Malik Aksel
Türk ressamı ve yazarı (Selanik 1903-İstanbuM 987). İstanbul Öğretmen Okulu`nu bitiren (1921 )|Ak`sel!, bir sınavı kazanarak gittiği Berlin`de Yüksek Resim Okulu`nda okudu. Dönüşünde Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü`nde, İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü`nde resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı. 1973`te Devlet Sergisi ödülünü aldı. Çağdaş Alman anlatımcılığı ile izlenimciliğinden etkilenen Aksel, bağımsız bir teknikle daha çok yerli konuları işleyen bir ressam olarak tanınmış, gazete ve dergilerde yayınlanan denemeleri, resim eleştirileriyle de dikkati çekmiştir. Türk halk sanatı, folkloru üstüne değerli incelemeler yapıp, araştırmalarındaki edebiyat kişiliğiyle kendini yazar olarak da kabul ettirmiştir: Resim Sergisinde Otuz Gün (1943), İstanbul Mimarisinde Kuşevleri( 1959), Anadolu Halk Resimleri(1960), Türklerde .
“Türk ressamı ve yazarı (Selanik 1903-İstanbuM 987). İstanbul Öğretmen Okulu`nu bitiren (1921 )|Ak`sel!, bir sınavı kazanarak gittiği Berlin`de Yüksek Resim Okulu`nda okudu. Dönüşünde “
Türk ressamı ve yazarı (Selanik 1903-İstanbuM 987).
Türk ressamı ve yazarı (Selanik 1903-İstanbuM 987). İstanbul Öğretmen Okulu`nu bitiren (1921 )|Ak`sel!, bir sınavı kazanarak gittiği Berlin`de Yüksek Resim Okulu`nda okudu. Dönüşünde Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü`nde, İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü`nde resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı. 1973`te Devlet Sergisi ödülünü aldı. Çağdaş Alman anlatımcılığı ile izlenimciliğinden etkilenen Aksel, bağımsız bir teknikle daha çok yerli konuları işleyen bir ressam olarak tanınmış, gazete ve dergilerde yayınlanan denemeleri, resim eleştirileriyle de dikkati çekmiştir. Türk halk sanatı, folkloru üstüne değerli incelemeler yapıp, araştırmalarındaki edebiyat kişiliğiyle kendini yazar olarak da kabul ettirmiştir: Resim Sergisinde Otuz Gün (1943), İstanbul Mimarisinde Kuşevleri( 1959), Anadolu Halk Resimleri(1960), Türklerde Dini Resimler (1967), Sanat ve Folklor (1971).
içten yanmalı motor
Motor gövdesinin içinde yeralan bir yanma odasında yakıtı ve havayı yakan ısı makinesi. (Basit tanımıyla, ısı makinesi, ısı enerjisini mekanik enerjiye çeviren bir makinedir.) Yakıtı, asıl hareket ettiricinin, yani mekanik hareketi yaratan aygıtın dışında yakan dıştan yanmalı motor (sözgelimi, buhar makinesi ve Stirling motoru) ile içten yanmalı motoru birbirinden ayırmak gerekir. Her iki temel motor tipi de sıcak, genleşen gazlar üretir; sonra bu gazlar, pistonları hareket ettirmek, türbin rotorlarını döndürmek ya da memeden basınçla çıkarken tepki ilkesine göre hareket oluşturmak için kullanılabilir. Otomobillerin, teknelerin, çim biçme makinelerinin ve ev jeneratörlerinin çoğuna güç sağlamakta kullanılan içten yanmalı gitgel hareketli motoru pek çok kişi görmüştür. Ateşleme yöntemine bağlı olarak, içten .
“Motor gövdesinin içinde yeralan bir yanma odasında yakıtı ve havayı yakan ısı makinesi. (Basit tanımıyla, ısı makinesi, ısı enerjisini mekanik enerjiye çeviren bir makinedir.) Yakıtı, “
Motor gövdesinin içinde yeralan bir yanma odasında
Motor gövdesinin içinde yeralan bir yanma odasında yakıtı ve havayı yakan ısı makinesi. (Basit tanımıyla, ısı makinesi, ısı enerjisini mekanik enerjiye çeviren bir makinedir.) Yakıtı, asıl hareket ettiricinin, yani mekanik hareketi yaratan aygıtın dışında yakan dıştan yanmalı motor (sözgelimi, buhar makinesi ve Stirling motoru) ile içten yanmalı motoru birbirinden ayırmak gerekir. Her iki temel motor tipi de sıcak, genleşen gazlar üretir; sonra bu gazlar, pistonları hareket ettirmek, türbin rotorlarını döndürmek ya da memeden basınçla çıkarken tepki ilkesine göre hareket oluşturmak için kullanılabilir. Otomobillerin, teknelerin, çim biçme makinelerinin ve ev jeneratörlerinin çoğuna güç sağlamakta kullanılan içten yanmalı gitgel hareketli motoru pek çok kişi görmüştür. Ateşleme yöntemine bağlı olarak, içten yanmaİı gitgel hareketli motorun iki çeşidi vardır: Kıvılcımla ateşlenen motor, sıkıştırmayla ateşlenen motor. Kıvılcımla ateşlenen motorda, yanabilir yakıt ve hava karışımını bir kıvılcım tutuşturur; sıkıştırmayla ateşlenen motorda yüksek basınçla sıkıştırılan yanma odasındaki havanın sıcaklığı artar ve püskürtülen yakıtı kıvılcım olmaksızın tutuşturur. Dizel (diesel) motoru, sıkıştırmayla ateşlenen bir motordur. Bu maddede, kıvılcımla ateşlenen motor üstünde durulacaktır. TARİHÇE İçten yanmalı motor Alman mucitleri tarafından geliştirilmiştir: Nikolaus Otto, bu tür ilk motoru yaptı ve patentini aldı (1876); Kari Benz, gücünü böyle bir motordan alan ilk otomobili yaptı (1885); Gottlieb Daimler, ilk yüksek hızlı motoru (1885) ve karbüratörü tasarladı; Rudolf Diesel, 1892`de, sıkıştırmayla ateşlenen motoru (dizel motorunu) buldu. ÇALIŞMA İLKESİ İçten yanmalı gitgel hareketli motorun çalışması ya dört zamanlı ya da iki zamanlı çevrime göre olur (zaman pistonun motor içindeki bir kesintisiz hareketidir). `Otto çevrimi` adı da verilen dört zamanlı çevrimde, silindir içindeki pistonun aşağı doğru hareketi, kısmi bir vakum oluşturur. Yanma odasında bulunan supaplar, krank miline bağlı bir eksantrik (kam) milinin hareketiyle denetlenir. Dört zaman, diziliş sırasına göre, emme, sıkıştırma, güç iletme (iş) ve atma (egzoz) diye adlandırılır. Birinci zamanda, atma supabı kapanırken emme supabı açılır; atmosfer basıncının zorlamasıyla odaya gaz ve hava karışımı dolar. İkinci zamanda, piston yukarı doğru çıkarken, emme ve atma supapları kapanır; karışım, normal atmosfer basıncından (1 kg/crrr`den) 4,9-8,8 kg/cm2 basınca kadar sıkıştırılır. Üçüncü zamanda, sıkışmış durumdaki karışım (ya kıvılcımla ya da sıkıştırmayla) ateşlenir; yanmanın ürettiği ısı, gazların silindir içinde genleşerek pistonu aşağı itmesine neden olur; piston kolu, oluşan gücü pistondan krank miline aktarır; krank mili, gitgel hareketini (başka bir deyişle, yukarı-aşağı ya da ileri-geri hareketi) dönel harekete çevirir. Dördüncü zamanda piston yukarıya çıkarken atma supabı açılır ve yanmış gazlar dışarı atılır; böylece, silindir yeni bir çevrime hazırlanır. Kıvılcımla ateşlenen iki zamanlı içten yanmalı motorlarda emme ve sıkıştırma işlemleri ile güç iletimi ve atma işlemleri tek zaman halinde birleştirilir. MOTORUN ALTSİSTEMLERİ Gitgel hareketli içten yanmalı motorda ateşleme, yakıt besleme, soğutma ve egzoz sistemleri gibi bazı altsistemler vardır. Ateşleme sistemi. Kıvılcımla ateşlenen motorun ateşleme sistemini oluşturan öğeler, kıvılcım üreten buji, bujiyi distribütöre bağlayan kablo ve kıvılcımı doğru zamanda doğru silindire gönderen distribütördür. Distribütör, düşük voltajlı enerjiyi yüksek voltajlı enerjiye çeviren bir bobinden ya da manyetodan, yüksek enerjili kıvılcım alır. Bazı ateşleme sistemlerinde günümüzde, geçmişte kullanılan platin sistemine göre genellikle daha verimli olan ve daha az sorun çıkaran elektronik devreler kullanılmaktadır. Ateşleme sistemlerinin çoğu, akü ya da manyeto biçiminde bir dış elektrik kaynağı gerektirir. Yakıt besleme sistemi. Kıvılcımla ateşlenen motorlarda, yakıt ile havayı karıştıracak bir sistem gereklidir. Bu, ya bir karbüratör ya da yakıt püskürtme (enjeksiyon) sistemi olabilir. Karbüratör, yakıtı çok küçük parçacıklara ayırarak motora giren havayla karıştırır. Sonra bu karışım, yanma odasına doğru giderken emme manifoldunda buharlaşır. Yakıt püskürtme sistemi, denetimli bir sis halinde yakıtı havanın içine püskürtür; bu işlem ya emme manifoldunda ya da her silindirin emme supabının ya da supaplarının hemen önünde gerçekleştirilir. Hem karbüratörler, hem de yakıt püskürtücüler, çok farklı hava sıcaklıklarında, motor hızlarında ve yüklerinde, doğru yakıt- hava karışımı oranını korur; bu oran, yaklaşık on beş kısım havaya bir kısım yakıttır. Yakıt püskürtme sistemi, yükseklik değişikliklerini de ödünleyebilmektedir. Marş sistemi. İçten yanmalı motorlarda herhangi bir marş (ilk hareket) sistemi gereklidir. Küçük motorlar, genellikle, bir ip çekilerek ya da bir kola ayakla basılarak çalıştırılır. Daha büyük motorlarda, sıkıştırılmış hava ya da elektrikli marş sistemi kullanılabilir. Elektrikli marş sisteminde, motor çalışmaya başlayıncaya kadar krank milini döndüren bir marş düzeneği (yüksek torklu bir elektrik motoru) vardır. Marş motorları, büyüklüklerine göre son derece güçlüdür ve yüksek akım (200-300 amper) kullanacak biçimde tasarlanmıştır. Büyük başlangıç akımları, akünün çabuk boşalmasına neden olabilir; bu nedenle, genellikle ağır iş tipi bir akü kullanılır. Solenoyit denilen ve düşük voltajlı şalterle harekete geçirilen bir elektrik anahtarı, bu bağlantıyı keser. Bu yolla, ateşleme anahtarı, marş motorundan uzağa yerleştirilebilir; ama gene de marş motorunu açıp kapatabilir. Soğutma sistemi. İçten yanmalı motorlar yüksek yanma sıcaklıklarında (kıvılcımla ateşlenen motorlar yaklaşık olarak 2 760 °C`ta, dizel motorlarıysa daha da yüksek sıcaklıklarda) çalıştıkları için, soğutma sistemi önemlidir: Soğutma sistemi olmasa, bu yüksek sıcaklıklar motorun birçok parçasına zarar verir ve eritirdi. Soğutma sistemi, temel olarak, yanma ısısını metale, suya ya da havaya dağıtır ve sıcaklığı otomatik biçimde düzenleyerek, motorun en elverişli sıcaklığı olan yaklaşık 93 °C`ta çalışmasına olanak sağlar. Küçük çim biçme makinelerinde, motorlu testerelerde, elektrik jeneratörlerinde ve motosikletlerde yaygın olarak kullanılmasının yanı sıra, küçük arabalarda ve uçaklarda da kullanılan hava soğutmalı motorların soğutma sistemi, genellikle hiç hareketli parça gerektirmez; bu nedenle de bakım gereksinmesi çok azdır ya da hiç bakım gerektirmez. Silindir kapağı (ya da en üst bölümü) ve silindir bloğu, kanatçıklı olarak dökülür; bu kanatçıklar, çevredeki havaya açık olan yüzeyi genişleterek, daha çok ısının yayılmasını sağlar. Çoğunlukla bir kapak ya da örtü yardımıyla, hava akımı kanatçıklara yönlendirilir. Motor güçlü hava akımından uzağa yerleştirilirse, bazen fan da kullanılır. Su soğutmalı motorlarda, motor bloğunda su gömlekleri vardır. Silindirleri saran bu gömleklerde suyun sürekli dolaşımını sağlamak için, çoğunlukla santrifüj pompası kullanılır. Bu yolla, yüksek yanma ısısı silindir çeperinden alınarak dolaşan suya iletilir. Sonra bu su radyatörde soğutulur; böylece, sudaki ısı enerjisi, radyatörün daha soğuk olan çevre akışkanına aktarılır. Çevre akışkanı, motorun uygulanmasına bağlı olarak hava ya da su olabilir. Egzoz sistemi. İçten yanmalı motorların egzoz (atık gaz) sistemi, yanmış sıcak gazların motordan etkili biçimde uzaklaştırılmasını sağlar. Bazı küçük motorlarda egzoz gazları doğrudan çıkarak atmosfere karışabilir. Büyük motorlardaysa, daha gürültülü oldukları için herhangi bir susturucu kullanılması gerekir. Çoğunlukla silindir biçiminde olan susturucunun içindeki düzenek, ses dalgalarını söndürerek, içerdikleri enerjiyi susturucunun içine dağıtır; atık gazları ondan sonra dışarı bırakır. Motorun güç üretme kapasitesi, birçok özelliğe bağlıdır. Bunlardan biri, yanma odasının hacmidir. Piston ile silindirin büyüklüğü artırılarak ve silindir sayısı çoğaltılarak hacim büyütülebilir. Silindirler, doğru ya da sıralı olarak (arka arkaya), yıldız biçiminde (çember oluşturacak biçimde), V biçiminde (V harfi oluşturacak biçimde) ya da düz (karşılıklı) olarak düzenlenebilir. İçten yanmalı motorun başka bir türü olan Wankel motorunda hiç silindir yoktur; onun yerine, yanma odasında hareket eden bir rotor bulunur. Aktarma. İçten yanmalı motorda, mekanik enerjiyi denetleyerek gerekli yere yönlendirmek için bir tür aktarma (iletim) sisteminin de bulunması gerekir; sözgelimi, otomobillerde, bu enerjinin itici tekerleklere yönlendirilmesi gerekir. Yüklü durumdayken bu motorlara ilk hareket verilemediği için, marş sırasında motoru yükten `ayırmak` ve motor çalışma hızına ulaştığında yükü yeniden uygulamak için, aktarma sistemi kullanılır.
astrolab, prizmalı
.
““
Bk. USTURLAP, PRİZMALI.
uygulamalı dilbilim
Çağdaş dünya, dille doğrudan ilişkili sorunların izlerini taşımaktadır. Çok sayıda insanın, savaşlar, devrimler, çeşitli yıkımlar nedeniyle, evlerinden, yurtlarından oldukları XX. yy., `mülteciler` çağı diye nitelendirilebilir. 1950 yıllarının ortalarından başlayarak, eski sömürge imparatorlukları toprakları üstünde yeni uluslar doğ muş ve bunlar, devlet ve yönetim dili olarak, eğitim ve ticaret dili olarak kendilerine bir dil seçmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca çeşitli ülkelerin büyük yerleşme merkezlerinde, çeşitli dilleri konuşan bir nüfus ortaya çıkmış, bu `çokdillilik` sonucu, yargı, güvenlik örgütü, toplumsal kurumlar, işverenler, okullar ve din kurumları, dil konularıyla yakından ilgilenmekgereğini duymuş lardır. Uygulamalı dilbilim, kökü dil olgusunda yatan insan sorunlarına çözümler getiren, .
“Çağdaş dünya, dille doğrudan ilişkili sorunların izlerini taşımaktadır. Çok sayıda insanın, savaşlar, devrimler, çeşitli yıkımlar nedeniyle, evlerinden, yurtlarından oldukları XX. “
Çağdaş dünya, dille doğrudan ilişkili sorunların
Çağdaş dünya, dille doğrudan ilişkili sorunların izlerini taşımaktadır. Çok sayıda insanın, savaşlar, devrimler, çeşitli yıkımlar nedeniyle, evlerinden, yurtlarından oldukları XX. yy., `mülteciler` çağı diye nitelendirilebilir. 1950 yıllarının ortalarından başlayarak, eski sömürge imparatorlukları toprakları üstünde yeni uluslar doğ muş ve bunlar, devlet ve yönetim dili olarak, eğitim ve ticaret dili olarak kendilerine bir dil seçmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca çeşitli ülkelerin büyük yerleşme merkezlerinde, çeşitli dilleri konuşan bir nüfus ortaya çıkmış, bu `çokdillilik` sonucu, yargı, güvenlik örgütü, toplumsal kurumlar, işverenler, okullar ve din kurumları, dil konularıyla yakından ilgilenmekgereğini duymuş lardır. Uygulamalı dilbilim, kökü dil olgusunda yatan insan sorunlarına çözümler getiren, bu tür sorunları inceleyen bilim dalıdır. Uygulamalı dilbilim terimi, dilbilimin bu gibi sorunlara uygulanması gibi bir düşünceyi çağrıştırsa da, günü müzde uygulamalı dilbilim, dilbilimle bağıntılı, ama bü tünüyle farklı bir bilim dalı olmasının yanı sıra antropoloji, ruhbilim, toplumbilim ve öğrenme kuramıyla da yakın ilişki içindedir. Uygulamalı dilbilim, insan bilimlerinin tümünün katkısıyla dil sorunlarını çözmeye çalı şan, dil öğrenimi ve öğretimi gibi, dillerin karşılaştırılması, değerlendirilmesi gibi, dil siyasetleri gibi dil temelli alanlarda sonuçları olan bir bilim dalıdır. Uygulamalı dilbilim, ana dilin, ikinci dilin ve yabancı dilin öğretimi gibi konuları da üslenir. Ana dil (ya da birinci dil) insanın dünyaya gelişinden sonra ilk konuştuğu dildir. İkinci dil, söz konusu dili herkesin konuştuğu ortamlarda öğrenilen dildir: Sözgelimi Türk işçilerinin Almanya`da öğrendikleri Almanca, onların ikinci dilidir. Türkiye`de bir çocuğun, okulda öğrendiği Almanca`ysa, onun yabancı dilidir. Dil öğrenimi ve öğretimi. Dil öğrenimi ve öğretimi konularına birçok farklı yaklaşım vardır. Dilbilgisi-çeviri yöntemi, filoloji temellidir ve dile yaklaşımını, sözgelimi Latince gibi bir klasik dille karşılaştırmalar yoluyla gerçekleştirir. Klasik dillerde, bu dilleri günümüzde konuşan kişiler bulunmaması nedeniyle, kelime sözcüğü ve dilbilgisi sınırlıdır; bu dillerin edebiyatları, ortadan kalkmış bir uygarlığın düşünce sisteminin kapılarını açar. 1940 yıllarından 1960 yıllarına kadar yaygın bir yöntem olan işiterek öğrenmeye dayanan yaklaşım da, yapısalcı dilbilimi temel almış, yazılı dile oranla konuş maya ve tikel dillerin dilbilgisine ağırlık vermiş, öğrenme biçimi olarak da sürekli tekrar yoluyla dil alışkanlığı nın, konuşma alışkanlığının üstünde durmuştur. (Bk.YAPISALCILIK.)1950 yıllarından başlayarak, Noam Chomsky ve onun görüşlerini paylaşanlar, dil yapıları ve öğrenme konusundaki eski görüşlere karşı çıkmışlar ve dilin yaratıcı birsüreç(birezbersürecideğil)gerektirdiğini, kendi iç kurallarıyla (alışkanlıkla, tekrarlamayla değil) yönlendiğini savunmuşlar, insan aklının evrensel niteliklerinin bütün , dillerin temelini ı oluşturduğunu belirtmişlerdir. Chomsky`nin gerçekleştirdiği,devrim,önce,dil öğretiminde bir seçmeci anlayışın geçerlilik kazanmasına yol açmış, daha yakın dönemdeyse iki ana görüşe ayrılmış- tır:fl`ekbir kişinin dili öğretmesini temel alan görüş; içeriğe dayalı iletişimsel görüş (etkin öğrenci katılımı gereksinmesi, uygun dil verisi ve tekrarlama alıştırmalarından çok, iletişim konusunda elde edilen bilgileri birleş tirmeye çalışır). Daha yakın dönemdeyse, Batı ülkelerinde, okuma ve yazmaya daha çok ağırlık verilmesi yolunda önemli bir değişiklik gerçekleşmiştir; bu yakla şım, konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklılığın öneminin bilincine varılmasından kaynaklanmaktadır, öğrenme ortamı. Uygulamalı dilbilimin ilgi konuları yalnızca öğrenme ve öğretmeyle sınırlı kalmaz; öğrenmenin gerçekleştiği ortam ile öğrenenler, öğreticiler ve toplumun bütünü arasındaki karşılıklı etkileşimle de ilgilenir. Ayrıca, çokdilli toplumlar içinde, kimin, hangi dille, kiminle ve hangi amaçlar için konuştuğuyla ilgilenir. Bu anlamda, uygulamalı dilbilim toplumsal dilbilimle (Bk. TOPLUMSAL DİLBİLİM) çakışırsa da, toplumsal dilbilim gibi yalnızca dili kullanma durumunu, konumunu ve bunun nedenlerini anlamaya çalışmaz; karşı lıklı iletişimi artırmak ve iletişim güçlüğünü azaltmak yolunda birara konufn arayışı içindedir. Bu genel ilgi alanları, dil toplumbilimi içinde toplanırlar; daha geniş kapsamdaysa dil siyasetini ve planlamasının bir parçasıdırlar. Dil ruhbilimi. Bütün bunlara ek olarak, uygulamalı dilbilim, bir dilin öğrenilme ya da kullanılma sürecinde öğ renenin aklının nasıl işlediğiyle de ilgilidir; bu açıdan uygulamalı dilbilim, ruhbilimsel dilbilimle çakışır. Son yıllarda, araştırmalar ikinci dili öğrenme kuramı üstünde yoğunlaştırılmış ve çocuğun dil öğrenmesinde izlediği doğal sürecin ve birinci dil ile ikinci dili öğrenme süreç lerinin benzer oldukları varsayımının temel alınmasıyla, `doğal yaklaşım` adı verilen öğretim yöntemi geliştirilmiştir. Dil ruhbilimi konusundaki araştırmalar, yapay zekâ konusundaki çalışmalara (yani doğal dil ve insan belleğinin veri depolama yöntemini taklit ederek bilgisayarlar geliştirme çabalarına) da katkıda bulunur. Uzmanlık alanları dilleri. Dilin özel kullanımına ilişkin konular, dilcileri özel amaçlar için dil öğretimi konusundaki araştırmalara yöneltmiştir. Bu alandaki çalış malar çeşitli mesleklerin kendilerine özgü `dilleri`ni derlemekten başlayarak, özel dilbilgisi ve söylem stratejilerinin işlevleriyle ilgili incelemelere kadar yayılır (sözgelimi, bilim adamlarının dilsel söylemlerinde, nesnellik ve konuya belli bir uzaklıktan bakışı sağlamak amacıyla, edilgen çatı kullanmaları). Bu ilgi alanı, uygulamalı dilbilimcileri dilin, meslekler kapsamında, özel kullanımına yönelik incelemelere götürmüştür (sözgelimi doktorlar ile hastalar, tanıklar ile yargıçlar arasındaki dil iletişimi); siyasetçiler, reklamcılar gibi halkı yönlendirmeyi amaç alan mesleklerin dilleri üstünde de araştırmalar yapılmıştır. Dil ile düşünce arasındaki ilişki konusu, uygulamalı dilbilimi, sinirsel dilbilimle de ilişkiye götürür; bu alan yalnızca biyoloji ve dil işlevleri fizyolojisini kapsamakla kalmaz, dilin kullanım bozukluklarını da içerir; sözgelimi çeşitli konuşma yitimi biçimleri, daha etkili tedavi yöntemleri bulmak amacıyla incelenir. Uygulamalı dilbilim ayrıca, sağır, kör ve dilsizlerin, bu tür özürlülere yönelik alternatif dilleri öğrenme yollarıyla da ilgilenir; işaretleri temel alan dillerin öğrenimi konusunda da önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Özet. Özetlersek, uygulamalı dilbilimciler, insan sorunlarının çözümünü uğraş edinmişlerdir. Uygulamalı dilbilimci, ne tam bir toplumsal dilbilimci, ne sinirsel ya da ruhbilimsel dilbilimci, ne bir dil öğreticisi, ne klinik uzmanı, ne de özel alanlardaki sözlüklerin yazarıdır; ya şayan dile ilişkin sorunları araştırma yolunda, bütün bu dallardan yararlanan bir uygulamacıdır.
İtalyan Somalisi
.
““
Bk. SOMALİ.
karşılaştırmalı anatomi
Hayvanlar evreninin çeşitli üyeleri arasındaki bedensel benzerlikleri ele atan inceleme. Karşılaştırmalı anatomi terimi, öncelikle erişkin omurgalıların anatomi açısından incelenmesini anlatmakla birlikte, fosil bilgilerinden ve embriyobilim verilerinden sağlananan kanıtlardan da yararlanır. Modern karşılaştırmalı anatominin kurucusu Georges Cuvier`dir. Evrim kuramına göre, yaşayan omurgalılar ortak ata tiplerinden türemişler, soy çizgisi boyunca oluşan genetik değşinimler, doğal seçim ya da üreme yalıtlanması sonucu, bütün türler, bedenlerinin çeşitli bölümlerinde değişikliklere uğramışlardır. Olası bir ortak atanın izini bulmak için, farklı türlerin anatomiler konusunda kar şılaştırmalı incelemeler yapılır. Karşılaştırmalı anatominin ana kavramı, benzeme, yani farklı hayvanlardaki beden bölümlerinin .
“Hayvanlar evreninin çeşitli üyeleri arasındaki bedensel benzerlikleri ele atan inceleme. Karşılaştırmalı anatomi terimi, öncelikle erişkin omurgalıların anatomi açısından incelenmesini “
Hayvanlar evreninin çeşitli üyeleri arasındaki
Hayvanlar evreninin çeşitli üyeleri arasındaki bedensel benzerlikleri ele atan inceleme. Karşılaştırmalı anatomi terimi, öncelikle erişkin omurgalıların anatomi açısından incelenmesini anlatmakla birlikte, fosil bilgilerinden ve embriyobilim verilerinden sağlananan kanıtlardan da yararlanır. Modern karşılaştırmalı anatominin kurucusu Georges Cuvier`dir. Evrim kuramına göre, yaşayan omurgalılar ortak ata tiplerinden türemişler, soy çizgisi boyunca oluşan genetik değşinimler, doğal seçim ya da üreme yalıtlanması sonucu, bütün türler, bedenlerinin çeşitli bölümlerinde değişikliklere uğramışlardır. Olası bir ortak atanın izini bulmak için, farklı türlerin anatomiler konusunda kar şılaştırmalı incelemeler yapılır. Karşılaştırmalı anatominin ana kavramı, benzeme, yani farklı hayvanlardaki beden bölümlerinin embriyo kökeninin benzerliğidir. Benzeşik yapılar, yapısal açı dan aynı olabilirler; ama fizyolojik ya da mekanik işlev bakımından mutlaka aynı olmaları gerekmez. Sözgelimi, balığın yüzme kesesi ile dört ayak üstünde yürüyen hayvanların akciğerleri, embriyonun benzer yutak alanlarından doğmuş, sonradan bütünüyle farklı işlevlere uyum yapmışlardır. Kan hücreleri tiplerinin, kan serumu proteinlerinin ve genetik gereçlerin karşılaştırılmasıyla, benzeşimler kurutabilir.
karşılaştırmalı dilbilim
.
““
Bk. TARİHSEL DİLBİLİM.
karşılaştırmalı ruhbilim
.
“Denetimli koşullar altındaki hayvan davranışlarının, hayvanların yaban ortamındaki davranışlarıyla karşılaş tırılması. Ruhbiliminin bu dalı, evrim kuramının bilimsel yönden kabul “
Denetimli koşullar altındaki hayvan davranışlarının,
Denetimli koşullar altındaki hayvan davranışlarının, hayvanların yaban ortamındaki davranışlarıyla karşılaş tırılması. Ruhbiliminin bu dalı, evrim kuramının bilimsel yönden kabul edilmesiyle doğmuş, insan davranışları nın kökenini, hayvanlarınkinde aramıştır. Günümüzde bu tür karşılaştırmalar, büyük bir satanımla yapılmaktadır.
Cemali
.
“Türk şairi (? 1412`ye doğr.-? 1510`a [?] doğr.). Yaşamı üstüne pek bilgi bulunmayan Cemali`nin (asıl adı Bayez/ftir),Şeyhi`nin yeğeni olduğu, Çelebi Mehmet, Murat II ve Fatih Sultan Mehmet “
Türk şairi (? 1412`ye doğr.-? 1510`a [?] doğr.).
Türk şairi (? 1412`ye doğr.-? 1510`a [?] doğr.). Yaşamı üstüne pek bilgi bulunmayan Cemali`nin (asıl adı Bayez/ftir),Şeyhi`nin yeğeni olduğu, Çelebi Mehmet, Murat II ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde yaşadığı, Bayezit II döneminde öldüğü sanılır. Divan`ı bulunamamıştır. Mesnevileri ve nazireleri, güçlü bir şair olduğunu göstermektedir. Başlıca yapıtları: Gülşen-i Uşşak ya da Flümâ vü Hü mayun [mesnevi), Miftahjül-Ferec[mesnevi], RisaletülAcibe fis-Sanayi ve Bedayi[edebi sanatlarla ilgili manzum yapıt).
Necati Cumalı
Türk şairi ve yazarı (Florina, Yunanistan 1921). Hukuk fakültesini bitirip (1941), Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar genel müdürlüğünde çalışan (1945-1948) Necati Cumalı, avukatlık (1950-1957), Paris Basın ataşeliğinde memurluk, İstanbul Radyosu`ndaîredaktörlük yaptı (1959-1963). `Benim şairliğim kitaplarıma aldığım şiirlerimi yayınlamamla başlar` demiş olan Necati Cumalı, ilk öykü denemelerini 1945`lerde yayınlamaya başlamış, tiyatro ve romana da yönelerek, edebiyatın hemen her dalında belli bir başarı çizgisinin altına düşmeyen yapıtlar vermiştir. Garip akımı içinde, yalınlıktan sevinç payı çı karan, günlük olaylara, olağan durumlara şiiri ekleyen bir şair olarak tanınmıştır. Şiir kitapları: Kızılçullu Yolu (1943), Harbe Gidenin Şarkıları! 1945), Mayıs Ayı Notları {1947), GüzelAydınlık! .
“Türk şairi ve yazarı (Florina, Yunanistan 1921). Hukuk fakültesini bitirip (1941), Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar genel müdürlüğünde çalışan (1945-1948) Necati Cumalı, avukatlık “
Türk şairi ve yazarı (Florina, Yunanistan 1921).
Türk şairi ve yazarı (Florina, Yunanistan 1921). Hukuk fakültesini bitirip (1941), Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar genel müdürlüğünde çalışan (1945-1948) Necati Cumalı, avukatlık (1950-1957), Paris Basın ataşeliğinde memurluk, İstanbul Radyosu`ndaîredaktörlük yaptı (1959-1963). `Benim şairliğim kitaplarıma aldığım şiirlerimi yayınlamamla başlar` demiş olan Necati Cumalı, ilk öykü denemelerini 1945`lerde yayınlamaya başlamış, tiyatro ve romana da yönelerek, edebiyatın hemen her dalında belli bir başarı çizgisinin altına düşmeyen yapıtlar vermiştir. Garip akımı içinde, yalınlıktan sevinç payı çı karan, günlük olaylara, olağan durumlara şiiri ekleyen bir şair olarak tanınmıştır. Şiir kitapları: Kızılçullu Yolu (1943), Harbe Gidenin Şarkıları! 1945), Mayıs Ayı Notları {1947), GüzelAydınlık! 1951), İmbatla Gelen( 1955), Güneş Çizgisi U 957), Yağmurlu Deniz (son iki kitabı ve yeni şiirler, 1968; 1969 TDK Şiir Ödülü), Başaklar Gebe (1970), Ceylan Ağıdı G975), Tufandan Önce (bütün şiirleri, 1983; Yeditepe Şiir Armağanı), Aşklar, Yalnızlıklarltoplu şiirler I, 1985), Kısmeti Kapalı Gençlik (toplu şiirler II, 1986). Başlıca öykü kitapları: Yalnız Kadın (1955), Değişik Gözle (1956, 1957 Sait Faik Hikâye Armağanı), Susuz Yaz f1962, kitaba adını veren öykü filme alındı; oyunlaştırıldı), Ay Büyürken Uyuyamam (1969), Makedonya 1900 (1976; 1977 Sait Faik HikâyeiArmağam), Kente İnen Kaplanlar (1976), Dila Hanım (1938), Revizyonist (1979), Aylı Bıçak! 1981). Başlıca romanları: Tütün Zamanı! 1959, 2. bas. Zeliş adıyla, 1971), Yağmurlar ve Topraklar (1973), Acı Tü tün (1974), Aşk da Gezer (1975). Başlıca oyunları: Oyunlar I!Boş Beşik-Ezik Otlar-Vur Emri, 1969), Boş Beşik (filme alındı, 1955), Oyunlar 2 ISusuz Yaz-Tehlikeli Güvercin-Yeni Çıkan Şarkılar ya da Juliette, 1969), Oyunlar 3 (Nalınlar-MasallarKaynana Ciğeri, 1969), Oyunlar4!Derya Gülü-Aşk Duvarı-Zorla Ispanyol, 1969), Oyunlar 5 IGömü-Bakanı Bekliyoruz - Kristof Kolomb`un Yumurtası, 1973), Oyunlar 6 IMine-Yürüyen Geceyi Dinle-İş Karar Vermekte, 1976), Çalıkuşu (Reşat Nuri Güntekin`den oyunlaştırdı, 1963), Vatan Diye Diye! 1990). Denemeleri: Niçin Aşk D 971), Senin İçin Ey Demokrasi (1976), Etiler Mektupları (1982). Günlükleri: Yeşil Bir At Sırtında! 1990).