Meksika
.
“Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı iki uygarlığın, Amerika Kızılderili uygarlığı ile İspanyol uygarlığının, etkileşmelerine dayanır. Bu iki öğe, Meksika`da din, toprak “
Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı
Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı iki uygarlığın, Amerika Kızılderili uygarlığı ile İspanyol uygarlığının, etkileşmelerine dayanır. Bu iki öğe, Meksika`da din, toprak kurumlan ve toprak mülkiyeti sistemi ile Meksika halkının ırk bileşimini derinlemesine etkilemiş, kaynakları sınırlı ve genellikle iklim koşulları sert olan ülkeyi İspanyollar, Kızılderililer ve melezler (İs- panyol-Kızılderili karışımı) paylaşmış, bunun sonucu yoksulluk ve sık sık patlak veren yoğun şiddet olayları olmuştur.
Meksika körfezi
Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda ABD topraklarıyla, batıda ve güneyde Meksika topraklarıyla, doğuda Küba`yla sınırlı olan Meksika körfezi, her biri yaklaşık 160 km genişliğinde iki boğaz içerir; bunlardan Florida`nın güneyindeki Florida boğazı, körfezi Atlas okyanusuna, Meksika ile Küba arasındaki Yu- catan boğazı da, Antil denizine bağlar. Oval biçimli olan Meksika körfezinin yüzölçümü 1 602 000 km2`dir; en derin yeri Sigsbee çukurunda deniz düzeyinin 4 321 m altına inilmekle birlikte, genellikle sığdır. Uzunluğu 4 800 km`yi bulan kıyıları, genellikle alçak ve bataklıktır; pek çok küçük ada ve denizkulağı içerir. İklimi astropikal iklim ile tropikal iklim arasında değişir ve haziran-ekim ayları arasında sık sık fırtınalar olur. Körfeze dökülen ırmakların başlıcaları Mississippi ve Grande ırmaklarıdır. .
“Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda ABD topraklarıyla, batıda ve güneyde Meksika topraklarıyla, doğuda Küba`yla sınırlı olan Meksika körfezi, her biri yaklaşık 160 km genişliğinde “
Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda
Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda ABD topraklarıyla, batıda ve güneyde Meksika topraklarıyla, doğuda Küba`yla sınırlı olan Meksika körfezi, her biri yaklaşık 160 km genişliğinde iki boğaz içerir; bunlardan Florida`nın güneyindeki Florida boğazı, körfezi Atlas okyanusuna, Meksika ile Küba arasındaki Yu- catan boğazı da, Antil denizine bağlar. Oval biçimli olan Meksika körfezinin yüzölçümü 1 602 000 km2`dir; en derin yeri Sigsbee çukurunda deniz düzeyinin 4 321 m altına inilmekle birlikte, genellikle sığdır. Uzunluğu 4 800 km`yi bulan kıyıları, genellikle alçak ve bataklıktır; pek çok küçük ada ve denizkulağı içerir. İklimi astropikal iklim ile tropikal iklim arasında değişir ve haziran-ekim ayları arasında sık sık fırtınalar olur. Körfeze dökülen ırmakların başlıcaları Mississippi ve Grande ırmaklarıdır. Meksika körfezine Yucatan boğazından giren Golfs- trim, saatin ibreleri yönünde akıp, girdiğinden çok daha ısınmış olarak Florida boğazından çıkar. Kuzeydoğuya doğru aktığından ABÖ ve Meksika kıyıları ile Atlas okyanusu suları üstünde ısıtıcı etki gösterir. Körfezde, kıta sahanlığında büyük petrol, doğal gaz ve kükürt yatakları vardır; ayrıca, bol balık ve kabuklu deniz ürünleri içerir.
sanat ve mimarlık Meksika
.
““
Bk. LATİN AMERİKA, SANAT VE MİMARLIK.
tarih Meksika
Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı iki uygarlığın, Amerika Kızılderili uygarlığı ile İspanyol uygarlığının, etkileşmelerine dayanır. Bu iki öğe, Meksika`da din, toprak kurumlan ve toprak mülkiyeti sistemi ile Meksika halkının ırk bileşimini derinlemesine etkilemiş, kaynakları sınırlı ve genellikle iklim koşulları sert olan ülkeyi İspanyollar, Kızılderililer ve melezler (İs- panyol-Kızılderili karışımı) paylaşmış, bunun sonucu yoksulluk ve sık sık patlak veren yoğun şiddet olayları olmuştur.
ORTA AMERİKA UYGARLIĞI
İspanyolların Amerika`ya ayak basmalarından önce, çeşitli Kızılderili kabilelerinin avlanma alanları, tarıma elverişli topraklar, sulamada yararlanılan akarsular, doğal kaynaklar yönünden sık sık birbirleriyle savaştıkları Orta Amerika`da iki ayrı uygarlık gelişmiştir: Toplumsal .
“Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı iki uygarlığın, Amerika Kızılderili uygarlığı ile İspanyol uygarlığının, etkileşmelerine dayanır. Bu iki öğe, Meksika`da din, toprak “
Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı
Günümüzdeki Meksika`nın tarihi birbirinden farklı iki uygarlığın, Amerika Kızılderili uygarlığı ile İspanyol uygarlığının, etkileşmelerine dayanır. Bu iki öğe, Meksika`da din, toprak kurumlan ve toprak mülkiyeti sistemi ile Meksika halkının ırk bileşimini derinlemesine etkilemiş, kaynakları sınırlı ve genellikle iklim koşulları sert olan ülkeyi İspanyollar, Kızılderililer ve melezler (İs- panyol-Kızılderili karışımı) paylaşmış, bunun sonucu yoksulluk ve sık sık patlak veren yoğun şiddet olayları olmuştur.
ORTA AMERİKA UYGARLIĞI
İspanyolların Amerika`ya ayak basmalarından önce, çeşitli Kızılderili kabilelerinin avlanma alanları, tarıma elverişli topraklar, sulamada yararlanılan akarsular, doğal kaynaklar yönünden sık sık birbirleriyle savaştıkları Orta Amerika`da iki ayrı uygarlık gelişmiştir: Toplumsal yapı ve kurumlan, mimarlıkları, yönetim örgütleri önemli ölçüde gelişmiş imparatorlukların bulunduğu yoğun nüfuslu dağlık bölge uygarlıkları; toplumun tabakalara ayrılmasının, devlet örgütünün v mimarlığın gelişmemiş düzeyde kaldığı ovalardaki uygarlık.
İlk olarak avcılıkla geçinen Kızılderili toplulukların yerleştikleri günümüzdeki Meksika topraklarında, İ.Ö. I. ya da II. binyılda tarımla uğraşan Ölmekler, Meksika körfezinin güneybatı ucundaki kıyı ovasında küçük ve basit yapılı köyler kurup, mısır, fasulye, vb. ürünler yetiştirmişlerdir. Kullandıkları temel araçların taştan yapılmış çapalar ve toprağı delmekte kullanılan sopalar olması, ormanların tarla açmak için yakılmasına, bunun sonucunda da yoğun bir toprak aşınmasına yol açmış- t!r.
Klasik dönem Maya ve orta yayla uygarlıkları. İ.Ö. yaklaşık 400`den başlayarak beslenme sorununun artması, Kızılderilileri daha karmaşık toplumsal örgütlenme biçimleri geliştirmek zorunda bıraktı. Geliştirdikleri yeni uygarlıklarda toplum yapısı, rahipler sınıfının yönetimindeydi. Tanrıların temsilcisi sayılan rahipler, toprak dağıtıyor, tohum veriyor, ticareti destekliyor, birbirinden usta zanaatçılara, gelişmiş bir mimarlık ürünü yapılar yaptırıyorlardı. Orta Amerika`daki `klasik dönem` diye adlandırılan bu dönemde, rahipler yönetimindeki uygarlık, İ.S. I. yy. başlarında ortaya çıktı ve Teotihua- can ile Monte Alban kentlerinde, günümüzdeki Meksika`nın güney kesimindeki büyük Maya merkezlerinde ve günümüzde Guatemala`yı oluşturan bölgede, doruk noktasına ulaştı.
Bu klasik dönem toplumları, İ.S. yaklaşık 750`ye kadar barış içinde yaşadılar ve yayılma emelleri gütmediler. Ama doğal yıkımlar ve aşırı nüfus yoğunlaşması, gerek Mayaların, gerek Teotihuacan uygarlıklarının çökmesine yol açtıkça, ülke, dinsel merkezleri beslemek için gerekli kaynakları üretemez duruma geldi; savaşlar başladı; ormanı yakarak tarla açma uygulamasının yol açmış olduğu toprak aşınmasının ve kuraklığın etkisiyle, bunalım daha da derinleşti. Ayrıca, dinsel kent merkezlerinin zenginliğinin artması, bu kentlerin zenginleşmesini sağlayan artı-ürünü yaratan emeğin kaynağı olan sınır bölge köylerinde imrenme ve kızgınlık uyandırdı. Avcılıkla geçinmeyi sürdüren kalabalık toplulukların kalmış olduğu bu çevre bölgelerde, çatışmalar başladı ve patlak veren ayaklanmanın yayılması, ticareti durdurdu; besin üretimini kesintiye uğrattı. Bunun sonucunda
büyük din merkezleri ya boşaltıldı ya da çevre halkların saldırılarıyla yıkıldı. 650-670 yılları arasında savaşçı halklar, Teotihuacan`ı istila ederek, yağmaladılar. Teotihuacan`ın çökmesini, Monte Alban`ın ve bütün büyük Maya merkezlerinin çöküşü izledi. İ.S. 900 dolaylarında, Kolomb öncesi uygarlıkların altın çağı sona erdi.
Toltekler ve Aztekler. Mayalardan kurtulmayı başaranların bir bölümü, başka bölgelere göçüp yeni kentler kurdular; bir bölümüyse, toprakları ele geçiren Toltekler gibi kabilelerle kaynaştılar. Orta yayladaki Tula kenti ve çevresinde gelişen yeni uygarlığa, `Toltek uygarlığı` adı verildi. Daha savaşçı Toltekler, toplumlarını daha katı ölçütlere göre örgütlemeye başladılar. Savaşa ve askerî yayılmaya, yoğun tarıma ve yönetimin denetimi sağladığı ulaşım yolları ağına dayalı daha karmaşık bir toplum örgütlediler. Bağımlı kabilelerin tarımdan elde ettikleri üründen haraç alıp, insan kurban etmeyi de içeren uygulamaları olan bir din geliştirdiler. Üç yüz yıl sonra Toltek uygarlığı, XIII. yy`da, yıkıcı bir savaş döneminden sonra Tula`nın düşmesiyle çöktü ve Toltek kabileleri dağıldılar. Bunun sonucunda kurulan tek tek küçük devletler, sürekli birbirleriyle savaşarak iki yüz yıl sürecek bir kargaşa dönemini başlattılar.
XV. yy`da, savaşçıları paralı askerolarakTula uygarlığının hizmetinde çalışmış savaşçı bir halk olan Aztekler, düzeni yeniden sağladılar. Meksikalar adı da verilen Aztekler, kısa ömürlü, ama ilgi çekici bir imparatorluk kurdular. Üç büyük kentTenochtitlan (başkent), Tlaco- pan ve Texcoco`nun egemen oldukları bir konfederasyon özelliğindeki bu impatatorlukta, Aztekler, tabakalara ayrılmış, birpiramitgibi yukardan aşağı inen biraşa- masırasına dayalı klanlar halinde örgütlendiler. Piramidin en üstünde savaşçılar ve rahipler (toplam 3 000 kişi kadar) yeralıyordu; savaşçıların zorunlu oldukları askerlik hizmeti dışında, bu sınıfa her türlü vergi ve angaryadan bağışıklık tanınmıştı; bütün yüksek görevleri elinde tutuyor, alt tabakalardan vergi alıyordu. Rahipler ve savaşçılar, ayırt edilmelerini sağlayan giysiler giyiyor, işaretler takıyor, çokeşli bir yaşam sürüyor, toprak mülkiyetini ve eğitim sistemini tekellerinde tutuyorlardı. Bu tabakanın altında, onlara bağımlı bir özgür köylüler sınıfı, onun altında da bir toprak köleleri sınıfı vardı. Ticaretse, Tenochtitlan`ın ikiz kenti Tlatelolco`da yaşayan Aztek olmayan bir tüccarlar topluluğunun (Nochetalar) elindeydi.
Aztekler çoktanrılı bir dine inanıyorlardı. Baştanrı (`tent`) Güneş ve savaş tanrısı Huitzilopochtli, sanat ve ahlâkın koruyucusu olan yılan biçimindeki tanrı Quet- zalcoatl, vb. tanrıların üstünde yeralıyordu.
Aztek inançlarına göre, Quetzalcoatl, tanrılar ülkesinden sürgüne yollanmıştı ve geri dönüşü Aztek uygarlığının sonunun habercisi olacaktı. Dinsel inançlar, ölenlerin öbür dünyada yargılanacaklarına, dünyanın, sık sık doğal yıkımlar sonucu yok olup yeniden yaratıldığına, Aztek uygarlığının ancak sürekli savaşlarla ve insan kurban edilerek korunacağına dayanıyordu. Bu yüzden, bağımlı kabilelerden çeşitli haraçlar arasında insanlar da alınıp, tanrılara kurban ediliyorlardı. Haraç genellikle köylülerden alınıyor, yerel soylulara dokunulmuyordu.
Güç ve kurban peşinde koşan Aztekler, XVI. yy. boyunca egemenliklerini günümüzdeki Meksika`nın büyük bölümüne yaymışlardı. Başka kabilelerde de benzer uygulamalar olmakla birlikte, Azteklerin egemenliği altındaki kabilelerden çoğu, efendilerinden nefret ediyorlardı ve İspanyolların kıtaya ayak bastıkları sırada, ayaklanmaya hazır bir durumdaydılar. jSPANYOL EGEMENLİĞİ
İspanyollar, Meksika`nın ele geçirilmesinde Küba`yı harekât üssü olarak kullandılar ve bunun sonucunda yeni, melez bir uygarlık gelişti.
Meksika`nın ele geçirilmesi. Küba valisi Diego de Velaz- quez de Cuellar, Antil adalarının hızla azalan Kızılderili nüfusunun yerine yeni işçiler ve yeraltı gelir kaynakları sağlayacak bir sömürge kurma umuduyla, kıtaya bir dizi sefer düzenledi. Bu seferlere komuta eden conquis- tadorlar (`fatihler`) adı verilen serüvencilerden Francisco Hernandez de Çordoba (öl. 1518`e d.), Yucatan yarımadasına çıktı (1517). Ertesi yıl, Juan de Grijalva`nın (öl. 1527) yönetiminde ikinci bir sefer, Meksika kıyısında günümüzde Veracruz`un bulunduğu yere kadar ilerledi. Bu ikinci sefere katılanlar, Kızılderililerden, Az- teklerin görkemli bir imparatorluğu bulunduğunu öğrendiler.
Hernan Cortes`in yönetiminde düzenlenen üçüncü seferde, üç yıldan kısa bir süre içinde Azteklere boyun eğdirildi. 1519`da 11 gemi, yaklaşık 600 kişi, 16 at ve az sayıda hafif silahla Meksika kıyısı boyunca ilerleyen Cortes, Veracruz yerleşmesini kurup, iç kesimlere doğru ilerleyişini sürdürdü. Aztek yönetiminden hoşnut olmayan Kızılderili topluluklardan birçoğu da onun yanında yeraldılar. Kasım 1519`da Tenochtitlan`a varan Cortes, kısa süre sonra, Aztek imparatoru Montezuma H`yi ele geçirdi (tarihçiler Cortes`in Aztek İmparatorlu- ğu`nun büyük ordusunu alt etme başarısını, silahlarının üstünlüğüne, kurnaz davranıp kendisini tanrı Quetzal- coatl olarak tanıtmasına ve Kızılderili paralı askerlerden ustaca yararlanmasına bağlarlar). İspanyollların başlangıçtaki bu başarılarından sonra, Azteklerin Tenochtit- lan`ı kuşatmaları üstüne, 30 Haziran-1 Temmuz 1520 gecesi, İspanyollar ve Kızılderili müttefikleri çok sayıda kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. Ama ertesi yaz, İspanyollar yanlarına binlerce Kızılderili paralı asker de alarak Tenochtitlan`ı kuşattılar ve yağmaladılar. Başkentleri yerle bir olan ve imparatorları öldürülen Aztekler, boyun eğmek zorunda kaldılar, Cortes, ele geçirilen bu topraklara `Yeni İspanya` adını verip, İspanyolların etki alanını genişletmek amacıyla kıtanın her yanına seferler düzenledi. Pedro de Alvarado`nun günümüzdeki Guatemala ve Salvador bölgelerini ele geçirmesiyle (1523- 24), Orta Amerika`nın büyük bölümü İspanyol egemenliğine girmiş oldu.
Yeni Ispanya`nın gelişmesi. İspanya, kurulan bu yeni imparatorluğu sağlam biçimde kendisine bağlamaya çalışıp, Cortes`in kişisel gücünü yavaş yavaş azalttı.
1 528`de bir Audiencia (Krallık Mahkemesi) kuruldu ve İspanya`dan gönderilen ilk genel vali (kral naibi) Anto-:
nio de Mendoza, 1535`te göreve başladı. Kızılderili köyleri Cortes`in adamlarına bir tür tımar olarak dağıtıldı (encomiendalar); beyaz sömürgeciler, vergi toplama hakkına sahip oldukları bu encomiendalar sayesinde, Kızılderililerin işgücünü ve ürünlerini denetimleri altına aldılar. Buna karşılık, ülkeye İspanya`dan gelen çok sayıda misyoner özellikle de eski bir encomienda sahibi olan İspanyol misyoneri Bartolomeo de las Casas, bu sistemin kaldırılmasını istedi. Krallık da, monarşinin merkezden yönetimine bir tehdit olarak gördüğü encomienda sisteminden rahatsız oldu: Kutsal Roma-Ger- men imparatoru ve İspanya kralı Kari V, 1542`de çıkarılan `Hint Adalarının Yeni Yasaları` adlı yasalarla, encomienda sistemini hafifletmeye çalıştı. Yirmi yıl kadar sonra, encomienda sahipleri birleşmeyi (başlarında Cortes`in oğlu vardı) ve güçlerini azaltma girişimlerini protesto için ayaklanmayı denedilerse de, genel vali ayaklanmayı bastırdı ve encomienda sistemi yavaş yavaş etkinliğini yitirdi.
İspanya sarayı, kiliseyle sıkı bir işbirliği içinde, feodal ayrıcalıkların ve din sapkınlarının bulunmadığı, `pürüzsüz` bir sömürge oluşturmaya çalıştı. İspanyol tarikatları, özellikle de fransisken tarikatı üyeleri çok başarılı olup, yığınlara hıristiyan dinini benimsetmek için bir yandan Azteklere bağımlı kabilelerin onlara duyduğu büyük nefretten, bir yandan da katoliklik ile Kızılderililerin yerel dinleri arasındaki benzerliklerden yararlandılar. Üstelik hıristiyanlığı kabul eden bir Kızılderili, kurumsal açıdan `insanlaşmış` oluyor, dolayısıyla da İspanyol yasaları tarafındah korunmaya başlıyordu. Misyonerler, kiliselerini çoğunlukla Kızılderililerin kutsal saydıkları yerlerde kurdular. Çok geçmeden ülkenin büyük bölümüne, yeni hıristiyan topluluklarını başarılı biçimde örgütleyen misyonlar ve manastırlar egemen oldu.
İspanya sarayı ve sömürgeciler, çok geçmeden çeşitli kaynaklardan gelen büyük birservet edindiler. Yeni sömürgenin zenginliğinin altyapısını, gümüş çıkarımı oluşturuyordu ve Zacatecas, Taxco, Fresnillo`da (daha sonra da Durango ve Chihuahua`da), madenciliğin beslediği yerleşmeler kuruldu. Madencilik merkezlerinin besin gereksinmeleri çevrelerindeki büyük tarım işletmeleri tarafından sağlanırken, ülkenin geri kalan kesimlerinde de, dışsatıma yönelik tarıjn (buğday, şekerkamışı, çivit) yapmak için büyük tarım işletmeleri kuruldu. Kızılderililerin ürettikleri pamuk, ipek ve boya gibi malların dağıtımını, ülkeyi sürekli dolaşan İspanyol tüccarları sağladı. Bu arada, merkantilist bir siyaset izleyen İspanya, Ispanya`dan getirilen ürünlerle rekabet edebilecek ürünlerin Yeni İspanya`da üretilmesini yasakladı. Çok geçmeden `Yeni İspanya`, büyük bir sömürge imparatorluğunun, en değerli bölümü haline geldi. Gerileme dönemi. XVII. yy`da `Yeni İspanya` ekonomisi gerilemeye başladı. Hastalıklar ve aşırı çalıştırma sonucunda Kızılderili nüfusun büyük bölümü yok oldu: 1520 yıllarında 11 milyonun üstünde, 1550 yıllarında da 7 milyon kadar olduğu sanılan Kızılderili nüfusu, 1700 yıllarında 1 milyona kadar düştü. Bu arada büyük sığır ve koyun sürülerinin otlatılmasıyla, tarıma elverişli alanlar yok edildi. İspanyolların sulamada yararlanılan akarsuları tekellerine almalarıyla, Kızılderili köylülerin besin yetiştirmesi olanaksızlaştı. İşçi yetersizliğinden, maden ocakları kapanmaya yüz tuttu. Nüfusun seyrekleştiği kırsal kesimdeki topraklar (haciendalar) kendi kendine yeterli siyasal ve ekonomik birimler haline geldiler. Rahipler ve askerler, sınırları günümüzde ABD`nin Texas ve Kaliforniya eyaletlerini oluşturan topraklara yaydıkça, genel valiliğin sınırları genişlemeyi sürdürdü. Ama XVIII. yy`ın büyük bir bölümünde, kendi ekonomisi de çöküntü halinde olan İspanya`dan pek yardım alamadı.
Bourbon reformları. İspanya tahtına çıkan Bourbon sülalesi, XVIII. yy`da sömürgeleri yeniden örgütledi: Siyasal sınırlar yeniden belirlendi; krallık adına vergi toplanması geliştirildi; dışsatım ve dışalımdaki yükümlülükler azaltıldı; Yeni İspanya`ya dürüst görevliler atandı. Bunun sonucunda ekonomide gerçek bir patlama gerçekleşip, maden üretimi dört kat artarken, tarım ve ticaret yeniden gelişti. Acapulco, Doğu`yla ticaretin başlıca merkezi olurken, Veracruz, Antil adaları ve Avrupa`yla ticaretin başlıca limanı haline geldi. Sömürgeciler, tümü yerel maddelere dayalı dokuma, ip, tütün, porselen ve pulque (bir alkollü içki) sanayilerini geliştirdiler. Yünlü kumaş ve çömlekçilik merkezi Puebla, büyük bir kente dönüştü. Guanajuato ve Guadalajara, başlıca ticaret ve sanayi merkezleri haline geldiler. Bu gelişme sonucunda, sömürgenin yönetim merkezi Mexico`nun nüfusu 170 000`i buldu. Genel valinin ve bir Auden- cia`nın merkezi olan kentte, bir üniversite ve bir mühendislik okulu kuruldu.
1800`de Yeni İspanya, imrenilecek bir konuma gelmişti: Madencilik, sanayi ve tarımın geliştiği, önemli öğretim merkezleri büyük kentler bulunan sömürgenin nüfusu 6,5 milyonu bulmuştu (yaklaşık % 42`si Kızılderili, % 18`i beyaz, % 38`i melez). Genel vali, güneyde günümüzün Panama`sını, kuzeyde de günümüzün Kaliforniya eyaletini (ABD) içeren bir alanı yönetiyordu.
Ne var ki, sistem kendi kendini yok etmenin tohumlarını da bünyesinde taşımaktaydı: Avrupa asıllı olan, ama `İspanyol Amerika`da doğmuş olanlar (Criollolar), siyasal gücün İspanya`dan gönderilen görevlilerin tekelinde olmasından ve İspanya doğumlulara önceiik tanıyan ekonomik sistemden hoşnut değillerdi. Aynca, İs- panya`nın dünya devletleri arasındaki durumu zayıfladıkça, sömürgedeki gücü de yıpranmaktaydı. Sömürgenin kırsal kesimindeki, yeterli toprağı ve satın alma gücü bulunmayan yığınlardan binlerce kişi, kentlerin çevresindeki gecekondu semtlerinde toplanıyordu. Sınır bölgelerini yönetim merkezlerine bağlayan yollar yeterli olmadığından, söz konusu bölgeleri savunmakla görevli askerî birlikler ikmal sıkıntısı çekiyorlardı. Sonunda bu sorunlar, 1820 yıllarında İspanya`yla ilişkilerin kesin olarak kopmasına yol açtı.
BAĞIMSIZLIKTAN 1910`A
Meksika`nın bağımsızlığı, aşağı yukarı eşzamanlı iki devrimle sağlandı. İlk devrimin önderleri, Miguel Hi- dalgo y Costilla ile Jose Maria Morelos y Pavon, yoksul birer rahiptiler ve hedefleri sömürge yetkilileriydi. 16
Eylül 1810`da Hidalgo, Dolores kasabasında yaptığı, `Crito de Doleres` (`Dolores`te atılan çığlık`) adı verilen konuşmasıyla, yeni bir yönetim örgütü kurulmasını ve toprakların yeniden bölüştürülmesini isteyen bir Kızılderili ayaklanmasını başlattı. Oluşturduğu birlikler, Meksika`nın koruyucusu sayılan `Guadalupe Merye- mi`nin bayrağı altında Mexico kentine doğru ilerlediler. Bu arada Morelos da, ülkenin güney kesiminde bir gerilla hareketi başladı ve Hidalgo`nun 1811`de yakalanıp, idam edilmesinden sonra, devrimin önderliğini üstlendi. Ama İspanyol bürokrasisi ve zengin Criollolar, ayaklanmayı bastırmayı başarıp, Morelos`u ve ayaklanmanın öbür önderlerini idam ettiler (1815). İkinci devrim, o sırada liberallerin iktidara geldiği İspanya`nın, toprakların yeniden bölüştürülmesi isteklerini kabul etmesinden korkan zengin Criolloların, Agustin de Iturbi- de`nin önderliğinde ayaklanmalarıyla patlak verdi ve sömürgedeki muhafazakâr İspanyolların da desteğiyle 1821`de Meksika`nın bağımsızlığı ilan edildi. İturbide 1822`de imparator Agustin I adıyla tahta çıktıysa da, ücretleri ödenmeyen birlikler, ertesi yıl maîi bakımdan iflas halindeki imparatorluğu devirip, cumhuriyeti ilan ettiler. Guadalupe Victoria`nın (1786`ya d.-1843) ilk cumhurbaşkanlığına seçildiği ülkede, 50 yıl süreli bir kargaşa dönemi başladı.
Santa Anna dönemi. Tarihçiler, 1823`ten 1855`e kadar süren döneme, `Santa Anna dönemi` adını verirler. İturbide`yi deviren darbenin önderlerinden biri olan ve art arda cumhurbaşkanlığına seçilen general Antonio Lopez de Santa Anna, aslında temsilî özellikleri ağır basan, yönetime tam anlamıyla egemen olmayan bir kişiydi. Üstelik o dönemde, Meksika, hiçbir kişi ya da topluluğun tek başına çözemeyeceği sarsıcı sorunlarla karşı karşıyaydı: Devlet, İspanyol yönetiminin ve İturbide döneminin bıraktığı miİyonlarca pesoluk bir iç borçla karşı karşıyaydı; askerî giderler, gelirlerin çok üstündeydi. Kaygıya kapılan hükümetler dış borç arıyor, ama ancak yüksek faiz ve iskonto oranlarıyla bulabiliyorlardı. Üstelik sağlanan borçlar devlet görevlileri tarafından ya kullanılmış savaş gereçleri satın alınmasına harcanıyor ya da kişisel hesaplara aktarılıyor, bunun sonucunda, ekonomik bunalımı çözmeyi başaramayan hükümetler, birbiri ardına kurulup yıkılıyordu.
Bu karışık dönemde, rakip iki topluluk, egemenliği ele geçirmek için karşı karşıya geldi: Bölgesel güç merkezlerini ve serbest ticaretin çıkarlarını temsil eden, yeni Meksika devletini ABD modeline göre örgütlenmek isteyen liberaller; ordu, Mexico kenti, sömürgenin öbür yönetim merkezleri ve bazı sanayiciler tarafından desteklenen muhafazakârlar. Her iki topluluk da, çözümlenmesi güç mali sıkıntıları hafifletmek için, kilisenin servetine yöneldi. Kimi zaman liberallere, kimi zaman muhafazakârlara yaslanan Santa Anna, iktidarı bir elde etti, bir elinden kaçırdı.
Süregelen bu kargaşa, 1850 yıllarında gerçek bir yıkıntıyla sonuçlandı: Maden üretimi sözcüğün tam anlamıyla durdu; tarım geriledi; ticaret ve sanayi, iç gümrük duvarları, yabancı rekabet, yolsuzluklar ve siyasal şiddet eylemleriyle karşı karşıya kaldı; ülkeye dışardan göç durdu; bu arada Texas, 2 Mart 1836`da bağımsızlığını ilan etti. 1846`da ABD`yle patlak veren savaşta, yetersiz Meksika ordusu, bozguna uğradı ve Guadalupe Hidalgo Antlaşmasıyla, Meksika, topraklarının yarısından çoğunu yitirdi (yitirilen yerler arasında günümüzde ABD`nin Kaliforniya ve New Mexico eyaletlerinin içerdiği topraklar ile Arizona eyaletinin kuzey kesimi de vardı). Böylece, Meksika, sözcüğün gerçek anlamıyla bir yıkımla karşı karşıya kaldı. Devlet borçları astronomik boyutlara ulaştı; ordu yozlaşarak, bir eşkıya ordusuna dönüştü. 1853`te `ömür boyu diktatör` olarak iktidara dönen Santa Anna, günümüzde Arizona eyaletinin güney kesimini oluşturan toprakları da ABD`ye 10 milyon dolara sattı.
Liberallerin reformları. 1855`te Melchor Ocampo (1814-61), İgnacio Comonfort (1812-63) ve safkan bir Kızılderili olan Benito Juarez`in önderliğindeki liberaller topluluğu, Santa Anna`yı iktidardan çekilmek zorunda bırakarak, Meksika devletinin üstüne çökmüş olan egemenliğine son verdi. Liberaller, çöküntü halindeki ekonomiyi toparlamak amacıyla, kilisenin topraklarının çoğuna el koyularak satılmasını ve Kızılderililerin yarıcı olarak işledikleri toprakların (ejidolar) köylülerin mülkiyetini bırakılmasını sağlayan bir karaname çıkardılar. Ama bu reformlar, bir köylü orta sınıfı yaratma amacına ulaşamadı: Yoksul köylüler, kendilerine sunulan toprakları satın alamıyorlardı. Liberallerin yeni bir Anayasa da hazırlamalarından (1857) sonra, devlet gelirleri bu kararların uygulanmasıyla arttıysa da, paranın büyük bölümü bu kez de Reform Savaşı (1858-61) diye adlandırılan yeni bir iç savaşa gitti. Muhafazakârların kendilerine ülke dışından yardım aramaları sonucunda, 1862`de Fransa imparatoru Napoleon III, Avusturya arşidükü Maximilian`ın yönetiminde, Meksika`da bir imparatorluk kurmaya çalıştı; ama Juarez yönetimindeki liberaller, buna kararlı biçimde karşı koydular. Maximi- lian, Fransız birlikleri ve MeksikalI muhafazakârlar tarafından desteklenmesine karşın, yetkisini kabul ettirmeyi başaramadı ve 1867`de Fransa`nın Meksika`daki birliklerini geri çekmesiyle, yalnız kalarak idam edildi. Cumhurbaşkanlığına seçilen Juarez, Meksika`yı modernleştirmek için çeşitli reformlar başlattıysa da, 1872`deöldü.
Liberaller birçok hata yapmakla birlikte, etkileyici başarılar da elde etmişlerdi: Ordunun, kilisenin ve öbür tutucu öğelerin aşırı yetkilerinin ortadan kaldırılması; demokrasi ilkelerinin, 1857 Federal Anayasası`yla ku- rumlaştırılması; Maximilan`a karşı verilen savaşımla, o tarihe kadar Meksika`da bilinmeyen ulusçuluk duygusunun yaratılması.
Don Porfirio dönemi. Ama Juarez`den sonra, işbaşına gelen liberaller başarısızlığa uğradılar ve 1867`de general Porfirio Diaz, iktidarı ele geçirdi. Meksika`yı 1910 Devrimi`ne kadar yöneten, 1877-1880 ve 1884-1911 arasında cumhurbaşkanlığı yapan Porfirio Diaz döneminde, yeni bir Meksika oluştu: Düzen ve devlet örgütünün işlemesi sağlandı; iç savaşlar sona erdi; eşkıyalık ortadan kaldırıldı; eyalet valileri Mexico`da çıkarılan yasaları uygulamaya başladılar; ordu profesyonelleşti; binlerce kişiden oluşan jandarma gücü Rurales kuruldu ve ülkede düzeni korudu. Diaz ve danışmanlığını yapan zengin aydınlar topluluğu (`Cientifico`lar), Fransız olguculuğunu, ulusal ilke olarak kabul ettiler. Olgucu filozofların bilime, teknolojiye ve niceliksel artışa körü körüne inanmalarını, Diaz kendini ideolojik açıdan onaylatmakta kullandı. Yabancı yatırımcıların yeni siyasal ve ekonomik ortamdan yararlanmak için ülkeye akın etmeleriyle, büyük miktarlarda yabancı sermaye geldi. Bütün bu koşullar sayesinde, olağanüstü bir gelişme yaşandı: Dışsatım ve ulusal gelir arttı; Meksika`nın pek çok yerinde yeni anayollar, demiryolları ve telgraf hatları yapıldı; her yerde yeni sanayi tesisleri kuruldu; yabancı yatırımlar ve yabancı teknoloji madenciliği yeniden canlandırdı; Veracruz yakınında önemli petrol yatakları bulundu. Geri kalmışlığından ötürü hor görülen Meksika, o dönemde, yeni kurulan ülkelerin çoğuna örnek gösterilmeye başlandı.
Ne var ki, 1800 yıllarındaki Yeni Meksika sömürgesi gibi, `Porfirio Meksikası` da kendi yokoluşunun tohumlarını içinde taşıyordu: Kentlerde ve kırsal kesimde yığınların gün geçtikçe yoksullaşması sürdü; bütün sınıflardan MeksikalIlar arasında, yabancıların ekonomi üstünde gün geçtikçe artan egemenliğinden duyulan hoşnutsuzluk çığ gibi büyüdü. Sonunda, siyasal bakımdan iddialı birgenç kuşak, Diaz ve halkının 30 yıldır süregelen egemenliğine karşı çıkmaya başladı.
1910 DEVRİMİ`NDEN 1940`A
Diaz`ın diktatörlüğünün son yıllarında iki önemli grev (Sonora`da Cananea bakır şirketinde ve Veracruz`da Rio Blanco dokuma fabrikalarında) patlak vermesinin yanı sıra, hoşnutsuzluk gün geçtikçe arttı ve mali sıkıntılar yeniden baş gösterdi. Gene de, 1910 Devrimi ve rejimin çökmesi, Batı dünyasında bir şaşkınlık şoku yarattı.
Devrim. Ayaklanmanın başlıca dolaysız nedeni, Di- az`ın siyasal iktidarı tekeline almış olmasıydı. Diaz 1908`de, belki de yönetiminin otokrasi niteliği taşıdığı yolundaki suçlamalara yanıt olarak, ABD`li gazeteci James Creelman`a Meksika`nın 1910`da serbest seçimlere hazır olacağını açıkladı. Bu görüşme yayınlanınca, yönetimden hoşnut olmayan çeşitli kesimler, örgütlenmeye başlamak gerektiğini düşündüler. Muhalefet, Kuzeyli bir büyük toprak sahibi olan, etkili birsiyasal hareket örgütleyebilmek için gerekli zamanı, kaynağı ve ilişkileri bulunan Francisco İ. Madero`nun çevresinde toplandı. Kampanyasını `etkili bir seçim, aynı kişiyi bir daha seçmek değildir` sloganıyla yürüten Madero, Di- az`ın seçimlere hile karıştırması üstüne bir ayaklanma başlattı ve ayaklanma büyük bir hızla, ülkenin her yanına yayıldı. Diaz`ın yolsuzluklara bulaşmış askerî örgütünün başarısızlığa uğraması üstüne, yaşlı diktatör yurt dışına kaçtı.
Ilımlı bir siyasetçi olan Madero, toplumsal reformlar yapmaya da, herhangi bir kökten değişikliğe gitmeye de yanaşmayıp, bu tutumuyla hem toprak reformunun radikal yandaşlarında, hem de hertürlü değişikliğe karşı olan ve yeni cumhurbaşkanının zayıflığından hoşlanmayan büyük toprak sahiplerinde çok geçmeden düşmanlık uyandırdı. Sonuçta, muhafazakârların desteklediği Victoriano Huerta tarafından devrilip, idam edildi (1913).
Meksika bir kez daha yıkıcı şiddete gömülmüştü. Kuzeyde, eski bir eşkıya olan Pancho Villa, yerel sığırtmaçları örgütledi. Güneyde, bir küçük çiftçi olan Emili- ano Zapata, topraksız köylülerden bir ordu oluşturdu. Birçok başka küçük çete de, Huerta`ya karşı savaşıma katıldı. Woodrow Wilson`un başkanlığındaki ABD yönetimi, ülkeye yaptırımlar uygulayıp, işi Veracruz`a birlikler gönderek kenti aylarca işgal altında tutmaya kadar vardırdı. Ordusu yenilen Huerta kaçtıysa da, Ağustos 1914`te, Madero`yu desteklemiş bir büyük toprak sahibi olan Venustiano Carranza`nın iktidarı ele geçirmesiyle, bu kez ona bağlı birlikler ile kuzeyde Villa`nın, güneyde de Zapata`nın birlikleri arasında iç savaş başladı.
1915`te ABD yönetimi, Carranza`yı fiili hükümetin başı olarak tanıdıysa da, gerilla saldırıları 1917`ye kadar sürdü; o tarihte Carranza`nın birlikleri, duruma egemen olmayı başardılar: Zapata öldürüldü (1919); Villa teslim oldu (1920).
İç savaşı kazananların topladıkları kurultay, kilise karşıtlığı, toprak reformu, ulusçuluk ve işçilerin korunması ilkelerini içeren yeni bir Anayasa hazırladı (1917). Ne var ki, aşırı ulusçu Carranza, toprak reformu yapılmasına da, işçi hareketinin güçlenmesine de karşıydı.
1920`de kendisinin yerine general Alvaro Obregon`un cumhurbaşkanlığına seçilmesini engellemeye çalışması üstüne, ertesi yıl Obregon`un düzenlediği bir askerî darbeyle devrildi.
`Kuzey Hanedanı`. 1921-1933 arasında Meksika`yı, `Kuzey Hanedanı` diye adlandırılan hükümetler yönetti. Sırasıyla cumhurbaşkanlığına seçilen Obregon, Plutarco Elias Calles, Emilio Portes Gil, Pascual Ortiz Rubio ve Abelardo Rodriguez yönetimleri (tümünde ülkenin kuzey kesimi kökenli siyasetçiler ağır basıyordu), bir yandan düzeni sağlarken, biryandan da ekonomiyi geliştirmeye, toprak reformu yaparak ve ücretleri yükselterek iç pazarı genişletmeye çalıştılar. Ne var ki, rahipler sınıfının, büyük toprak sahiplerinin, yabancı yatırımcıların ve kendi saflarındaki hırslı generallerin sert muhalefetiyle karşı karşıya kaldılar. Gene de, iki askerî ayaklanmayı ve MeksikalI militan katoliklerin Cris- tero Ayaklanmasını kanlı biçimde bastırmayı başardılar.
Kuzeyliler Hanedanı, hedeflerinden çoğuna ulaştı. Siyasal barışı sağlamak için araç olarak, idamlardan yararlandı; hükümet yanlısı siyasal güçleri birleştiren yeni bir siyasal parti olan Ulusal Devrimci Parti`yi (UDP) kurdu; muhalefet partilerini sindirdi. Calles ve Portes Gil`in yaptıkları toprak reformlarıyla iç pazar büyüdü; kırsal kesimde düzen sağlandı. Obregon, sendika temsilcilerine hükümetinde yer verdi ve bunun sonucunda da ücretler (sendikalı kent işçilerininki) yükseldi; ekonominin üretkenliği arttı; madencilik toparlandı; Monterrey, çelik üretiminin merkezi haline geldi. Calles, ABD`yle yakın ilişkiler kurduysa da, petrol sanayisinin denetiminin devlette kalması için çabaları, iki ülke arasında sorun yarattı.
Bütün bu reformlara karşın, 1930 yıllarında ülkede hoşnutsuzluk odaklarının varlığı sürmekteydi: Hükümet ve onunla işbirliği yapan sendika yöneticileri, gün geçtikçe yolsuzluklara karıştılar; UDP`nin önderi Calles, gün geçtikçe daha tutucu bir siyaset izleyerek, toprak reformuna son verdi ve grevlere karşı çıktı; bu arada 1929`da, ABD`de patlak vererek dünya ekonomisini etkileyen Büyük Ekonomik Bunalım, ülke ekonomisinde başlayan toparlanmayı durdurdu; aydınlar, ABD cumhurbaşkanı Franklin Delano Roosevelt`in `New Deal`ine benzer reformların Meksika`da da yapılmasını istemeye koyuldular.
1934`te cumhurbaşkanlığına seçilen general Lazaro Cardenas, daha önce Calles`le işbirliği yapmış olmasına karşın, kendisinden beklenmeyen bir biçimde, `Kuzeyliler Hanedanı`nın uygulamalarına son vererek, 1910 yıllarının devrimci girişimlerini canlandırdı: Cal- les`i sürgün edip, kapsamlı bir toprak reformu uyguladı;
işçi hareketini yeniden örgütledi; yabancı petrol şirketlerini devletleştirdi; devlet yönetimindeki kolektif çiftlikleri, Meksika tarımının temeli olacak biçimde örgütledi (bu çiftliklere `ejido`lar adı verildi). Sonra, 1940`ta yapılan seçimle, cumhurbaşkanlığını ılımlı general Ma- nuel Avila Camacho`ya devretti.
1940`tan günümüze Meksika. Avila Camacho ve ondan sonra cumhurbaşkanlığına seçilen Miguel Aleman Val- des, Meksika`nın Cardenas yönetiminden başlayarak izlediği siyasetleri bir yana bıraktılar. Sanayinin geliştirilmesine ağırlık verip, ulusal gelirin daha adil biçimde bölüşülmesini sağlayacak toplumsal reformlara ve ekonomide ulusçuluğa önem vermediler. Bunun sonucunda büyük bir ekonomik gelişme döneminin başlamasına karşılık, zenginliğin haksız bölüşülmesi daha da arttı. Ekonomik sorunlar, aydınların hoşnutsuzluğu ve yönetimin işçi sınıfı üstündeki baskıları, 1968`de büyük bir öğrenci boykotuna yol açtı. Ama başkanlığa seçilmiş olan Gustavo Diaz Ordaz yönetimi, bu hareketi kanlı biçimde bastırdı.
Diaz Ordaz`dan sonra cumhurbaşkanlığına seçilen Luis Echeverria Alvarez`in dönemi bir ekonomik istikrarsızlık ve siyasal huzursuzluklar dönemi oldu. Eche- verria`dan sonra cumhurbaşkanlığına seçilen Jose Lo- pez Portillo döneminde, yeni ^ulunan petrol yataklarının işletilmeye başlanmasıyla Meksika, ekonomik refah ve uluslararası alanda saygınlığının yükselmesi evresine girdi. Ama 1980 yıllarında dünya petrol pazarında fiyatların düşmesi, Meksika`yı yeniden büyük bir ekonomik bunalıma sürükledi. 1982`de Miguel de la Madrid Hur- tado`nun cumhurbaşkanlığına seçildiği sırada, Meksika iflasın eşiğindeydi. Bunun üstüne hükümet, özelleştirmeyi ve enflasyonu düşürme çabalarını da içeren geniş kapsamlı bir kemerleri sıkma siyaseti uygulamaya başladı. 1985`te başkentin bir depremden büyük zarar görmesiyle (binlerce kişi öldü), ekonomi daha da güç duruma düştü. Aralık 1988`de, 1929`dan başlayarak iktidarda kalmayı başarmış olan Kurumsal Devrimci Par- ti`nin kıl payıyla iktidarda kaldığı tartışmalı birseçimden sonra, Carlos Salinas de Gortari cumhurbaşkanlığına seçildi. Dış borçların 100 milyar doları, iç borçların da 50 milyar doları aşmış olduğu ülkede, hükümet, yabancıların şirket kurabilmelerini sağlamak amacıyla Meksika`nın yabancı yatırımlarla ilgili mevzuatını liberalleştirdi; devlet kuruluşlarını özelleştirmeye başladı ve Meksika`nın dış borçlarını azaltmak amacıyla kredi açmış olan yabancı bankalarla, bir yol gösterici program üstünde görüşmeye girişti. 1990`da Meksika, 1989`da ABD ile Kanada arasında yapılmış serbest ticaret anlaşmasına benzeyen bir anlaşma için ABD`yle görüşmelere başladı. Amacı bir `Kuzey Amerika Ortak Pazarı` oluşturmak olan bu görüşmelere, Kanada da 1991`de katıldı. Ekonominin yavaş yavaş da olsa düzelmeye başladığı sırada, güneydoğu kesimdeki Chiapas eyaletinde, Kızılderililerin Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu adlı örgüt yönetimindebaşlattıkları kanlı ayaklanmalar, güçlükle de olsa bastırıldı (1994).
Meksika körfezi
Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda ABD topraklarıyla, batıda ve güneyde Meksika topraklarıyla, doğuda Küba`yla sınırlı olan Meksika körfezi, her biri yaklaşık 160 km genişliğinde iki boğaz içerir; bunlardan Florida`nın güneyindeki Florida boğazı, körfezi Atlas okyanusuna, Meksika ile Küba arasındaki Yu- catan boğazı da, Antil denizine bağlar. Oval biçimli olan Meksika körfezinin yüzölçümü 1 602 000 km2`dir; en derin yeri Sigsbee çukurunda deniz düzeyinin 4 321 m altına inilmekle birlikte, genellikle sığdır. Uzunluğu 4 800 km`yi bulan kıyıları, genellikle alçak ve bataklıktır; pek çok küçük ada ve denizkulağı içerir. İklimi astropikal iklim ile tropikal iklim arasında değişir ve haziran-ekim ayları arasında sık sık fırtınalar olur. Körfeze dökülen ırmakların başlıcaları Mississippi ve Grande ırmaklarıdır. .
“Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda ABD topraklarıyla, batıda ve güneyde Meksika topraklarıyla, doğuda Küba`yla sınırlı olan Meksika körfezi, her biri yaklaşık 160 km genişliğinde “
Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda
Atlas okyanusuna bağlı deniz kolu. Kuzeyde ve doğuda ABD topraklarıyla, batıda ve güneyde Meksika topraklarıyla, doğuda Küba`yla sınırlı olan Meksika körfezi, her biri yaklaşık 160 km genişliğinde iki boğaz içerir; bunlardan Florida`nın güneyindeki Florida boğazı, körfezi Atlas okyanusuna, Meksika ile Küba arasındaki Yu- catan boğazı da, Antil denizine bağlar. Oval biçimli olan Meksika körfezinin yüzölçümü 1 602 000 km2`dir; en derin yeri Sigsbee çukurunda deniz düzeyinin 4 321 m altına inilmekle birlikte, genellikle sığdır. Uzunluğu 4 800 km`yi bulan kıyıları, genellikle alçak ve bataklıktır; pek çok küçük ada ve denizkulağı içerir. İklimi astropikal iklim ile tropikal iklim arasında değişir ve haziran-ekim ayları arasında sık sık fırtınalar olur. Körfeze dökülen ırmakların başlıcaları Mississippi ve Grande ırmaklarıdır. Meksika körfezine Yucatan boğazından giren Golfs- trim, saatin ibreleri yönünde akıp, girdiğinden çok daha ısınmış olarak Florida boğazından çıkar. Kuzeydoğuya doğru aktığından ABÖ ve Meksika kıyıları ile Atlas okyanusu suları üstünde ısıtıcı etki gösterir. Körfezde, kıta sahanlığında büyük petrol, doğal gaz ve kükürt yatakları vardır; ayrıca, bol balık ve kabuklu deniz ürünleri içerir.
La Paz (Meksika)
.
“Meksika`nın kuzeybatı kesiminde kent. Kaliforniya körfezinin kolu La Paz koyu kıyısında, Baja California yarı madasının ucundan 150 km içerde yeralan, Baja California Sur eyaletinin merkezi “
Meksika`nın kuzeybatı kesiminde kent. Kaliforniya
Meksika`nın kuzeybatı kesiminde kent. Kaliforniya körfezinin kolu La Paz koyu kıyısında, Baja California yarı madasının ucundan 150 km içerde yeralan, Baja California Sur eyaletinin merkezi ve başlıca kenti olan La Paz`ın nüfusu 130 000`dir (çevre belediyelerle). Bölgenin tarım ürünlerinin işlendiği kentte, inci avcılığı da önemli birgelir kaynağıdır. Yumuşak iklimiyle, kış mevsiminde çok sayıda turist çekmektedir.
Leon (Meksika)
.
“Meksika`nın orta kesiminde kent. Gomez ırmağının aktığı ovada, 1 884 m yükseltide, Guanajuato`nun 50 km kuzeybatısında yeralan, Guanajuato eyaletinin en bü yük kenti olan Leon`un nüfusu, “
Meksika`nın orta kesiminde kent. Gomez ırmağının
Meksika`nın orta kesiminde kent. Gomez ırmağının aktığı ovada, 1 884 m yükseltide, Guanajuato`nun 50 km kuzeybatısında yeralan, Guanajuato eyaletinin en bü yük kenti olan Leon`un nüfusu, 656 000`dir. Verimli Bajio bölgesi ürünlerinin ticaret merkezi olan kentte, sanayi (ayakkabı fabrikaları, deri fabrikaları, gümüş işçili ği, vb.) de gelişmiştir.
Meksika
Kuzey Amerika`nın güney kesiminde ülke. Ekvatorun kuzeyinde 14. enlem ile 32. enlem arasında yeralan, kuzeyde ABD, güneydoğuda Guatemala ve Belize`yle sınırlı olan, doğuda Meksika körfezine (ve Antil denizine), batıda ve güneyde Büyük Okyanus`a açılan Meksika, dünyanın nüfus bakımından İspanyolca konuşulan en büyük ülkesi ve ikinci katolik ülkesidir. Adı, orta kesimindeki yaylada yaşayan yedi Nauhatl kabilesinden biri olan Meksikalaradlı Kızılderili halkın adından kaynaklanır. XVI. yy`da İspanyollar tarafından işgal edilmesinden önce, Amerika kökenli eski uygarlıkların (Maya, Ölmek, Zapotek, Mikstek, Toltek ve Aztek uygarlıkları) geliştiği Meksika, İspanyol işgalinden sonra `Yeni İspanya Genel Valiliği` adıyla 300 yılı aşkın süre bir sö mürge olarak yönetilmiş, 4 Ekim 1824`te bağımsızlığa kavuşmuştur. Bağımsızlıktan .
“Kuzey Amerika`nın güney kesiminde ülke. Ekvatorun kuzeyinde 14. enlem ile 32. enlem arasında yeralan, kuzeyde ABD, güneydoğuda Guatemala ve Belize`yle sınırlı olan, doğuda Meksika körfezine “
Kuzey Amerika`nın güney kesiminde ülke. Ekvatorun
Kuzey Amerika`nın güney kesiminde ülke. Ekvatorun
kuzeyinde 14. enlem ile 32. enlem arasında yeralan,
kuzeyde ABD, güneydoğuda Guatemala ve Belize`yle
sınırlı olan, doğuda Meksika körfezine (ve Antil denizine),
batıda ve güneyde Büyük Okyanus`a açılan Meksika,
dünyanın nüfus bakımından İspanyolca konuşulan en büyük ülkesi ve ikinci katolik ülkesidir. Adı, orta kesimindeki
yaylada yaşayan yedi Nauhatl kabilesinden biri
olan Meksikalaradlı Kızılderili halkın adından kaynaklanır.
XVI. yy`da İspanyollar tarafından işgal edilmesinden
önce, Amerika kökenli eski uygarlıkların (Maya, Ölmek,
Zapotek, Mikstek, Toltek ve Aztek uygarlıkları)
geliştiği Meksika, İspanyol işgalinden sonra `Yeni İspanya
Genel Valiliği` adıyla 300 yılı aşkın süre bir sö
mürge olarak yönetilmiş, 4 Ekim 1824`te bağımsızlığa
kavuşmuştur.
Bağımsızlıktan sonraki elli yılda siyasal çekişmeler
anarşi ve savaşlarla çalkalanan ülke, 1846`da ABD`yle
yapılan savaşta ABD`nin günümüzdeki Teksas eyaletini,
1848`deyse günümüzde ABD`nin Arizona Colorado,
Nevada, Utah, New Mexico ve Kaliforniya eyaletlerini
oluşturan toprakları yitirmiştir. 1867`de cumhurbaşkanlığına
seçilen Benito Juarez`in birçok reform
yaptığı (ama çoğu yetersiz kalmıştır) ülke, 1800 yılları
nın sonlarında bir diktatörlük rejimi kuran Porfirio Diaz
döneminde uzun bir istikrar ve yabancı yatırımlarıyla
gelişme dönemi yaşamış, 1910 Devrimi`nin toplumda
yol açtığı değişiklikler, günümüzde de yürürlükte olan
1917 Anayasasının hazırlanmasıyla sonuçlanmıştır.
Cumhurbaşkanı Lazaro Cardenas`ın geniş kapsamlı bir
toprak reformu yapmasından ve temel sanayiyi devletleştirmesinden
sonra, Meksika sanayisinin 1940-1980
yılları arasında hızlı bir gelişme göstermesine karşın, nü
fus artış hızının yüksekliği, milyonlarca MeksikalInın
yoksulluktan kurtulmasını engellemiş, üstelik,
1980`den sonra dünya ekonomisindeki durgunluk, sanayideki
gelişmeyi de yavaşlatmıştır.
YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR
Meksika`nın büyük bölümü dağlarla kaplıdır. `Enine
Volkanik Dağlar` diye adlandırılan dağlara bağlı olan,
Puebla yakınında yeralan Orizaba yanardağı, Meksika`nın
en yüksek dağıdır (5 747 m). Başkent Mexico
kentinin güneyinde doğu-batı yönünde uzanarak ülkeyi
enlemesine aşan bu dağlarda, yüksek yanardağlar
yeralır: Popocatepetl (5 452 m), İxtacihuatl (5 386 m),
Paricutin (2 774 m; 1943`te oluşmuştur), vb.
Yüzeyşekilleri. Mexico kentinin kuzeyinde, Kayalık
Dağlar`ın güney uzantıları olan iki büyük dağ sırası kuzeye
ve güneye doğru uzanır: Batı kesimdeki yükseltileri
3 300 m`yi aşan Batı Madra dağları (Sierra Madre
Occidental); doğu kesimdeki yükseltileri 4 000 m`yi
aşan Doğu Madre dağlarHSierra Madre Oriental). Bu
iki dağ sırası arasında, ülke topraklarının % 40`ını oluş
turan Meksika yaylası uzanır. Güneye doğru ilerlendik
çe, yükseltiyle birlikte sıcaklıklar düşer ve yağışlar artar.
Meksika yaylası, Zacatecas dağları tarafından ikiye ayrı
lır: Kurak ve seyrek nüfuslu Kuzey yayla; göllerle dolu,
yoğun nüfuslu orta yayla. Meksika körfezi ve Büyük
Okyanus kıyılarındaki dağların eteklerinde, kıyı ovaları
yayılır. Aşağı Kaliforniya (Baja California) yarımadası kı
tadan, Kaliforniya körfeziyle ayrılır.
Güney Büyük Okyanus kıyılarındaki, genellikle do-
ğu-batı doğrultusunda uzanan dağlar, yapısal açıdan
Orta Amerika ve Batı Hint adalarındaki yüzeyşekilleriyle
bağlantılıdırlar; Meksika`nın en daryeri olan Tehuantepec
kıstağındaki çöküntü ovası tarafından kesintiye
uğratılırlar. Söz konusu dağların başlıcaları, Güney
Madre dağlarının Corrientes burnu ile Tehuantepec
körfezi arasında basamaklar halinde okyanus kıyısına
doğru alçalan yuvarlak, yıpranmış ve eski kütlelerdir.
Yanardağ kökenli bölgeyi Güney Madre dağlarından,
Balsas ırmağı havzası ayırır.
Doğu kesimdeki Yucatan yarımadası kuzeye, Meksika
körfezine doğru uzanan alçak bir kalkerli yayladır.
Güneydoğu kesimde, Yucatan yarımadası ile Tehuantepec
kıstağı arasındaki yüzeyşekillerinin başlıcaları
arasında, Meksika körfezi kıyısındaki Tabasco ovası,yükseltilerin 2 850 m`yi aştığı Chiapas yaylası, Chiapas
vadisi, Güney Madre dağlarının doğuya doğru uzantısı
olan Chiapas dağları ve Büyük Okyanus kıyısındaki dar
kıyı ovası sayılabilir.
Topraklar. Meksika`nın en verimli toprakları alüvyonlu
topraklardır; özellikle akarsu vadileri ile körfez kıyısındaki
ve Büyük Okyanus kıyısındaki ovaları kaplarlar. Eski
göllerin kurumuş yataklarını kaplayan göl kökenli
topraklar (Bajio de Guanajuato`da ve başka havzalarda)
son derece verimlidirler. Aynı biçimde yanardağ
kökenli topraklar da genellikle verimlidir. Hümüs bakımından yoksul ve çoğunlukla baz özelliği yüksek topraklar,
Kuzey Meksika yaylası, Sonoran çölü, Aşağı Kaliforniya
ve Yucatan yarımadasının kuzey kesimindeki
kurak alanları örterler. Sıcak ve nemli alanlarda görülen
rendzina topraklarıysa, Meksika körfezi kıyısındaki
ovanın kuzey kesimlerinde, Balsas ırmağı havzasının
bazı yerlerinde ve Yucatan yarımadasının güney kesimlerinde
ağır basar.
İklim. Meksika`nın güney kesimindeki kıyı bölgelerinde
sıcak ve yağışlı olan iklim, kuzeye doğru ilerlendikçe
kuraklaşır; yükselti arttıkça sıcaklıklar düşer. Meksika
ikliminin temel özelliklerinden biri, yağışların bir mevsimden
öbürüne gösterdiği değişikliktir. Yılın daha sı
cak olan yarısında, mayıstan ekim sonuna kadar, yağışlı
mevsim yaşanır. Bu aylarda komşu okyanuslardan karaya
doğru nemli rüzgârlar eser, dağlık bölgelerde yükselmek
zorunda kalır ve dağlarda yağışa yol açarlar;
yaz mevsiminde yağışların yanı sıra tropikal hortumlar
dagörülür. Yılın daha serin olan yarısındaysa, dünyadaki
rüzgâr kuşakları güneye doğru inerler ve Meksika`nın
büyük bölümü, Bermuda astropikal yüksek basınç sisteminin
etkisine girer; bunun sonucunda hava genellikle
açıktır ve hemen hiç yağış düşmez.
Akarsular. Meksika körfezine altı büyük ırmak dökülür:
ABD sınırındaki Kuzey Bravo ırmağı (Rio Bravo), Grijalva
ırmağı (Rio Grijalva, 700 km), Usumacinta ırmağı
(Rio Usumacinta, 966 km), Papaloapan ırmağı (314
km), Coatzacoalcos ırmağı (300 km), Panuco ırmağı
(510 km). Akıttığı su miktarı bakımından Grijalva ırmağı,
büyük farkla bunların en büyüğüdür.
Büyük Okyanus`a da üç büyük ırmak dökülür: Kaliforniya
körfezinin kuzey ucundan dökülen Colorado ırmağı,
724 km uzunluğundaki Balsas ırmağı, 927 km
uzunluğundaki Lerma-Santiago ırmak sistemi (Meksika`nın
en uzun ırmağı olan Lerma Santiogo`nun yukarı
kollarından, Mexico kentine su sağlanır). Mexico kentinin
içinde yeraldığı vadi bir kapalı havzadır: Suları denize
ulaşmayıp, buharlaşır, yeraltına girer ya da göllere
boşalır. Bu yüzden başkentte hep su sıkıntısı çekilir.
Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Önemli bir biyolojikcoğrafi
bölge sınırı, düşsel bir çizgi halinde Meksika`yı
ikiye bölerek, ılıman ve tropikal bitki örtüleri ile hayvan
topluluklarını birbirlerinden ayırır. Bu nedenle Meksika`da
büyük bir biyolojik çeşitlilik gözlenir. Güneydoğu
kesimdeki eyaletlerde, özellikle Campeche`nin güneybatı
kesiminde, Chiapas`ın kuzeydoğu kesiminde, Tabasco`nun
güney kesiminde, Veracruz`un güneydoğu
kesiminde ve Yucatan yarımadasının güney kesimi ile
doğu kesiminde, yağmur ormanı türleri ağır basar. Daha
yüksek bölgelerdeki yağışlı alanlar (Doğu Madre
dağları, Batı Madre dağları, Güney Madre dağları, Chiapas
dağları, Enine Volkanik Dağlar ve Aşağı Kaliforniya`nın
kuzey kesimi), kozalaklılardan ve meşe türlerinden
oluşan ormanlarla kaplıdır. Yucatan yarımadasının
büyük bölümünde ve Büyük Okyanus ile Meksika körfezi
kıyılarındaki ovaların bazı yerlerinde, tropikal savanalar
ağır basar. Meksika yaylasında (ülkenin kuzeydo
ğu ve kuzeybatı kesimleri) ve Aşağı Kaliforniya`da yer
yer dikenli çöl bitkileri ve kurakçıl çayırlara rastlanır.
Yengeç dönencesinin güneyinde kalan Meksika körfezi
ve Büyük Okyanus kıyılarındaki alçak ve çamurlu
alanlarda, mangrov bataklıkları uzanır.
Geniş bir alana yayılmış hayvan topluluğunda geyik ler, tavşanlar, kokarcalar, porsuklar, panterler, ayılar,
yılanlar çok çeşitli kuş türleri sayılabilir. Tropikal bölgelerde
zırhlıhayvanlar, iguanalar, tapirler, maymunlar,
papağanlar, timsahlar ve yılanlara rastlanır.
Doğal kaynaklar. Meksika`da Meksika körfezi kıyısındaki
ovada büyük petrol yatakları vardır. Chiapas ve
Tabasco eyaletlerindeki 1972`den bu yana işletilen Reforma
yatakları ile 1978`de ve 1981 `de Campeche körfezinde
denizde bulunan yataklar sayesinde Meksika
dünyanın beşinci büyük petrol dışsatımcısıdır. Daha
sonra, 1984`de yeni gaz ve petrol yatakları bulunarak,
Meksika`nın petrol rezervleri, 1992`de 66 milyon varile
çıkmıştır. Petrol yataklarıyla birlikte doğal gaz, kükürt
ve tuz yatakları da bulunmuştur. Ticari bakımdan önem
taşıyan öbür yeraltı kaynakları arasında kömür ve demir
filizi yatakları sayılabilir. Meksika ayrıca, dünyanın baş
lıca gümüş dışsatımcısı ve önemli bir altın, bakır, kur
şun, manganez, çinko, cıva, flüorit, tuz üreticisidir.
Meksika topraklarının çoğu çorak ya da yamaçlarda
olduğu için, tarıma elverişli topraklar toplam yüzölçü-
mün % 15`i kadar, otlak olarak kullanılan alanlarsa %
38`i kadardır. Ülkenin %25`i ormanlarla kaplıdır. Her
iki kıyının açıklarındaki sularda bol miktarda balık vardır
ve hükümet 1980 yıllarının ortalarında, balıkçılığın geliştirilmesi
için büyük çaba harcamıştır. Meksika yaylasında
birçok hidroelektrik enerji tesisi kurulmuştur.
TOPLUM YAPISI
Meksika hükümeti 1921 `den bu yana ırksal veriler toplamamış
ya da resmî olarak açıklamamış olduğu için,
nüfusun etnik bileşimiyle ilgili kesin veriler yoktur. Genel
bir değerlendirmeyle, Meksika nüfusunun yaklaşık
%55`inin melez, yaklaşık %29`unun kızılderili,
% 15`inin beyaz, % 1 `inin çeşitli öbür ırklardan olduğu
sanılmaktadır. 1990 sayımında, nüfusun % 91`i, anadilinin
İspanyolca olduğunu belirtmiştir. İspanyolca`nın
dışında yaygın olarak konuşulan öbür diller, ülkenin orta-doğu
kesiminde konuşulan Nahuatl dili, öncelikle
Yucatan`da konuşulan Maya dili, Oaxaca eyaletinde
konuşulan Zapotek ve Mikstek dilleri, Mexico kenti dolayları
ile Puebla ve Veracruz eyaletlerinin bazı kesimlerinde
konuşulan Otomi`dir. 1990`da, 6,3 milyonu aş
kın MeksikalI, bu dillerin lehçelerinden birini konuştu
ğunu belirtmiştir.
Din. Nüfusun %93`ü katolik, % 3`ü protestandır; % 3`ü
de dinsiz olduklarını belirtmişlerdir. Musevilerin sayısı
100 000 kadardır. Din özgürlüğü anayasa güvencesi altındadır
ve kilise ile devlet birbirinden kesin biçimde
ayrılmıştır.
Nüfus. Meksika`nın nüfusu 1910`da 15 milyon kadarken,
1960`ta 34 milyon olmuş, 1980`de 69 milyonu aş
mış ve 1992 tahminleriyle 92 milyona yaklaşmıştır. Yıllık
% 2,2`lik artış oranıyla, nüfusun 2000 yılında 109
480 000 dolayında olacağı öngörülmektedir. Meksika
hükümetinin desteklediği sıkı aile planlaması programıyla,
çok daha yüksek olan nüfus artış oranı, 1971 yı
lından sonra, azalmıştır. Ama doğum oranları, düşmüş
olmalarına karşın, hâlâ yüksektir. Bu belirtilen özelliklerinden
ötürü, Meksika`nın nüfusu son derece gençtir:
Nüfusun yarısından çoğu 20 yaşın altındadır.
Ülkenin nüfus yoğunluğu en yüksek bölgeleri ortagüney
kesimde, 1 000 m`yi aşan yükseltilerde toplanmıştır
(bu merkezdeki çekirdeğin, İspanyol işgalinden
önce de yoğun nüfuslu olduğu anlaşılmaktadır). Nüfusu
en seyrek kesimler Baja California Sur eyaleti, Campeche
eyaleti ve Yucatan yarımadasındaki Quintana Roo
eyaletidir. XX. yy`ın ikinci yarısında kırsal kentlere hızlı
bir göç yaşanmıştır ve Mesika günümüzde büyük ölçü
de kentleşmiş bir ülkedir: Nüfusun % 71`i kentlerde ve
kasabalarda yaşar. Ülkenin en büyük kenti ve başkenti
Mexico, olağanüstü göç olayı sonucunda, çevre belediyelerle
birlikte dünyanın en büyük `ana kenti`dir:
1990`da 22,2 milyon nüfus. İkinci büyük kentGuadalajara`yı,
nüfus sırasıyla Monterrey, Puebla, Leon, Ciudad
Juarez, Culiacan, Mexicali, Tijuana, Merida ve Acapulco
izler.
Eğitim ve sağlık. Okuma-yazma bilmeyenlerin oranını
düşürmek amacıyla 1970 yıllarında yetişkinlere yönelik
yoğun eğitim programları uygulanması sayesinde, gü
nümüzde okuma-yazma oranı yetişkin nüfusun
%87`sini bulmuştur. 6-14 yaş arasındaki çocukların ço
ğu, 6 yıllık ücretsiz ve zorunlu ilköğretim görürler. 8 milyon
kadar öğrenci, ortaöğretim kurumlarına ve meslek
okullarına, bunların çoğu da ülkenin gelişmesi için gereksinme
duyulan mesleklerin öğretildiği bölgesel teknoloji
enstitülerine gider. Öğrencilerin yalnızca % 5`i,
yükseköğrenim görür.