçim lerini boykot etme çağrısında bulundu: Seçim lere katılma oranı % 20`nin altında kaldı. Siyahların büyük çoğunluğu, 1988 yerel yönetim seçimlerini de boykot ettiler; güçlü zenci örgütü Azanian Halk Örgütü (A Z A P O ) beyazlarla yönetimi paylaşmaya şiddetle karşı çıktı. Siyahların Des- mond Tutu gibi ılımlı sözcüleriyse, yürüttükleri kampanyalar sırasında, yabancı iş adamlarını G ü n ey Afrika Cum huriyeti`ndeki yatırımlarına son verm eye ikna ettiler. Bununla birlikte G üney Afrika Cum huriyeti`ndeki yabancı yatırımlar önemini büyük ölçüde korudu.G revler, toprak savaşımı, tüketici ve öğrenci boykotları, gösterilerle sürmekte olan apartheide karşı protestolar gün geçtikçe arttı. Buna paralel olarak, özellikle büyük kentler çevresindeki kasabalarda polise, beyaz yönetimin işbirlikçisi sayılan siyahlara, karşıt siyasal ve etnolojik topluluklara karşı eylem ler de arttı. Hükümet buna şiddetle yanıt verdi: Eylül 1984-Haziran 1986 arasında 2 000`den çok kişi öldü. Bunun üstüne hükümet "Sovveto A y a klan m a sın ın onuncu yıldönüm ünden kısa süre önce, ülke çapında olağanüstü hal ilan etti. Binlerce yönetim karşıtı, yargısız tutuklandı; basına ciddi kısıtlamalar getirildi. Eylül 1989`da yapılan parlamento seçim lerinde, Ulusal Parti`nin oyları sağ ve sol partilere kaydıysa da, sakınımlı bir reform yanlısı adaylar kesin çoğunluk sağladılar. 1990`da daha ciddi reform adım ları atılıp, A U K `y a yönelik 30 yıllık yasak 2 Şubat`ta kaldırıldı ve A U K önderi Nelson Mandela 11 Şubat`ta serbest bırakıldı. F .W . de Klerk, apartheide son verileceği yolunda güvence verdi. Ayrıca 1986`dan beri 3 000`den çok siyahın A U K yanlıları ile karşı örgüt İnkat- ha`yı destekleyenler arasındaki çatışmalarda öldüğü Natal dışındaki bütün eyaletlerde, olağanüstü hal kaldırıldı. Ağustos`ta A U K , hükümete karşı silahlı savaşımı bıraktığını açıkladı. 1991`de temel apartheid yasaları yürürlükten kaldırıldı. Birleşik Demokratik Cephe dağıldı ve hükümet siyasal sürgünlerin ülkeye dönüşü için BM gözetimindeki planı kabul etti. Beyaz azınlığın yö netimdeki egemenliğine son verm ek için Aralık 1991`de başlattıkları resmî görüşmeler, Mart 1992`de beyaz seçm enler tarafından desteklendi. Haziran 1992`de zenci kasabası Boipotong`da A U K yanlılarına uygulanan, G üney Afrika güvenlik güçlerinin de adının karıştığı kıyımın ardından görüşmeler kesintiye uğradı. Eylül`de, Ciskei sınırında, birçok A U K göstericisinin öldürülmesinin ardından, hükümet, tırmanan "zencilerin zencilere karşı" şiddet hareketini azaltmak için yeni önlemlere başvurdu. 1993`te Yeni Anayasa kabul edilerek, 1 9 9 4 ‘te çok ırklı seçim ler yapılacağı açıklan d ı. Nisan 1994‘te yapılan seçimleri A U K kazanarak, partinin önderi Nelson Mandela, cumhurbaşkanlığına seçildi.Dış ilişkiler. 1980 yıllarının ortalarında G ü n ey Afrika Cum huriyeti, hem bölge devletleri düzeyinde, hem de uluslararası ölçekte, gün geçtikçe daha çok yalıtıldı. Svaziland`la (1982) ve M ozam bik`le (1984) imzalanan saldırmazlık paktlarına ve Angola`yla imzalanan ateşkes antlaşmasına (1984) karşın, G ü n e y Afrika Cum huriyeti birlikleri, Botsvana, Lesotho, M ozam bik, Zambiya ve Zim babve`deki A U K üslerine sürekli saldırılarda bulundular. Ayrıca G üney Afrika Cum huriyeti, Angola ve Namibya`daki yönetimlere karşı Güneybatı Afrika Halklar Örgütü (SVVAPO) gerillalarını desteklemeyi sürdürdü. Buna karşılık Angola ve M ozam bik`teki hükümet karşıtı gerillalara verdiği desteği bir ölçüde azalttı. Apartheide son verilmesi konusunda uluslararası baskı pek etkili olmadı. Üstelik 1991`de apartheide son verileceğinin açıklanmasından sonra, O lim piyat Oyunla- rı`na katılma yasağı dahil ülkeye uygulanan uluslararası yaptırımların birçoğu kaldırıldı. G ü n ey Afrika Cumhuri- yeti`nin Afrika`nın öbür devletleriyle ilişkileri de, Namibya`ya bağımsızlık tanınmasından (1990) ve Angola (1991) ile M ozam bik`le imzalanan barış antlaşmalarından sonra, düzelm eye başladı.
günlükböcekler
.
“Kanatlılar sınıfının en eski ve en az gelişmiş böcekleri kapsayan takımı (Bil. a. Ephemeroptera). Genellikle ırmak ve göllerin yakınlarında görülen günlükböcekler takımı üyelerinin “
Kanatlılar sınıfının en eski ve en az gelişmiş
Kanatlılar sınıfının en eski ve en az gelişmiş böcekleri kapsayan takımı (Bil. a. Ephemeroptera). Genellikle ırmak ve göllerin yakınlarında görülen günlükböcekler takımı üyelerinin antenleri kısa, gözleri iridir; 2 ya da 3 kıldan oluşan kuyrukları vardır; tül gibi ince iki çift kanatlarını, bir yere kondukları zaman dikey olarak birbirine bitiştirip kapatırlar. Yetişkinler besin almaz, birgünden az yaşar, bu kısa ömürleri içinde çiftleşir, yumurta döker ve ölürler. Her yanı tüylerle kaplı olan ve uçabilen larvalar (balıkçılar tarafından balık yemi olarak kullanılırlar), otlarla beslenir, erişkin döneme geçerken tüylerini dökerler.
güneş çarpması
.
““
Bk. s ic a k ç a r pm a s i .
#href='/nedir/Gunes'>Bk #Güneş
güneş enerjisi
.
““
Bk. ENERJİ; Güç ÜRETİMİ,
Güney Amerika
Güney Amerika kıtasının kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 7 400 km, doğudan batıya genişliği yaklaşık 5 150 km'dir,, yüzölçümü 17,8 milyon km2'den fazladır. Doğusunda Atlas Okyanusu, batısında Büyük Okyanus yer alır. Kuzeyinde Orta Amerika ve Antiller Denizi bulunur. Güneydeyse Güney Amerika ile Antartika'nın arasında Drake Geçidi vardır. Güney Amerika yarkıtası- nın en batı kıyısı, Florida'daki Miami ile hemen hemen aynı boylamda yer alır. Güney Amerika |yarı kıtası, Kuzey Amerika'dan daha küçük, Antartika'dan daha büyüktür. Güney Amerika yarıkıtası içinde Paskalya Adası, Falkland Adaları (ya da Malvinas), Gulapagos Adaları ve Ateş Ülkesi de yer almaktadır.Güney Amerika'nın bir dizi olağanüstü özelliği bulunur. Yarıkıtanın batı tarafına paralel olarak uzanan And Dağları dünyanın .
“Güney Amerika kıtasının kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 7 400 km, doğudan batıya genişliği yaklaşık 5 150 km'dir,, yüzölçümü 17,8 milyon km2'den fazladır. Doğusunda Atlas Okyanusu, “
Güney Amerika kıtasının kuzeyden güneye uzunluğu
Güney Amerika kıtasının kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 7 400 km, doğudan batıya genişliği yaklaşık 5 150 km'dir,, yüzölçümü 17,8 milyon km2'den fazladır. Doğusunda Atlas Okyanusu, batısında Büyük Okyanus yer alır. Kuzeyinde Orta Amerika ve Antiller Denizi bulunur. Güneydeyse Güney Amerika ile Antartika'nın arasında Drake Geçidi vardır. Güney Amerika yarkıtası- nın en batı kıyısı, Florida'daki Miami ile hemen hemen aynı boylamda yer alır. Güney Amerika |yarı kıtası, Kuzey Amerika'dan daha küçük, Antartika'dan daha büyüktür. Güney Amerika yarıkıtası içinde Paskalya Adası, Falkland Adaları (ya da Malvinas), Gulapagos Adaları ve Ateş Ülkesi de yer almaktadır.Güney Amerika'nın bir dizi olağanüstü özelliği bulunur. Yarıkıtanın batı tarafına paralel olarak uzanan And Dağları dünyanın en uzun sıradağıdır. Amazon Irmağının debisi bütün öteki ırmaklardan fazladır, Amazon havzasıysa dünyanın en büyük tropikal yağmur ormanı alanıdır. Yarıkıta Latin Amerika'nın bir parçasıdır; adını, sömürge döneminde bu yöreye gelerek yerleşenlerin çoğunun İber yarımadasından gelmiş olmasından almıştır. Bu göçmenler birliklerinde kültürel özellik olarak İspanyol ve Portekiz dillerini, Roma katolik dinini, iki sınıflı toplum sistemini ve büyük toprakları mülk sahibine büyük saygınlık sağlayacağı düşüncesini de getirmişlerdir.Güney Amerika kıyısını gören ilk kâşif Kristof Ko- lomb olmuş, bu işi Yeni Dünya'ya 1498'de yaptığı üçüncü gezisinde gerçekleştirmiştir. Batı yarıkürenin Asya'dan başka birşey olduğunun farkına varan ilk kâşif İtalyan Amerigo Vespucci'dir ve kıta adını ondan almıştır. 1494'te yapılan TondesillasAntlaşması'yla kıtaPor- tekizlilerin yerleşecekleri doğu kesimiyle İspanyolların yerleşeceği batı kesimi biçiminde ikiye ayrılmıştır. "Conquistadan"ların (Fatihler) önde geleninin Francisco Pizarro olduğu söylenebilir, Pizarro 1532'de İnka imparatorluğuna son vermiştir. Güney Amerika'da bağımsızlığını elde eden ilk sömürge Arjantin'dir (1810). Sanayileşme, toplumsal ayaklanmalar ve siyasal karışıklıklar pekçok Güney Amerika ülkesinin tipik özelliğidir. Bu ülkelerin çoğu birçok defa diktatörlük rejimleriyle yönetilmiştir. Siyasal bakımdan Güney Amerika 12 bağımsız ülke, 1 Fransız denizaşırı ili ve bir sömürgeye ayrılmaktadır.YÜZEYŞEKILLERI VE DOĞAL KAYNAKLARIGüney Amerika 8 büyük jeomorfolojik bölgeye ayrılabilir. Bunların en önemlisi, Büyük Okyanus kıyısı boyunca 6 440 km.yi aşkın bir mesafede uzanan And Dağlarıdır. Bu yüksek ve iniş-çıkışlı dağlar, doğuyla batı arasında engel oluşturur. Bu sıradağlarda, komşu Birleşik Amerika'nın eyaletlerindeki doruklardan daha yüksek 60'ı aşkın doruk vardır. Andların en yüksek doruğu Şili-Arjantin sınırında yer alan, 6 960 m yüksekliğindeki Acongagua Dağıdır. And Dağları kıtanın ırmakları arasında su bölümü çizgisini oluşturur, Ayrıca Güney Amerika, "Büyük Okyanus Ateş Çemberi"nde yer aldığı için de bol miktarda yanardağ etkinliği ve sık sık deprem olur. Sıradağların genişliği 320 km.'yi ender aşar; bunun istisnaları, üç ayrı sıradağa ayrıldığı Kolombiya'da ve deniz düzeyinden 3 650 m.'yi aşkın bir yükseklikte yer alan dağlar arası bir havza olan Bolivya Al- tiplano'suyla uyum sağlayarak genişliği 645 kilometreyi bulan Bolivya'da görülür. Dağların çoğu bütün yıl karla kaplıdır, Şili'deki U şeklindeki vadilerde ve fiyordlarda buzullaşmanın etkileri görülebilir. Dağları oluşturan kayalar son derece serttir, billursudur ve bakır ve kalay gibi çeşitli maden cevherleri ve aralarında zümrüdün de bulunduğu değerli taşlar içerir.Güney Amerika'daki bir diğer fiziksel bölge de Brezilya Kalkam'dır. Bu kalkan, üstü toprak aşınması sonucu oluşan tortularla örtülü Prekambriyen billursu kayaları, dayanıklı kumtaşları içerir. Başka yerlerdeyse, dirençli diyabazlar, bir yanı yumuşak eğimli yüksek arazi biçimleri olan cuesta'ların temel gereçleridir; buralardan çok sayıda ırmak, şahane şelaleler oluşturarak akar. Kıtanın kuzey kısmında yer alan Guyana Kalkanı,köken, gelişme ve özellik olarak Brezilya Kalkanına benzer. Aralarındaki en önemli fark Guyana Kalka- m'ndaki mesaların daha yüksek olmasıdır. Dünyanın en yüksek şelalesi olan Angel şelalesi Guyana Kalka- nı'nda yer alır.Güney Amerika'da iki arazi bölgesi vardır: dağlık bölge ve düzlük bölge. Bunlardan birincisi, çoğu zaman Brezilya Kalkanının bir parçası olarak kabul edilen Parana Yaylası'dır. Adını kendini ikiye bölen ırmaktan alır. Dünyanın eşine ender rastlanır en büyük lav yığışımlarının birinden oluşan Parana Yaylası uzun süreli lav akıntıları sonucunda oluşmuştur. İkinci kenar bölgesi Patagonya alçak yaylasıdır (ya da Patagonya yüksek ovası). Patagonya'nın engebeli bir yüzeyi vardır. Eski bir dağ kütlesi olan Patagonya eskiden tortularla örtülüydü, sonra Andlardan gelip doğuya akan akarsular aracılığıyla üzeri temizlendi. Kenarları dik olmayan vadilerin içinden bu akarsuların çoğu akmaya devam etmekte. kuzey-güney doğrultusundaki ulaşımı çok güçleştirmektedir.Düzlük olarak Güney Amerika'da dar kıyı ovaları vardır, ama Amazon havzası kıtanın en büyük fiziksel bölgesidir: yaklaşık 7 milyon km2'lik bir alanı kaplar. Çok ince tortul çökeltilerinden oluşan havza, düz ya da hafif dalgalı bir görünümdedir. Amazon havzasıyla en geniş yeri Andların yakınında, en dar yeriyse Amazon ırmağı ağzı civarındadır.Amazon havzasıyla Orinoco ovası arasında alçak bir alan vardır. Burası da adını, Amazon havzası gibi, içinden akan en önemli akarsudan alır ve bu akarsuyun bir ürünüdür. Düzlüklerin sonuncusuysa Parana-Paragu- ay-Plata ovasıdır; buranın eski kayalık yüzeyinin üzeri alüvyonlarla örtülüdür. Yerli kayaların pek azı alüvyonu delerek buzdağı ucu gibi yüzeye çıkabilmiştir. Tortul kaya katmanlarının nispeten sürüklenmeden yerleşip kalmış olmaları, bu düzlük alanlarda sık sık önemli petrol yataklarının ortaya çıkarılmasını sağlamıştır. Tropikal bölgelerde lateritleşme sık sık demir ve alüminyum cevheri oluşmasına yol açmıştır.Güney Amerika'da iyi İiman azdır. Bunların en iyisi herhalde Rio de Janeiro limanıdır.Ötekilerin korunmuş demirleme yerleri olmasına karşın, limanları çoğu zaman sığdır ve okyanusa giden gemilerin geçişini olanaklı kılmak için sürekli temizlenmeleri gerekir, iklim. Güney Amerika'nın iklimini (etkileyen birçok etken vardır ;ien önemlisi enlemdir. Güney Amerika ikliminde egemen özellik tropikalliktir, kıtanın büyük kısmında bütün yıl don olmaz. İkinci bir etken de yüksekliktir. Yükseklik ve okyanusa yakınlık, ağır basan rüzgârlarla birlikte, yağış miktarlarını ve yağışların dağılımını etkiler. Birçok kıyı bölgesi yıldaortalama 2 540 mm'den fazla yağış alır. Bunlar, Brezilya'nın doğu kıyısı, Guyana'da Amazon'un denize döküldüğü yerdeki bölge, Kolombiya'nın okyanus kıyısı ve Güney Şi- li'dir. Amazon havzası da bol yağış alır, bu yağmurların çoğu yerel buharların yağmura dönüşmesiyle oluşur. Buna karşılık Şili'de, Calama'daki Atacama Çölü'nde şimdiye kadar yağış kaydedilmemiştir. Bu kuraklık oranın enlem olarak konumundan ve Humboldt akıntısının getirdiği soğuk havanın yukarı kesimindeki bölümünün aşağıdakinden daha sıcak olmasından ileri gelir. Kıtanın güney kısmında, hava kütlelerinin yer değiştirmesi ve sık sık düşük basınçlı hava akımlarının geçmesi hem yağışa, hem de havanın sık sık değişmesine yolaçar. Son olarak, insanların yerleşmesi de iklimi değiştirmiştir; Özellikle hava kirliliğinin artmış olduğu kentsel bölgelerde, ısı da yağış miktarı da daha fazladır.Güney Amerika'da yedi büyük iklim tipi vardır. Amazon havzasının büyük bölümüne ve yılın büyük kısmında tek yönlü rüzgârların estiği kıyı bölgelerine bir tropikal yağışlı iklim egemendir. Gündüz ısıları sık sık 29°'yi bulur. Peru ve Kuzey Şili sahillerinde kurak ve ya- rıkurak iklimler görülür. Kuraklık Brezilya'nın küçük bir bölümüyle Arjantin'i kuzeybatıdan güneydoğuya doğru çaprazlamasına geçen dar bir şerit için de temel özelliktir. Isıların bir aşırı uçtan ötekine sıçraması, az yağış ve beklenmedik anda bastıran yağmurlar bu kurak bölgelerin ana özelliğidir. Brezilya'nın büyük kısmında ve Orinoco ırmağı havzasında görülen tropikal nemli ve kurak iklimin temel özelliğiyse, yağış rejiminin değişken olmasıdır. Altı ay süren yaz yağmurlarından sonra altı aylık bir kış kuraklığı gelir; bu, rüzgâr, basınç ve yağış kuşaklarının mevsimden mevsime yer değiştirmesinin bir sonucudur.OrtaiŞili'deki Akdeniz ikliminde de birbirini izleyen yağış ve kuraklık dönemleri görülür; ama burada yağış kışın olur. Buna karşılık Güney Şili'deki ılıman deniz iklimli kesim, bütün yıl boyu serin, yağmurlu ve rüzgârlıdır. Güney Brezilya, Uruguay, Paraguay ve Kuzeydoğu Arjantin'deki nemli yarıtropikal iklim ABD'nin Georgia eyaletinin iklimine benzer. Nihayet, Güney Amerika'nın dağlık bölgelerinde yağışta ve ısıda çok kısa aralarla önemli değişiklikler olur; burada esas belirleyici olan yükseklik ve güneş alma durumudur.Akarsular. Güney Amerika'nın en uzun ırmağı Amazon'dur. Peru Andlarından çıkan Amazon, yaklaşık 6 450 km boyunca akarak Atlas okyanusuna dökülür. Amazon dünyanın en uzun ırmağıdır. Başka hiçbir ırmak onun debisine yaklaşamaz: Amazon'un debisi, dünyanın en büyük diğer 10 ırmağının toplam debisinden fazladır. Okyanusa giden gemiler ırmağın 1 600 km içine kadar girebilirler; tekne altı derinlikleri 4m'ye kadar olan gemilerse 3 700 km kadar içerilere sokulabilirler.Güney Amerika'da bundan sonra gelen akarsu sistemi Parana, Paraguay ve Uruguay ırmaklarınca oluşturulmuştur. Bunların suları, Plata halicine dökülür. Parana ırmağında okyanus gemileri Arjantin'deki Rosa- rio'ya kadar gidebilirler. Paraguay ırmağında da teknelerle düzenli olarak Brezilya'daki Corumba'ya kadargi- rilebilir. 1981 'de yapımı tamamlanan Salto Grande'de- ki büyük köprüler ve bentler kompleksi Uruguay ırmağıüzerindeki gemi ulaşımının son noktasını oluşturur.Güney Amerika'daki öteki gemi ulaşımına elverişli ırmaklar arasında, Kolombiya'daki Magdalena, Vene- zuela'daki Orinoco ve Doğu Brezilya'daki San Francisco sayılabilir. Bunların arasında en büyük yük taşıma hacmi Magdalena ırmağındadır. Orinoco'nun ağzından gemilerle büyük miktarlarda demir cevheri taşınır. Sao Francisco ise ulaşıma elverişliliğinden çok hidroelektrik potansiyeli bakımından önemlidir.Güney Amerika'da önemli büyüklükte göl azdır. Kıtanın en büyük gölü olmamakla birlikte, Titicaca Gölü dünyada en büyük ulaşıma elverişli alana sahip göldür. Yüzeyi deniz düzeyinden 3 810 m yüksekliktedir. Titicaca Gölü Peru ve Bolivya ülkelerinde yer alır ve bu ülkeler arasında düzenli deniz otobüsü seferlerine olanak verir. Venezuela'daki Maracaibo Gölü, Güney Amerika'nın en büyük gölüdür, dar bir körfezle Antiller Denizi'ne'bağlanır.Maracaibo'nun büyük bölümü tatlı sudan oluşur, sığdır ve üzerinde birçok petrol kuyusu ' yer alır. İsviçre'yi anımsatan bir dinlence bölgesi olan Arjantin ve Şili'deki And Dağları Göller Bölgesi daha ilginçtir.Toprak yapısı. Yarıkıtanın toprak yapısı iki ana grupta toplanabilir: Az gelişmiş ve olgunlaşmamış kuşakdışı topraklar (ince ve taşlı litosoller ya da dağ topraklandırmakların kenarlarındaki taşma alanlarına yeni çökel- miş, kalın, zengin regosoller ya da alüvyonlu topraklar.İyice katmanlanmış, kuşak topraklan kuşakdışı topraklardan daha geniş bir alanı kaplar ve daha önemlidir. Bunların arasında kırmızı renkli lateritli topraklar belki de en verimsiz olanıdır; çünkü içlerindeki besleyici maddelerin çoğu bol miktarda yağan yağmurlarla sürüklenip götürülmüştür. Nemli tropikal iklimde hızlı bakteri etkinlikleriyle birleşem sürekli yüksek ısı sonucunda humus içeriklerinin büyük kısmı tahrip olmuştur. Güney Amerika'daki yağmurlu tropikal ve yarıtropikal düzlüklerin çoğunda lateritli topraklar vardır; çoğu zaman bunların altında da kayşat bir tabaka yer alır.Doğal olarak kuşağa özgü koyu renkli çayır toprakları, bilinen en verimli topraklar arasında sayılabilir. Elverişli ısılar ve yağmur miktarının, en iyi humus kaynağı olan çayırla bir araya gelmesi, verimli toprak oluşumu için en elverişli koşulları sağlar. Arjantin ve Uruguay bu bakımdan talihlidir, her ikisinde de bu çayırtoprakların- dan bol miktarda bulunur. Kurak iklimlerin bir sonucu olarak oluşan çöl toprakları eğer sulanırlarsa ve az miktarda mineral tuz içeriyorlarsa tarımsal bakımdan verimli olabilirler.Bitki örtüsü. Doğal bitki örtüsü çoğu zaman "iklimin aynası" olarak değerlendirilir: Çünkü belirli iklimlerde genellikle belirli bitki türleri bulunur. Tropikal Güney Amerika'nın en yağışlı kesimi tropikal yağmur ormanları ya da «selva»larla kaplıdır.Günümüzde, yol yapımı, ağaç kesme ve yeni kırsal yerleşim yerlerine yer açma gibi nedenlerden ötürü ormanların yok olması,Amazonlardaki selvanın inanılmaz derecede büyük biyolojik çeşitliliği için bir tehdit oluşturmaktadır. Maun gibi sert tahtalı tropikal ağaçların değeri özellikle yüksektir. Pek çok tür o kadar yoğundur ki, suyun üstünde yüzmez. Ağaçların tepeleri birbirlerine kenetlenir ve güneş ışığının geçmesini büyük ölçüde engelleyen bir çardak oluşturur. Güneş ışığının ormanın tabanına ulaştığı yerlerde cangıl sona erer.Güney Brezilya ve Orta ve Güney Şili'de sertlik açısından farklı ağaçlardan oluşan orta enlem ormanları yaygındır. Bir bütün olarak Güney Amerika'da yumuşak tahta ciddi boyutlarda azdır, pek çok ülke bunu ithal etmek zorunda kalır.Kuzeydoğu Brezilya, Batı Praguay ve Kuzey Arjantin'de büyük alanlar tropikal ormanaltı bitkileriyle örtülüdür. İç ve Kuzeydoğu Brezilya'da dikenli çalı karmaşaları yaygındır. Paraguay ve Arjantin'in «quebracho» sundan deri işlemede kullanılan tannin [tannik asit] elde edilir. Yazları yağışlı bu bölgelerde normal olarak savan tipi bitki örtüsü de vardır. Bu alanlarda genellikle büyükbaş hayvan yetiştirilir. Pampalarda ve Kuzeydoğu Arjantin'in başka yerlerinde, Uruguay'da ve Brezilya'nın güney ucunda insan etkisi çayırları geniş ölçüde değişikliğe uğratmıştır.Çöl tipi çalılık bitki örtüsü, kurak iklimin sonucudur; buna karşılık, dağlarda bitkiler yüksekliğe göre oluşan kuşakalar halinde uzanır. Alçak yükseltilerden yükseklere doğru bu bölgeler sırasıyla tierra calierıte (ya da tropikal ekin bölgesi), tierra templada (kahve bölgesi), tierra fria (tahıl alanı), açılmamış orman alanı ve Alp tipi çayır alanı.Hayvan topluluğu. Geniş tropikal çayırlara sahip olmasına rağmen, Güney Amerika'da Afrika ovalarında olduğu kadar çok av hayvanı çeşidi yoktur. Bununla birlikte, kıtada son derece çeşitli yabani hayvan bulunmaktadır. Afrika'da olduğu gibi, burada da bazı türlerin geleceği tehlikededir. Yağmur ormanındaki maymunların, Eski Dünya'daki akrabalarının aksine, tutunma olanağı veren kuyrukları vardır; avcıların avladığı papağanlarınsa soyu tükenmektedir. Çinçila bu kıtaya özgü bir hayvandır. Güney Amerika'nın sularında elektrikli yılanbalığı ve et yiyen piranhalar da bulunur.Güney Amerika tropikal ormanlarının ve çayırlarının en dikkati çeken hayvanlarından biri, ayağa kalktığı zaman yüksekliği 1 m'yi aşan ve domuza benzeyen tapirlerdir. Diğer ilginç hayvanlardan biri de Arjantin'deki orta enlem çayırlarında yaşayan Amerika devekuşu- dur. Soyu tükenmekte olan bir hayvan da Büyük Okyanus kıyılarında yaşayan kondordur.And Dağları'ndaKı- zılderililer lamaları yük hayvanı olarak, bir tür yaban domuzunu da et hayvanı olarak evcilleştirmişlerdir. Sadece Güney Amerika'da bulunan diğer hayvanlarsa anakonda, sudomuzu, dev susamuru ve gözlüklü ayıdır.Ekvator'un 965 km) kadar batısında bulunan Gala- pagos adalarında dünyanın başka hiçbiryerinde bulunmayan bir sürü tür vardır. Doğabilimci Charles Darvvin bu adalara 1835'te gitmiş, birtür uçamayan karabatağı, dev kara kaplumbağasını ve deniz iguanasını incelenmiştir.Doğal Ikaynakları. Güney Amerika'nın maden kaynakları çoğu zaman son derece zengindir ama maden yataklarının işletilmesi de çok güçtür. Örneğin Brezilya ve Şili'de çok büyük demir cevheri damarları vardır, ama onlardan çelik üretmek için gerekli olan iyi kalite taşkömürü yoktur. Son bulunan demir cevheri yataklarından sonra, Brezilya'nın, Birleşik Devletler Topluluğu'ndan sonra, dünyada ikinci büyük rezervlere sahip olduğu söylenebilir. Venezuela Güney Amerika'daki ikinci büyük demir cevheri üreticisidir; onu, Peru ve Şili izlemektedir.Brezilya'da ayrıca önemli manganez ve boksit yatakları vardır. Kolombiya ise önemli bir taşkömürü dış- satımcısı haline gelmiştir. Bolivya uzun zamandan beri dünyanın başta gelen kalay ihracatçılarındandır. Şi-li'deki bakır rezervleri dünyanın en büyük rezervleridir: Şili yıllık bakır üretiminde de dünya birincisidir. Peru Güney Amerika'daki ikinci önemli bakır üreticisidir.Güney Amerika'daki enerji kaynakları son yıllarda daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. Bu açıdan, olağanüstü zengin petrol yatakları sayesinde Venezuela en önde gelmektedir. Ekvador, Arjantin, Peru ve Bolivya'da da daha küçük ama gene de önemli petrol kaynakları vardır.Diğer önemli madenler ve bunları satan ülkeler şunlardır: |Kurşun, çinko, gümüş ve cıva (Peru), altın ve zümrüt (Kolombiya), sülfür, iyot ve nitratlar (Şili), fosfat (Brezilya, Peru ve Venezüella).Tarıma elverişli topraklar. Bir ülkenin tarıma elverişli toprakları sadece o ülkenin büyüklüğüne değil, aynı zamanda topografya, iklim ve toprağın verimliliği gibi başka etkenlere de bağlıdır. Bir diğer önemli husus da, kısmen yukarıdaki etkenlerin de bir parçası olan, toprağın niteliğidir.Güney Amerika'daki en geniş tarıma elverişli topraklara Brezilya sahiptir (300 000 km2'den fazla). Bu sayı kıtadaki toplam tarıma elverişli toprakların da yaklaşık % 40'ını oluşturur. Yaklaşık 214 000 km2 ile Arjantin ikinci yeri alır. Güney Amerika'da başka bu kadar geniş tarıma elverişli toprağı olan ülke yoktur; ama bu iki ülkenin de handikapları vardır. Brezilya'nın tropikal kesimlerindeki toprakların çoğu az verimlidir, Arjan- tin'dekilerin önemli bir bölümüyse kurak ya da yarıku- raktır. Bu koşullar elde edilen ürün miktarını düşürmektedir.TOPLUM YAPISIGüney Amerika halkları temelde üç ayrı ırktan gelir: Kafkas ırkı, Afrika kökenli halklar ve Kızılderililer. 11000 -14 000 yıl önce yöreye geldikleri sanılan Kızılderililer başlangıçta avcılık ve toplayıcılık yaptılar. Pekçok grup tarıma bundan 5 000 yıl kadar önce başladı. And- lar'a ve Andlar'ın çevresine ;üç| grup ;yerleşti: kuzeyde Çibçalar, günümüzün Peru'sunu oluşturan alanda inkalara bağlı Kızılderililer, güneyde Araukanlar. Başka öbeklerse Antiller Denizi kıyılarına, tropikal yağmur ormanlarına ve kıtanın doğusundaki başka kenar bölgelere yerleştiler. Bütün bu Kızılderililerin hepsinin1 500 yılında 14 milyon kişi kadarolduğu sanılmaktadır. Bunun yaklaşık üçte biri İnka imparatorluğu'nda yaşamaktaydı.Avrupalılar 1500'lerde Güney Amerika'ya geldiler, Kızılderilileri köleleştirdiler ve onları madenlerde ve tarım işletmelerinde çalışmaya zorladılar. Aynı zamanda Avrupalı misyonerler de Kızılderilileri hıristiyan yaptılar. Kızılderililerin dağılımı İspanya'nın sömürgeci çabaları üzerinde bütün öteki etkenlerden daha etkili olmuştur. Çok sayıda Kızılderili kötü muamele ya da Avrupa'dan gelen ve bağışıklıkları olmayan salgın hastalıklar yüzünden öldüler; amagenede bugün, o dönemde hayatta kalan Kızılderililerin soyundan gelen milyonlarca kişi vardır. Kızılderili kadınlar Avrupalı erkeklerle evlenmişler ve bu evliliklerden melez bir ırk doğmuştur: Mestizo ya da Mameluco.Pekçok bölgede işgücü sıkıntısı olduğu içn AvrupalIlar Afrika'dan binlerce siyah köle getirttiler; bunların büyük bölümü Brezilya ve Kolombiya'ya yerleştirildi. Köleler efendileriyle evlilikler yaptılar, böylece «mulat- to» adı verilen yeni bir ırk tipi oluştu. Kıtada köleliğe ilk karşı çıkış 1833'te İngiliz Guyanası'ndaki Kurtuluş Kararnamesi ile gerçekleşti. Köleliğe karşı girişilen mücadele 1888'de Brezilya'da köleliğin kaldırılmasıyla tamamlandı.Güney Amerika'nın etnik bileşimi, daha sonra, 1850'den başlayarak çoğu İspanya, Portekiz, İtalya, Almanya ve Polonya gibi ülkelerden gelen çok sayıda AvrupalI göçmen nedeniyle değişikliğe uğradı. En son gelenler arasındaysa Japonlar vardır.Bugün kıtanın ırksal coğrafyası şöyle özetlenebilir: Kızılderililer And Dağları bölgelerinde (özellikle Peru, Bolivya ve Ekvator) ve nemli tropikal düzlüklerde yoğunlaşmışlardır. Arjantin, Uruguay ve güney Brezil-ya'da daha çok Kafkas ırkından gelenler yaşarlar. Zenciler ve Mulatto'lar Brezilya ve Kolombiya'nın pek çok yerinde ağır basarlar; başka yerlerdeyseiMestizo'lar çoğunluktadır.İspanyolca Güney Amerika'da 9 ülkenin resmî dilidir. Brezilya'da Portekizce konuşulur. İngilizce ve Hollanda dili sırasıyla Guyana ve Surinam'da kullanılmaktadır. Fransızca Fransız Guyanası'bın dilidir.Pekçok Kızılderili sadece kendi yerli dillerini konuşur. Şimdiye kadar 82 kadar birbirinden farklılKızılderili dili tanımlanmıştır.Katolik dini Güney Amerika'ya egemendir, sadece Guyana'da protestanlar ağır basar. En kalabalık musevi nüfus Arjantin'dedir, bunların 300 000 kişi kadar oldukları tahmin edilmektedir (1988). Musevilerin bir kısmı tarım işletmelerinde otururlar.Eğitim veisağlık. Yurttaşlarının eğitimi için en fazla çaba harcayan ülkeler Arjantin, Şili, Guyana ve Uruguay'dır. Bu ülkelerde okur-yazarlık oranı % 90 ve üstündedir.Bolivya'dayse bu oran çok daha düşüktür, 1988'de nüfusun % 25'inin okuma-yazma bilmediği tahmin edilmekteydi. Okuma-yazma bilen kadın oranı genel olarak okuma-yazma bilen erkek oranından daha düşüktür. Kırsal alanlarda okuma-yazma bilmeyenlerin oranı kentsel alanlardakinden daha yüksektir.Kalori ve alınan protein miktarı açısından incelendiğinde, Bolivya, Ekvador, Peru, Guyana ve Kolombiya'da halka perhiz yaptırıldığı söylenebilir. Bu ülkelerde başta gelen ölüm nedenleri dizanteri (özellikle Kolombiya'da), tüberküloz (Peru), boğmaca (Bolivya, Ekvator ve Peru) ve kızamıktır (Ekvador, Bolivya ve Kolombiya). Güney Amerika'da başta gelen hastalık nedenleri arasında frengi ve tifo yer alır.Tıptaki ilerlemenin devam etmesine karşın, bazı Güney Amerika ülkelerinde çocuk ölümü oranı özellikle yüksektir. Örneğin, 1988 yılında Bolivya'da doğan her1 jOOO çocuktan|110'undan fazlası bir yaşını doldurmadan ölmüştür. Bununla birlikte, dahagelişmişolan ülkelerde ortalama ömür 70 yılın üstündedir.Nüfus. Tropikal Güney Amerika ülkelerinin nüfusu hızla artmaktadır: 1988'de nüfus artış oranı yılda % 2,2'nin üstünde olmuştur. Bu Meksika ve Orta Ameri- ka'dakilere yakın, ama Afrika'dakinden daha düşük bir orandır. En yüksek nüfus jartış orani|Paraguay ve Ekva- dor'da görülür: sırasıyla % 2,9 ve % |2,8. Arjantin, Şili ve Uruguay'daki ılıman iklim bölgelerindeyse, 1988 yılında nüfus artış oranı dünya ortalamasının (% 1,7(altına düşerek 1,5 olmuştur. Nüfus artış oranının yüksek olmasının nedeni, son zamanlarda ölüm oranının düşmesi, buna karşılık doğum oranlarının yüksek kalmasıdır. Güney Amerika nüfusunun yaklaşık % 35'i 15 yaşın altındadır.Güney Amerika'da nüfusun dağılımı eşitsizdir. Nüfusun büyük bölümü kıtanın kenar kesimindeki yoğun nüfuslu yerleşmelerde yaşar. Bu durum, kıtanın eskiden beri Avrupa ülkelerine ham madde sağlama görevini üstlenmesinden ileri gelir.Nüfusun böyle eşitsiz dağılması nüfus yoğunluğu oranlarını da düşürür. Güney Amerika'da nüfusu en yoğun olan ülke km2'ye 37 kişiyle Ekvador'dur.Kentleşme nüfus dağılımına anlamlı bir yeniden yapılanma getirmiş ve Güney Amerika kentlerinin son 20- 30 yılda hızla büyümesine yol açmıştır. Arjantin, Uruguay ve Şili nüfusunun hemen hemen % 85'i kentlerde oturmaktadır. Brezilya'daki Sao Paolo, Mexico City'den sonra dünyanın ikinci büyük kenti olmak üzeredir.EKONOMİK GELİŞME VE TİCARETGüney Amerika sanayileşme çağma tam anlamıyla girmemiştir. 1986'da Venezuela 2|930 dolarla,kişi başına ortalama gayrı safi milli hasılada birinci yeri alıyordu. Bununla birlikte, Venezuela'nın zenginliğinin büyük kısmı petrol gelirlerinden kaynaklanmaktadır. Gerçekteyse ülkede gelir çok eşitsiz paylaşılmaktadır. 2j350 dolarla ilk sıralarda bulunan Arjantin'in ekonomisi çok daha dengelidir. Toplam GSMH olarak Brezilya 1986'da 250 milyar dolarla ilk sırada yeralırken, Arjantin 72 milyar dolarla çok büyük farkla ikinci sırada gelir. Sonuncu olan Guyana'da ise bu sayı sadece 400 milyon dolardır.1980'lerde genel olarak Güney Amerika ekonomisinin önemli bir özelliği, gerileme, enflasyon ve dış ticaret açıkları gibi etkenlerin sonucu olarak dış borçların artmasıydı. 1988'lerde Brezilya'nın toplam dış borcu 121 milyar dolar, Arjantin'inki 55 milyar dolardı; Vene- zuela'nınkiyse 35 milyardoların üstündeydi. Tektek ülkelerin kemer sıkma önlemleri almalarına ve borç sornunun çözümünde uluslararası işbirliği yapılmasına rağmen, borç bunalımı 80'li yıllarda sürmüştür.Tarım. Güney Amerika ülkeleri ihraç ettikleri tarım ürünleriyle ünlüdür. Besin maddeleri satışından elde edilen gelir besin ve mamul madde alımına harcanır. Ciddi donlar sonucunda üretimde beklenmeyen düşüşler olmasına karşın Brezilya, uzun süre dünyanın en büyük kahve ihracatçısı olmuştur. Brezilya, Işekerkamı- şı üretiminde de dünyada başta gelmektedir ve dünyanın en büyük kakao ihracatçılarındanlbiridir.MuzEkva- dor'un ana ürünüdür, bu ülke dünya toplam muz ihracatının önemli bir kısmını sağlar.Arjantin ve Brezilya sığırlarıyla tanınmıştır. Brezilya'nın otlaklarında yaklaşık 93 milyon sığır vardır, Arjantin'in otlaklarında yaklaşık 53,7 milyona yakın büyükbaş hayvan bulunmaktadır (80'li yılların tahmini). Koyun sayısı bakımından Uruguay Arjantin'den sonra ikinci sırada gelirse de kişi başına düşen 7,08 koyunla dünyanın en yüksek oranına sahiptir. Domuzsa bütün Güney Amerika'da yetiştirilmektedir.En önemli tahıl ürünleri mısır pirinç ve buğdaydır. Güney Amerikalılar bu besinleri patates gibi köklü bitkilerle desteklerler. Güney Amerikalı çiftçiler nüfus patlamasına karşı savaşımda başarılı olmuşlardır. Kişi başına düşen besin ürünü miktarı artmaya devam etmektedir. Ormancılık ve balıkçılık. Yumuşak tahtalı ağaçların azolmasına rağmen, Güney Amerika ormanları çok büyük ve çok çeşitli bir yan ürün kaynağıdır. Bunların arasında, lhindistancevizi, 1 deri yapımında kullanılan tan- nin ve palmiye ağacından elde edilen ve sabun ve kozmetik yapımında kullanılan palmiye yağı yer alır. Brezilya orman ürünleri dışsatımında başta gelir.Peru, kıyısının hemen açığında Güney Amerika'nın önemli besin kaynaklarından hamsi avlanır. Perulu balıkçılar 60'lı yıllarda tutukları hamsilerle, ülkelerini tutulan balık hacmi olarak dünya birincisi yapmışlardır. Tutulan hamsilerden balık unu yapılır ve öncelikle Avrupa'ya tavuk yemi ve gübre olarak kullanılmak üzere ihraç edilir. Aşırı balık tutulması ve okyanustaki akıntıların yer değiştirmesi sonucunda tutulan balık miktarı 70'li ve 80'li yıllarda düşmüştür.Ulaşım. Daha gelişmiş ülkeler, daha ileri ulaşım olanaklarına sahiptir. Arjantin, Brezilya ve Şili büyük farkla en uzun demiryolu ağına sahiptir. Aynı üç ülke öteki Güney Amerika ülkelerinden daha uzun asfalt ve stabilize yol ağına sahiptir. Brezilya, Arjantin, Venezuela ve Kolombiya'da demiryollarına ve kentlerarası yollara ek olarak önemli ülke içi su yolları da vardır. Sarp And ülkelerinde ulaşamın sağlanmasında uçağın özel bir önemi bulunmaktadır.Ticaret. Güney Amerika ülkeleri bazı kuzey komşularıyla birleşerek Latin Amerika Entegrasyonu Birliği'nikurmuşlardır. Bu örgütün amacı bölgeler arası ticareti teşvik etmek ve bunun yanı sıra başka bölgelerden yapılan ithalat için ortak gümrük tarifeleri oluşturmaktır.Son onyıllarda dışsatımlarda bir çeşitlenme görülmüştür. 80'li yılların ortalarında dünya pazarlarında görülen petrole doygunluk petrol ihracatçısı ülkelerin ge-lirlerini azaltmıştır. Önde gelen 10 ihraç malı, petrol, kahve, demir cevheri, soya fasulyesi, bakır, sığır eti, mısır, muz, kakao ve pamuktur. Hemen hemen bütün Güney Amerika ülkelerinin en fazla ithalat ve ihracat yaptıkları ülke Birleşik Amerika'dır. 70'li yılların büyük bir kısmı boyunca dışticaret dengesi bütün Güney Amerika için olumsuzdu; bununla birlikte, 80'li yıllarda bölge, dışsatımda bir atılım gerçekleştirdi. Örneğin 1986'da Brezilya'nın 9,5 milyar dolar dış ticaret fazlası vardı, bunun büyük kısmı mamul madde dışsatımın- danıelde edilmişti. Bazı ülkeler bütçelerini dengeleyebilmek için kredi ve yabancı sermaye yatırımlarının yanı sıra turizmden yararlanmaktadır. Özellikle Arjantin, Brezilya, Kolombiya, Peru, Uruguay ve Venezuelaçok turist çekmektedir.Enerji. Petrol Güney Amerika'nın ana enerji kaynaklarından biridir. Ama önemli miktarda petrol ihraç eden ülkeler sadece Venezuela,jEkva!do,r, Peru,Arjantin ve Bolivya'dır. Bu konuda en büyük açığı olan Brezilya 80'li yıllarda petrol ithalini önemli ölçüde azaltmıştır.Güney Amerika'nın dünya hidroelektrik potansiyelinin % 17,3'üne sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktarda arslan payıjBrezilya'nındır: Bu ülke 1986 yılında 8 milyar birimi aşkın hidroelektrik enerji üretmiştir. Brezilya'da 1984'te dünyanın en büyük hidroelektrik tesisi olan İtaipu hizmete girmiştir. Brezilya'nın önemli hidroelektrik projelerinde ortağı olan komşu ülke Paraguay, dünyanın başta gelen elektrik ihracatçılarından biridir.
Güney Avustralya
Avustralya`nın güney kesiminde eyalet. Avustralya kıtasının yaklaşık sekizde birini kaplayan Güney Avustralya`nın yüzölçümü 984 377 km2, nüfusu 1 424 600, merkezi Adelaide`dir. Batı kesimi billursu bir kalkandan, geri kalan bölümleri tortul havzalardan oluşan Güney Avustralya`da, yükseltiler hiçbir yerde 300 m`yi aşmaz. Yaklaşık % 75`i yılda 254 mm`nin altında yağış alır; geri kalan kesiminde, özellikle güneydoğu kesiminde, yıllık yağış tutarı 635 mm`yi bulur. Sıcaklık ortalamaları kış mevsiminde 13 °C, yaz mevsiminde 24 °C`tır. Kuzey kesimi, dünyadaki en büyük doğal kaynaklar bölgesi olan Büyük Artezyen Havzası`nın bir bölümünü oluşturur. Önemli ölçüde demirfilizi, opal (Güney Avustralya, opal üretiminde dünyada birinci sırada yeralır) ve doğal gaz (ülke gereksinmesinin büyük bölümünü karşılar) .
“Avustralya`nın güney kesiminde eyalet. Avustralya kıtasının yaklaşık sekizde birini kaplayan Güney Avustralya`nın yüzölçümü 984 377 km2, nüfusu 1 424 600, merkezi Adelaide`dir. Batı “
Avustralya`nın güney kesiminde eyalet. Avustralya
Avustralya`nın güney kesiminde eyalet. Avustralya kıtasının yaklaşık sekizde birini kaplayan Güney Avustralya`nın yüzölçümü 984 377 km2, nüfusu 1 424 600, merkezi Adelaide`dir. Batı kesimi billursu bir kalkandan, geri kalan bölümleri tortul havzalardan oluşan Güney Avustralya`da, yükseltiler hiçbir yerde 300 m`yi aşmaz. Yaklaşık % 75`i yılda 254 mm`nin altında yağış alır; geri kalan kesiminde, özellikle güneydoğu kesiminde, yıllık yağış tutarı 635 mm`yi bulur. Sıcaklık ortalamaları kış mevsiminde 13 °C, yaz mevsiminde 24 °C`tır. Kuzey kesimi, dünyadaki en büyük doğal kaynaklar bölgesi olan Büyük Artezyen Havzası`nın bir bölümünü oluşturur. Önemli ölçüde demirfilizi, opal (Güney Avustralya, opal üretiminde dünyada birinci sırada yeralır) ve doğal gaz (ülke gereksinmesinin büyük bölümünü karşılar) çıkarılan eyalette, etkin nüfusun % 20`si otomotiv sanayisinde çalışır. Metalürji, kimya sanayisi ve dokuma sanayisi de önemli ölçüde gelişmiştir. Koyun yetiştiriciliği ile buğday ve meyve üretimi, çok önemli gelir kaynaklarıdır.