akarsu
.
““
Bk. i rm a k
Bedia Akarsu
.
“Türk felsefecisi (İstanbul 1921). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi felsefe bölümünde-profesörlüğe yükseİen (1968) Bedia Akarsu, 1984`te emekliye ayrıldı. Başlıca yapıtları: “
Türk felsefecisi (İstanbul 1921). İstanbul Üniversitesi
Türk felsefecisi (İstanbul 1921). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi felsefe bölümünde-profesörlüğe yükseİen (1968) Bedia Akarsu, 1984`te emekliye ayrıldı. Başlıca yapıtları: Modern Toplumda Kadın (1963), Ahlâk Öğretileri I (1963), Ahlâk Öğretileri II(1968), Atatürk Devrimi ve Yorumları (1969), Felsefe Terimleri Sözlüğü (1975), Çağdaş Felsefe (1979).
Mediha Akarsu
.
“Türk seramikçisi ve heykelcisi (İstanbul 1918-ay.y. 1976). Ankara Kız Teknik Öğretmen Okulu Resim bölümünü bitiren Mediha Akarsu (1940), öğrenimini Paris`te seramik ve resim alanında sürdürdü. “
Türk seramikçisi ve heykelcisi (İstanbul 1918-ay.y.
Türk seramikçisi ve heykelcisi (İstanbul 1918-ay.y. 1976). Ankara Kız Teknik Öğretmen Okulu Resim bölümünü bitiren Mediha Akarsu (1940), öğrenimini Paris`te seramik ve resim alanında sürdürdü. Hitit sanatını çağrıştıran biçim ve figürleriyle ün salıp, yurt içi ve yurt dışında sergiler açtı, Çanakkale Seramik Yarışması`nda birincilik aldı (1970).
ırmaklar ve akarsular
Akaçladıkları bölgelerin fazlalık sularını daha büyük su kütlelerine ya da doğrudan doğruya denizlere ileten su kütleleri. Irmaklar ve akarsular, insanların kullanımına uygun suyun aşağı yukarı tümünü taşırlar. İnsanlık tarihinin başlarındaki dört büyük uygarlık, ırmaklarla ve taşkın ovaların verimli, kolay işlenen topraklarıyla yakından bağlantılı olarak gelişmiştir: Irak`ta Dicle ve Fırat kıyılarında Sümer uygarlığı; Pakistan`da İndus kıyısında Harappa uygarlığı; günümüzdeki Çin`in orta kesiminde, Huang Hı (Sarıırmak) ve Yangdzı ırmakları kıyılarında Çin uygarlığı; Mısır`da Nil kıyılarında eski Mısır uygarlığı. Sonraki yüzyıllarda da ırmaklar ve vadileri, tarihin akışı içinde önemli rol oynamayı sürdürmüşler, Kuzey Amerika`nın büyük bölümü ırmak yollarından giden gezginler .
“Akaçladıkları bölgelerin fazlalık sularını daha büyük su kütlelerine ya da doğrudan doğruya denizlere ileten su kütleleri. Irmaklar ve akarsular, insanların kullanımına uygun suyun aşağı “
Akaçladıkları bölgelerin fazlalık sularını daha
Akaçladıkları bölgelerin fazlalık sularını daha büyük su kütlelerine ya da doğrudan doğruya denizlere ileten su kütleleri. Irmaklar ve akarsular, insanların kullanımına uygun suyun aşağı yukarı tümünü taşırlar. İnsanlık tarihinin başlarındaki dört büyük uygarlık, ırmaklarla ve taşkın ovaların verimli, kolay işlenen topraklarıyla yakından bağlantılı olarak gelişmiştir: Irak`ta Dicle ve Fırat kıyılarında Sümer uygarlığı; Pakistan`da İndus kıyısında Harappa uygarlığı; günümüzdeki Çin`in orta kesiminde, Huang Hı (Sarıırmak) ve Yangdzı ırmakları kıyılarında Çin uygarlığı; Mısır`da Nil kıyılarında eski Mısır uygarlığı. Sonraki yüzyıllarda da ırmaklar ve vadileri, tarihin akışı içinde önemli rol oynamayı sürdürmüşler, Kuzey Amerika`nın büyük bölümü ırmak yollarından giden gezginler tarafından bulunmuş ve yeni kıtadaki büyük yerleşme merkezlerinin çoğu, ırmakların yakınında kurulmuştur. Irmaklar ve akarsular, evlerde, tarımda ve sanayide kullanılan suyu doğrudan sağlamalarının yanı sıra, hidroelektrik güç santralları aracılığıyla enerji üretir, fosil yakıtlı ve nükleer yakıtlı birçok enerji santralına da, soğutma suyu sağlarlar. Ayrıca, ulaşım yolu olarak, insan atıklarını taşıyan doğal `atık işleme tesisleri` olarak, balıkların ve yaban hayvanlarının yaşam ortamı olarak işlev görürler. Sürekli değişen nitelikleri ve sık sık oluşturdukları göz alıcı görünümler nedeniyle, birçok yazara ve ressama esin kaynağı olmuşlardır. IRMAK BOŞALTIMI, IRMAK AĞLARI VE AKAÇLAMA HAVZALARI Dünya ölçeğinde ele alındığında, ırmakların ve akarsuların su kaynağı olarak önemi, belirli bir anda taşıdıkları su miktarından (dünyadaki tatlı suların yalnızca yaklaşık 0,14`ü ve toplam suyun yaklaşık 0 ,01`i) değil, belirli bir zaman döneminde taşıdıkları toplam su hacmi olan ortalama debilerinden kaynaklanır. Dünya ölçeğinde bu miktar, yılda yaklaşık 39 000 km3`tür. Dünyanın en büyük ırmağı Amazon`un debisi, ikinci büyük ırmak Kongo`dan yaklaşık beş kat fazladır ve dünyadaki toplam ırmak debisinin % 17`sini aşar. Uygulamada, bir ırmağın belirli bir noktadaki boşaltımı, yüzey genişliği ile ortalama derinlik ve ortalama hız çarpılarak belirlenir. Irmak, akarsu, dere, vb. terimlertarihsel olarak kullanılagelen terimlerdir; bunların arasındaki hidrolojik ayrım önemsizdir. Irmağın genellikle doğru akışlı özellikte olduğu düşünülmekle birlikte, gerçekte ırmak, ağaç gibi dallanan bir ağdır. Kolu olmayan en küçük dallar, birinci dereceden akarsular diye tanımlanır. Birinci dereceden iki akarsu birleşerek, ikinci dereceden bir akarsu oluşturur; ikinci dereceden iki akarsuyun birleşmesiyle üçüncü dereceden bir akarsu oluşur ve bu böyle sürer. Uzunluğu yaklaşık 1,6 km olan akarsular birinci dereceden kabul edilirse, sözgelimi Mississippi ırmağı, onuncu dereceden bir akarsudur; ama daha küçük dereler ve sel akıntıları birinci dereceden sayılırsa, derecesi çok daha yüksektir. Yapılan birçok araştırmanın ortaya koyduğuna göre, belirli bir bölgedeki birinci dereceden akarsuların sayısı, bir sonraki en yüksek dereceden genellikle üç-beş kat fazladır. Ayrıca, akarsuların ortalama uzunlukları ve akaçlama havzalarının büyüklüğü de, bir dereceden öbürüne doğru düzenli olarak yükselmektedir. Bu düzenli ilişkilerin, ırmak ağlarının yerbilimsel evriminde işlerlikte olan rastgele süreçler den kaynaklandığı kanıtlanmıştır. Irmak üstündeki belirli bir noktanın yukarısında ırmak ağına su sağlayan kara alanına, ırmağın o noktadaki akaçlama (su toplama) havzası denir. Böyle bir alan, genellikle yüzey yapısına dayalı olarak tanımlanır; bunun için, birtopoğrafya haritası üstüne su bölümü çizgileri, yani bir ırmak ağına su sağlayan alanı başka bir ırmak ağına su sağlayan alandan ayıran sınırlar çizilir Belirli bir bölgede, bir ırmağın belirli bir noktasındaki ortalama boşaltım miktarı, o noktanın yukarısındaki akaçlama alanıyla doğru orantılıdır. Bu boşaltım akaçlama alanına bölünürse ve ölçüm birimleri arasında gerekli dönüştürmeler yapılırsa, boşaltım miktarının, birim zamandaki derinlik (sözgelimi cm/yıl) olduğu söylenebilir. Böylece farklı büyüklüklerdeki akarsuların ortalama boşaltım miktarları karşılaştırılabilir; ayrıca, toplam ırmak sularının kaynağı olan yağış (yağmur ya da eriyen karlar) ile akarsu boşaltımı doğrudan karşılaştırılabilir. Su, doğrudan doğruya su yüzeyine düşerek, akaçlama havzasının yüzeyinden akarak ya da havza yüzeyinin altında yeraltı suyu biçiminde akarak ırmak ağına karışabilir. Dünyadaki ırmakların boşaltımının yaklaşık üçte birini, yağış ve kar erimesi dönemleri arasında boşaltım oranının korunmasında belirleyici önem taşıyan yüzey altı akışı oluşturur. Geri kalan üçte ikinin aşağı yukarı tümünü yüzey akışı sağlar. Kurak bölgelerde ve kentleşmiş alanlarda, akaçlama havzasının aşağı yukarı tümü bu akışa katkıda bulunurken, yağışlı bölgelerde genellikle, yalnızca akarsu yatağına bitişik alçak alanlar bunu sağlar. Söz konusu alanlarda, yeraltı suyu düzeyi, toprak yüzeyine yakındır ve toprağa sızan yağmur ya da eriyen kar nedeniyle yükselir. Yükselme yüzeye ulaştığında, artık sızma olmaz; daha sonra gerçekleşen yağmur ya da kar erimesi hızla akarak, yüzey akışı olarak akarsuya karışır. Akaçlama havzasının geri kalanında, özellikle de orman varsa, toprak öylesine geçirgendir ve yeraltı suyu yüzeyi öylesine derindedir ki, yağışın aşağı yukarı tümü toprağın altına süzülür. IRMAK YATAKLARI Irmaklar, genellikle yataklarını kendileri biçimlendirirler. Ama bir ırmağın taşıdığı su miktarı, çoğunlukla, yatağı doldurmak için gerekli olandan epeyce azdır ve yatağın kapasitesini çok ender aşar. Boşaltım miktarı ile yatak kapasitesi arasındaki bu genel uyumsuzluk, yatağın büyüklüğünün, nispeten sık (2-3 yılda bir) olan ve aşındırıcı gücü oldukça yüksek büyük akışlar tarafından, belirlenmesinden ileri gelir. Çok büyük taşkınların aşındırıcı etkisi fazladır; ama bu tür taşkınlar yatak büyüklüğünü uzun dönemde etkileyecek kadar sık olmaz; çoğunlukla geçerli olan küçük akışlarsa, çok az etki gösterir. Yatak kapasitesini, birkaç yılda bir olan yüksek akışlar belirlediği için, ırmakların çoğu, 2-3 yılda bir doğal biçimde kabararak yatağından taşar. Suyun yatağa geliş oranı değişirse, ırmak hızını, derinliğini ve genişliğini değiştirerek, boşaltım miktarını ayarlar. En büyük değişiklik çoğunlukla derinlikte olur; çünkü hem yatak tabanı hızlı bir sürtünmenin etkisinde kalır,` hem de su yüzeyinin düzeyi ayarlanır. Boşaltımdaki değişikliğe karşı ikinci büyük uyum, hızda, en küçük uyumsa genişlikte olur. Ne var ki, bir ırmak ağının kaynağından ağzına (döküldüğü yere) doğru ilerlendikçe, akaçlama alanının genişlemesiyle hemen her zaman gözlenen boşaltım artışı, çoğunlukla genişlikteki artışla dengelenir ve derinlik artışı oranı daha az olur. Dolayısıyla, ırmaklar, ağız yönüne doğru nispeten genişlerler. Bic-irmak sisteminde, ağıza doğru hız da artar; ama bu artış yavaş oranda olur. Akarsu ağlarının çoğunun ayırıcı özelliği olan ağız yönünde boşaltımın artmasının istisnaları, kurak bölgelerde gözlenir. Kurak bölgelerde yataklar yılın büyük bölümünde kuru kalır; şiddetli yağışlarda hızla akan sel suları, bazen apansız taşkınlara neden olur; su, daha önce kuru olan yatakta ilerlerken, giderek toprağa sızar; böylece, akış aşağı boşaltım azalır. Irmak yatağının eğimi, kaynak ile ağız arasında azalır; bu nedenle, iyice oturmuş bir akarsuyun boyuna kesiti, yukarı doğru içbükey olan düzgün bir eğridir. Eğim, ırmağın boşaltımında, taşıdığı tortu yükünde ve taban düzeyinde (yani, ırmağın okyanus gibi büyük bir durağan su kütlesine karıştığı düzeyde) oluşan değişikliklere bağlı olarak, zaman içinde de değişir. Sözgelimi, bir taşkın sırasında, ırmağın hızı büyüktür ve normalden daha çok tortu taşıyabilir. Bu nedenle ırmak, tabanını oyarak daha çok tortu (aşınma gereci) toplar ve hızı ile tortu yükü birbirini dengeleyinceye kadar eğimi azalır. Ama taşkın sona erip, ırmağın boşaltımı normale döndüğünde, ırmak, taşıdığı tortuyu yatağa bırakarak fazlalık tortudan kurtulur ve hızı ile tortu yükü bir kez daha dengeleninceye kadar eğimini artırır. Böylece ırmak, ideal düzleşmiş akışa (yani, eğimin ve hızın, tortu yükünü taşımaya kusursuzca uyum sağlamış olduğu akışa) ulaşma yönünde sürekli bir eğilim gösterir. Taban düzeyi, boşaltım ve tortu yükü çok değişken özellikler olduğu için, bu süreç hiçbir zaman bitmez. Havadan gözlemlendiğinde ya da haritada bakıldığında, ırmak yataklarında çok farklı biçimler gözlenir. Aralarında pek çok set ve ada bulunan birbiriyle bağlantılı yatakların oluşturduğu ağ, `örgülü akarsu` diye adlandırılır. Nispeten dik eğimli olan bu akarsular, oldukça büyük miktarda kum ve çakıl taşır. Menderesler, düzenli aralıklarla bir dizi bakışımlı büklümden oluşur; bu yatak biçimi, genellikle, eğimi az olan, yatağı balçıktan oluşan akarsularda görülür. Büklümlerin eğrilik yarıçapı ve `dalga boyu` ile akarsuyun genişliği arasındaki oran, aşağı yukarı bütün akarsularda aynıdır. Menderesleri oluşturan mekanizma tam olarak bilinmemektedir. Ayrıca, düzensiz kavisli ırmak yatakları da vardır.
Federasyon karşıtları
.
“ABD tarihinde, 1787-88 yıllarında ABD Anayasasının onaylanmasına karşı çıkan topluluğa verilen ad. George Clinton, George Mason, Patrick Henry ve Elbridge Gerry`nin önderliğini yaptıkları “
ABD tarihinde, 1787-88 yıllarında ABD Anayasasının
ABD tarihinde, 1787-88 yıllarında ABD Anayasasının onaylanmasına karşı çıkan topluluğa verilen ad. George Clinton, George Mason, Patrick Henry ve Elbridge Gerry`nin önderliğini yaptıkları Federasyon karşıtları, önerilen Anayasa`ya federal hükümete aşırı güç verdi ğini öne sürerek karşı çıktılar: İnsan Hakları Bildirisi bir ölçüde, onların bireysel hakların tehlikeye girmesi kaygılarını azaltmak için hazırlandı. Anayasa onaylandıktan sonra, Kongre`de bir muhalefet partisi oluşturdular ve zaman içinde Jefferson`un Cumhuriyetçi Parti`siyle birleşerek, Demokratik Cumhuriyetçi Parti`yi (daha sonra Demokrat Parti`ye dönüştü) oluşturdular.
Kars (kent)
Kars ilinin merkezi. Kars kenti, Doğu Anadolu Bölgesi`nde,
Araş ırmağının kollarından Arpaçay`a karışan
Kars suyunun sağ (doğu) kıyısında kurulmuştur.
T A R İ H
Eskiçağ`daki adı Chorsa olan, günümüzdeki adı Orta-
çağ`da kullanılmaya başlanan Kars ve çevresi, İ.S. V.
yy`da Sasanilerin, X. yy`da BizanslIların eline geçti.
1064`te Selçuklu sultanı Alparslan tarafından fethedilip,
Malazgirt zaferinden önce Türk egemenliğine giren
Anadolu kentlerinden biri oldu. Malazgirt Savaşı`ndan
(1071) sonra, yörede egemen olan Saltukoğulları Beyli-
ği`ne bağlandı. 1153`te Kıpçakların, ardından kısa bir
süre Gürcülerin, sonra yeniden Saltukoğullarının eline
geçip, XIII. yy`ın ilk yarısında Anadolu Selçukluları ile
Gürcüler arasında birkaç kez el değiştirdi. 1239`da Mo-
ğollar tarafından yakılıp yıkıldı. XIV. yy`ın .
“Kars ilinin merkezi. Kars kenti, Doğu Anadolu Bölgesi`nde, Araş ırmağının kollarından Arpaçay`a karışan Kars suyunun sağ (doğu) kıyısında kurulmuştur.
T A R İ H Eskiçağ`daki “
Kars ilinin merkezi. Kars kenti, Doğu Anadolu Bölgesi`nde,
Kars ilinin merkezi. Kars kenti, Doğu Anadolu Bölgesi`nde,
Araş ırmağının kollarından Arpaçay`a karışan
Kars suyunun sağ (doğu) kıyısında kurulmuştur.
T A R İ H
Eskiçağ`daki adı Chorsa olan, günümüzdeki adı Orta-
çağ`da kullanılmaya başlanan Kars ve çevresi, İ.S. V.
yy`da Sasanilerin, X. yy`da BizanslIların eline geçti.
1064`te Selçuklu sultanı Alparslan tarafından fethedilip,
Malazgirt zaferinden önce Türk egemenliğine giren
Anadolu kentlerinden biri oldu. Malazgirt Savaşı`ndan
(1071) sonra, yörede egemen olan Saltukoğulları Beyli-
ği`ne bağlandı. 1153`te Kıpçakların, ardından kısa bir
süre Gürcülerin, sonra yeniden Saltukoğullarının eline
geçip, XIII. yy`ın ilk yarısında Anadolu Selçukluları ile
Gürcüler arasında birkaç kez el değiştirdi. 1239`da Mo-
ğollar tarafından yakılıp yıkıldı. XIV. yy`ın ikinci yarısında
sırasıyla Altınordu devletinin,) Celayirlilerin, Karakoyunluların
eline geçip, 1386`da Timur tarafından
alındı ve kalesi önemli ölçüde yıkıldı. XV. yy`ın başlarında
yeniden Karakoyunlulara geçip, XV. yy`ın ikinci yarı
sında Akkoyunlu Uzun Haşan tarafından alındı.
1534`te Kanuni Sultan Süleyman`ın `Irakeyn` seferi sı
rasında savaşsız olarak Osmanlı topraklarına katıldı ve
büyük bölümü yıkık olduğundan, Kanuni Sultan Süleyman`ın
buyruğuyla onarıldı. Safevi akınlarından büyük
zarar görüp, Murat III döneminde yeniden onarıldı.
1604`te kısa bir süre İranlıların egemenliğinde kalıp,
büyük ölçüde yakılıp yıkıldı. 1828`de Ruslar tarafından
istila edilip, Edirne Antlaşmasıyla geri verildiyse de, Kı
rım Savaşı (1853-55) sırasında yeniden Rusların saldırı
larına uğradı ve iki ay süren başarılı bir savunmadan
sonra, 28 Kasım 1855`te düştü.
Paris Antlaşmasıyla (1856) Osmanlılara geri verilen
Kars, 1877-1878 Savaşı`nda (Doksanüç Harbi), yeniden
Rusların saldırısına uğrayıp, 18 Kasım 1877`de işgal
edildi. Ayastefanos Antlaşmasıyla (3 Mart 1878) Rusya`ya
bırakılıp, 40 yıla yakın süre Rus yönetiminde kaldıktan
sonra Brest-Litovsk Antlaşmasıyla (3 Mart 1918)
geri verildi. Mondros Antlaşması`na (30 Ekim 1918) gö
re, Osmanlı ordusunun 1914`ten önceki sınırları gerisine
çekilmesi öngörüldüğünden, İngilizler tarafından iş
gal edildi; sonra Ermenilerle Gürcülerin denetimine bı
rakıldı. 30 Ekim 1920`de, Kâzım Karabekir komutasındaki
Türk ordusu tarafından kurtarıldı.GÜNÜMÜZDE KARS
Cumhuriyet döneminin başlarında Kars`ın 15 000`i bulmayan
nüfusu (1927`de 13 735), 1940`ta 25 OOO`e yaklaşıp
(24 755), 1950`de 21 130`a düştü. Sonra yeniden
artarak 1960`ta 30 OOO`i, 1970`te 50 OOO`i aştı ve 1990
sayımında 80 OOO`e yaklaştı (78 455).
Günümüzde Kars`ta birbirinden farklı iki kesim dikkati
çeker: Eski kesim; yeni kesim.. Kuzeyde bir tepe
üstünde bulunan Kars kalesi çevresinde yeralan, dar ve
zikzaklı sokaklı eski kesimin çekirdeğini Kaleiçi mahallesi
oluşturur. 1878`den sonra düzenli bir plana göre
kurulmuş olan, sokak ve caddeleri birbirini dik kesen
yeni kesim, ovaya doğru yayılır.
Kars (il)
Doğu Anadolu Bölgesi`nde il. Yüzölçümü 9 442 km2, nüfusu 1990 sayımına göre 349 437, merkezi Kars kenti olan Kars ili, 8 ilçeye ayrılmıştır: Merkez, Akyaka, Arpa çay, Digor, Kağızman, Sarıkamış, Selim, Susuz. Doğuda Ermenistan Cumhuriyeti`yle, kuzeyde, batı da ve güneydeyse Ardahan, Erzurum, Ağrı ve İğdır illeriyle sınırlı olan Kars ilinde, yükseltisi 2 000 m`yi aşan alanlar geniş yer tutar. `Erzurum-Kars yaylası` adı da verilen bu yüksek alanlar üstünde 2 500 m`yi aşan (Kars`ın güneydoğusunda Dumanlıdağ, Hacıhalil dağı, vb.) ya da 3 000 m`ye çok yaklaşan (Kağızman`ın kuzeyindeki Yağlıca dağında 2 961 m), hattâ 3 000 m`yi aşan (Sarıkamış`ın güneyindeki Aladağ`da 3 138 m) doruklar yükselir. İlin kuzeyinde, Ardahan iliyle sınırı oluşturan Allahuekber dağları uzanır. Kars`taki yüksek yaylalar sert .
“Doğu Anadolu Bölgesi`nde il. Yüzölçümü 9 442 km2, nüfusu 1990 sayımına göre 349 437, merkezi Kars kenti olan Kars ili, 8 ilçeye ayrılmıştır: Merkez, Akyaka, Arpa çay, Digor, Kağızman, “
Doğu Anadolu Bölgesi`nde il. Yüzölçümü 9 442
Doğu Anadolu Bölgesi`nde il. Yüzölçümü 9 442 km2,
nüfusu 1990 sayımına göre 349 437, merkezi Kars kenti
olan Kars ili, 8 ilçeye ayrılmıştır: Merkez, Akyaka, Arpa
çay, Digor, Kağızman, Sarıkamış, Selim, Susuz.
Doğuda Ermenistan Cumhuriyeti`yle, kuzeyde, batı
da ve güneydeyse Ardahan, Erzurum, Ağrı ve İğdır illeriyle
sınırlı olan Kars ilinde, yükseltisi 2 000 m`yi aşan
alanlar geniş yer tutar. `Erzurum-Kars yaylası` adı da
verilen bu yüksek alanlar üstünde 2 500 m`yi aşan
(Kars`ın güneydoğusunda Dumanlıdağ, Hacıhalil dağı,
vb.) ya da 3 000 m`ye çok yaklaşan (Kağızman`ın kuzeyindeki
Yağlıca dağında 2 961 m), hattâ 3 000 m`yi aşan
(Sarıkamış`ın güneyindeki Aladağ`da 3 138 m) doruklar
yükselir. İlin kuzeyinde, Ardahan iliyle sınırı oluşturan
Allahuekber dağları uzanır.
Kars`taki yüksek yaylalar sert kara iklimi etkisindedir.
Kars kentinde en soğuk ay ortalaması -11 °C, günümü
ze kadar kaydedilen en düşük sıcaklık - 39,6 °C
(7.1.1954), en sıcak ay ortalaması 17,3 °C, günümüze
kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık 34,6 °C`tır
(16.8.1948). İlin güney kesiminde,Araş vadisinde yeralan
Kağızman`daysa, özellikle kış sıcaklıkları Kars`takinden
oldukça farklıdır: En soğuk ay ortalaması - 3,7 °C;
en sıcak ay ortalaması 21,7 °C. Kars kentinde yıllık yağış
miktarı 528 mm, en yağışlı mevsim yaz, en kurak mevsim
kıştır. Ülkemizin başka hiçbir köşesinde rastlanmayan
bu yağış rejimi tipi, yalnızca Kars-Ardahan kesimine
özgüdür.
Kars ilinin bitki örtüsünde ormanlar çok yer tutmaz.
Sarıkamış dolaylarında bütünüyle sarıçamlardan olu
şan ormanlara rastlanır. Kars yaylasındaysa, yaz sonuna
kadar yeşilliklerini koruyabilen çayırlar yaygındır.
Kars ilindeki akarsuların çoğu, Araş ırmağının kolları
olan Kars suyu ve karıştığı Arpaçay aracılığıyla, Hazar
denizine dökülür.
EKONOMİ
Kars ilinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Ekili
alanların yüzde 90`ından çoğu tahıl ekimine ayrılmış
tır. Tahıl türleri arasında buğday başta gelmekle birlikte,
bazı yıllarda arpa üretimi öne geçer. Kış sebzesi olarak
lahana ve şalgam yetiştirilir. En çok üretilen sebze patatestir.
Çayır ve otlaklar il yüzölçümünün yarısından çoğunu
kapladığı için hayvancılık, özellikle de büyükbaş hayvan
yetiştiriciliği (peynir, yağ ve süt tozu üretimi) geliş
miştir. Arıcılık da önemlidir.
Kars ilinde önemli yeraltı gelir kaynağına rastlanmaz.
Sanayide özellikle hayvancılık ürünlerini işleyen fabrikalar
ağır basar: Süt ve süt ürünleri (özellikle gravyer
peyniri) alanında üretim yapan küçük işletmelerin yanı
sıra, Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu`nun açtığı büyük
fabrika. Çimento ve yem fabrikaları da ilin önemli sanavi
kuruluşlarıdır.
ULAŞIM
Kars ilinin en önemli ulaşım eksenleri, Erzurum`dan
başlayıp Sarıkamış üstünden Kars kentine ulaşan, oradan
da sınırlarımızın dışına çıkan karayolu ve demiryollarıdır.
Eskiden demiryollarının Erzurum-Sarıkamış arası
`dar hat`, Sarıkamış`tan sınıra kadar olan kesimi de
normalden `geniş hat` biçimindeyken, günümüzde tamamı
normal genişliktedir. İli Karadeniz kıyılarına bağ
layan önemli karayolu, Kars-Ardahan-Artvin üstünder
Hopa`ya ulaşır. Ayrıca, Kars kentinde küçük uçaklarır
inebildiği bir havaalanı vardır.
karsinom
.
““
Bk. KANSER; UR
karst gölleri
.
“Yerli kaya göllerinin öbeklerinden birini belirten coğ rafya terimi. Kalkerli (kireçli) topraklarda, kalkerin erimesiyle oluşan karst gölleri, kendi içlerinde, büyüklüklerine göre adlandırılırlar. “
Yerli kaya göllerinin öbeklerinden birini belirten
Yerli kaya göllerinin öbeklerinden birini belirten coğ rafya terimi. Kalkerli (kireçli) topraklarda, kalkerin erimesiyle oluşan karst gölleri, kendi içlerinde, büyüklüklerine göre adlandırılırlar. |En; büyüklerine `polye`, en küçüklerine `obruk` (kalkerli topraklardaki doğal çukurları belirten terim) gölleri, polyelerden küçük, obruklardan büyük olanlara `dolin` denir. Ülkemizde özellikle Konya yöresinde yaygın olan obruk gölleri, genellikle derindir (Timraş obruğu; Sultanobruk; vb.). Dolinlere, Antalya körfezinin batısında, Bey dağları üstünde yeralan Pazar gölü, Gökdağ`daki Kirdüve gölü örnek gösterilebilir. Dolinlerin oluşmasında kar sularının kayaları eritmesinin rolü büyüktür.
karşıkahraman
.
“Tiyatro, sinema ve edebiyatta, güç, yüreklilik, maddi zenginlik, sevimlilik, kadınları çekicilik ve centilmenlik gibi, geleneksel kahramanın görünüşteki niteliklerinin hiçbiri bulunmayan, “
Tiyatro, sinema ve edebiyatta, güç, yüreklilik,
Tiyatro, sinema ve edebiyatta, güç, yüreklilik, maddi zenginlik, sevimlilik, kadınları çekicilik ve centilmenlik gibi, geleneksel kahramanın görünüşteki niteliklerinin hiçbiri bulunmayan, geleneksel kahramanın tam karşıtı kahraman. Genellikle, yarı ciddi, yarı komik bir görü nüm, göze batmayan, onurlu bir yanı olan zayıflıklar sergileyen karşıkahramanın ilk örnekleri, Don Kişot (1605-1615) ve pikaro geleneğini izleyen romanlarda ortaya çıkmış, İkinci Dünya Savaşı`ndan sonra, rastlanan bir tiplemeye (toplumun olumsuzluktan karşısında kuşkulu bir tavır takınır) dönüşmüştür. Edebiyattaki ünlü örnekleri AlbertCamus`nun Yabancı`sında (1942) ve joseph Heller`in yergi romanı Catch-22`de (1961) gö rülür.