sehir Yazıları
sehir

Diyarbakır (kent)

Diyarbakır ilinin merkezi. Diyarbakır kenti Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde Dicle ırmağının sağ kıyısında, yükseltisi 650 m`yi bulan bir yaylada kurulmuştur. TARİH Eskiçağ`daki adı Amida olan Diyarbakır`ın, önemli ticaret ve ulaşım yollarının kavşak yerinde, İ.Ö. 2300`e doğru kurulmuş olduğu bilinmektedir. Sırasıyla Asurluların, Medlerin, Perslerin, İskender ve mirasçılarının, Romalıların eline geçen kent, Roma İmparatorlu- ğu`nun ikiye bölünmesinden (İ.S. 395) sonra Doğu Roma`nın (Bizans) payına düşmüş, İ.S. 349`de Bizans imparatoru Konstantinos II, Sasani saldırılarına karşı koyabilmesi için kentin çevresini sağlam surlarla çevirttirmiş­ tir. Bu önlemlere karşın 359 ve 502`de Sasanilertarafından işgai edilen kent, Hazreti Ömer`in halifeliği döneminde müslüman Araplar tarafından fethedilmiş ve adı .

“Diyarbakır ilinin merkezi. Diyarbakır kenti Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde Dicle ırmağının sağ kıyısında, yükseltisi 650 m`yi bulan bir yaylada kurulmuştur. TARİH Eskiçağ`daki adı “

Diyarbakır ilinin merkezi. Diyarbakır kenti Güneydoğu

Diyarbakır ilinin merkezi. Diyarbakır kenti Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde Dicle ırmağının sağ kıyısında, yükseltisi 650 m`yi bulan bir yaylada kurulmuştur. TARİH Eskiçağ`daki adı Amida olan Diyarbakır`ın, önemli ticaret ve ulaşım yollarının kavşak yerinde, İ.Ö. 2300`e doğru kurulmuş olduğu bilinmektedir. Sırasıyla Asurluların, Medlerin, Perslerin, İskender ve mirasçılarının, Romalıların eline geçen kent, Roma İmparatorlu- ğu`nun ikiye bölünmesinden (İ.S. 395) sonra Doğu Roma`nın (Bizans) payına düşmüş, İ.S. 349`de Bizans imparatoru Konstantinos II, Sasani saldırılarına karşı koyabilmesi için kentin çevresini sağlam surlarla çevirttirmiş­ tir. Bu önlemlere karşın 359 ve 502`de Sasanilertarafından işgai edilen kent, Hazreti Ömer`in halifeliği döneminde müslüman Araplar tarafından fethedilmiş ve adı Amid`e dönüşmüş, Bekir Bin Vail kabilesinin yerleştirilmesinden sonra da yöreye Diyar Bekr ya da Diyar-ı Bekr (ama yörenin merkezi olan kentin adı Amid olarak kaldı) denmeye başlanmıştır. Abbasiler döneminin sonlarına doğru Mervanoğlu Beyliği`nin yönetiminde olan Amid kenti, 1042`de Türkmen akınlarının yöreye ulaşmasından sonra, 1085`te Selçuklu topraklarına katıldı. XI. yy. sonlarında, Büyük Selçuklu devletine bağlı olarak yöreyi yö­ neten İnaloğulları Beyliği`nin merkezi olup, XII. yy`da Anadolu Selçuklularına bağlandı. Kısa bir süre Eyyubilerin eline geçip, sonra da Moğol istilasına uğrayarak, XIV. yy. başlarında Mardin Artuklularının egemenliğine girdi. 1394`te Timur tarafından ele geçirilip, 1401`de Akkoyunlulara verildi ve birsüre Akkoyunlu devletinin başkenti olup, Akkoyunlu devletinin başkenti Uzun FHasan tarafından Tebriz`e taşınıncaya kadar (XV. yy. ortaları) birçok anıtla süslendi. Daha sonra Safevi egemenliğine geçip, 1515`te Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı yönetim örgütünde Diyarbekir eyaletinin merkezi olan Amid kentine, surlarında ve birçok tarihsel anıtın yapımında kullanılan siyah renkli bazalt taşları nedeniyle Kara Amid denmeye başlandı. XVI. yy. baş­ larında kentte 4 mahalle bulunuyor ve kenti kuşatan surlardaki 4 kapının adlarını taşıyorlardı: Bâb-ı Mardin (günümüzde Mardinkapı), Bab-ı Rum (`Anadolu kapı­ sı`, günümüzde Urfa kapısı), Bab-ı Cebel (günümüzde Dağkapı) ve Bab-ı Ma (`Su kapısı`, günümüzde Dicle kapısı). XVI. yy`da önemli yollar üstünde bir ticaret merkezi olarak zenginleşen Kara Amid kenti, aynı zamanda, do­ ğuya ve güneydoğuya sefere çıkan orduların hareket üssü ve büyük bir askerî birliğin karargâhı oldu: Kanuni Sultan Süleyman 1535`te doğu seferine çıkarken kente uğrayıp bir süre kaldı; aynı biçimde bir sonraki yüzyılda Murat IV, Bağdat seferine giderken ve dönerken, 1638 ve 1639`da kentte birsüre kaldı. XVII. yy`dan başlayarak kent içinde yöre ve eyaletin Diyarbekir adı kullanılmaya ve Amid adı unutulmaya başladı. XVII. yy`da, Evliya Çelebi`ye göre, mahalle sayısı 54`e yükselmişti. XIX. yy`da kente uğrayan batılı gezginlerin tahminlerine göre de, nüfusu 50 000 dolayındaydı. GÜNÜMÜZDE DİYARBAKIR Günümüzde Diyarbakır kenti, birbirinden oldukça farklı iki kesimden oluşur: Kabaca dikdörtgen biçimli surların kuşattığı eski kent; sur dışında yayılan yeni kent. Sur içindeki kesim daha çoktarihsel anıtlarıyla ve dar sokaklar boyunca sıralanmış kendine özgü Diyarbakırevleriyle dikkati çeker. Bu kesimin kentten yarım daire biçiminde bir duvarla ayrılan kuzeydoğu köşesinde İç- kale yeralır. İçkale`nin içinde, Virantepe denilen yerde de, surlarla çevrili bir kesim daha vardır. İçkale Dicle yönüne doğru küçük bir gizli kapıyla (Uğrun kapı), kuzeyde de Saray ve Küpeli kapılarıyla dışa açılır. İçindeki başlıca tarihsel yapıtlar arasında Artukoğulları döneminden kalma saray kalıntıları (1203), Hazretisüleyman camisi ve Nasıriye camisi de denen Kale camisi (1160), Osmanlı döneminden kalma bazı resmî yapılar (XIX. yy.) ve eski bir kilise sayılabilir. Eski Diyarbakır`ın asıl yerleşme ve ticaret alanı, iç kale dışında kalan, ama gene surlarla çevrili kesimlerdir. Kuzeydeki Dağ kapıdan güneydeki Mardin kapısına kadar bir çizgi biçiminde uzanan cadde (Gazi caddesi), eski Diyarbakır`ın ana eksenini oluşturur. Kentin başlıca ticaret yerleri, bu cadde ile caddeyi keserek batıdaki Urfa Kapısı ile doğudaki Dicle kapısı arasında uzanan cadde (batı kesimindeki adı Melek Ahmet Paşa caddesi, doğu kesimindeki adı Balıkçılarbaşı caddesi) üstündedir. Bu ana yollara açılan ikinci derecede yollar üstünde de ticaret yerleri sıralanır. Kuzey-güney doğrultulu Gazi caddesinin Dağkapı yakınında batıdan gelen Ali Emiri caddesiyle kesiştiği yerdeki Dörtyol, kentin modern çarşısının çekirdeğini oluşturur. Dörtyol, hem kentin çeşitli semtlerine giden yolların çıkış noktası,hem de ticaretle uğraşanların başlıca toplanma yeri olması yüzünden, kentin en canlı yeridir. Ana ticaret ekseninin aşağı yukarı ortasına rastlayan ikinci dörtyolsa (Balıkçılarbaşı Dörtyol), `geleneksel çarşı`nın ağırlık merkezini oluşturur. Bu kesimde, Yemeniciler çarşısı, Demirciler çarşısı, Ayakkabıcılar çarşısı, Buğday pazarı ve eski ev eşyalarının satıldığı Sipahi pazarı gibi çeşitli meslek gruplarının bir araya gelerek oluşturdukları ayrı ayrı çarşılar yeralır. Sur içindeki kesimde iş merkezinden konut semtlerine geçildikçe sokaklar iyice darlaşır. Evlerin bitişik dü­ zende sıralandığı bu sokakların bazıları, ancak yüklü bir hayvanın geçebileceği genişliktedir. Bu yüzden de her zaman gölgelidir ve Diyarbakır`ın aşırı yaz sıcaklarından (en sıcak ay ortalaması 31 °C, günümüze kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık 21.7.1937`te 46,2 °C) nispeten daha az etkilenir. Zaten eski Diyarbakır`ın yalnızca sokakları değil, bu sokakların iki yanında sıralanan evler de, iklim ve coğrafya koşulları gözönünde tutularak yapılmıştır. Diyarbakır evlerinde, yaz sıcakları ile kış soğuklarının ev içinde elden geldiğince az hissedilmesi için özel düzenlemeler yapılmış, iç avlulara birer havuz eklenmiştir. Günümüzde pek azı özgün biçimiyle korunan bu evlerden Cahit Sıtkı Tarancı`nın evi ile Ziya Gökalp`in evi restore edilerek müzeye dönüş­ türülmüş, aynı biçimde, Mustafa Kemal Paşa`nın 1916- 1917`de XVI. Kolordu komutanı olarak görev yaparken bir süre yaşadığı ev de, Atatürk müzesi olarak düzenlenmiştir. İç kalede yeralanlar dışında, eski Diyarbakır`ın başlıca tarihsel anıtları arasında, Ulucami (Araplar tarafından fethinden sonra, eski bir kilisenin yerinde yapılmış, Selçuklu döneminde Melikşah`ın buyruğuyla 1091 `de onarılmıştır), Ömer Şedabad camisi (halk arasında Hazreti Ömer ıcamisi denir, 1150/1151), Nebi camisi (Peygamber camisi, 1530), Safa camisi (İparla cam isi, XV. yy.), Hoca Ahmet camisi (Analıminare camisi, 1489), Lalabey camisi (XV. yy.), Şeyhyusuf camisi (XVI. yy.), Fatihpaşa camisi (1516-1520), Hüsrevpaşa camisi (1521-1528), Alipaşa camisi (1534-1537), İskenderpaşa camisi (1551), Behrampaşa camisi (1564- 1572), Melekahmetpaşa camisi (1587-1591), Defterdar camisi (1594), Nasuhpaşa camisi (1606-1611), Kurtismailpaşa camisi (1869-1875), vb. camilerle, çok sayıda mescit, türbe, han, vb. sayılabilir. Surlar içine sıkışıp kalmış Diyarbakır`ın sur dışına genişletilmesi ilk olarak XIX. yy`ın ikinci yarısında, vali Hatunoğlu Kurt İsmail Paşa tarafından düşünülmüş ve sur dışında vilayet konağı, hastane, kışla gibi bazı yapılar yaptırılmış, bununla birlikte kent halkı daha uzun süre, surlar içindeki kesimde oturmayı yeğlemiştir. Diyarbakır`ın sur dışında tam anlamıyla genişlemesi, cumhuriyet döneminde olmuş, cumhuriyetin ilk yıllarında Şeyh Sait ayaklanmasının (1925) ilk hedeflerinden olan Diyarbakır kenti, 7 Mart 1925 tarihinde kuşatılmış, ama ayaklanmacılar birkaç saat sonra püskürtülmüştür. Henüz surlar içinde yaşadığı bu dönemde yapılan ilk nüfus sayımında (1927) nüfusu 31 511 olan kent, 1928`de kurulan ve çalışma alanı Ağrı, Diyarbakır, Elazığ, Urfa, Bitlis, Van, Hakkâri ve Mardin illerini içine alan Birinci Genel Müfettişlik`in merkezi olunca hızla gelişmeye başlamış, 23 Kasım 1935`te demiryolunun ulaşmasından sonra geniş bir alanın ticaret merkezine dönüşmüş,!937`de kentin ve merkezi olduğu ilin adı, Atatürk`ün buyruğuyla Diyarbakır`a çevrilmiştir. 1935 sayımında nüfusu 34 642`yi bulan kent, demiryolunun Diyarbakır`a ulaşmasından sonra sur dışına yayılmaya başlamışsa da, bu yayılma 1950, hattâ 1955 yı­ lına kadar zayıf kalmış, 1940`ta 42 555 olan nüfus, 1945`te biraz geriledikten sonra (41 087), 1950`de 45 053`e, 1955`te de 61 224`e yükselmiştir. Bu nüfusun hâlâ büyük bölümü eski kesiminde yaşayan kentte, 1955`ten başlayarak sur dışındaki Yenişehir kesimi hızla gelişmeye, çok katlı blok apartmanlarla dolmaya baş­ lamış, bir yandan da kent, batıdaki istasyon, kuzeybatı­ daki Bağlar ve kuzeydeki Ofis semtlerine doğru yayılmıştır. Bu arada sur içindeki ticaret merkezine ek olarak Yenişehir kesiminde de yeni ticaret merkezleri doğmuş (Elazığ caddesi gibi) alan genişlemesine paralel olarak kent nüfusu da hızla artmaya başlayıp, 1965`te 100 000`i aşmış (102 653), 1970`te 150 000`e çok yaklaş­ mıştır (149 566). 1970`teki nüfusunun % 60`ı sur dışında, % 4Û`ı sur içinde yaşayan Diyarbakır, sanayi tesislerinin çoğalması (Tekel içki fabrikası, halı ve yünlü fabrikası, un, çeltik, buz, tuğla, kiremit, bisküvi fabrikaları), Dicle Üniversitesi`nin kurulması ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği`nin merkezi olmasıyla daha da hızlı büyü­ yerek, nüfusu 1985`te 305 940, 1990`da 391 144 olmuştur. 30 mahalleye(15 mahallesuriçinde, 15 mahalle sur dışında) yayılmış bu nüfusun % 74`ü sur dışındaki Yenişehir`de, % 26`sı sur içindeki eski Diyarbakır`da yaşamaktadır. Sur içinin anıtlar bakımından zenginliğine karşılık sur dışındaki kesim bu bakımdan oldukça yoksuldur. Sur dışındaki önemli tarihsel yapıtlar arasında Dicle üstündeki on gözlü köprü (1065) ile bu köprüye bakan Gavzi köşkü sayılabilir. Diyarbakır kenti bir yönetim, kültür, ticaret ve sanayi merkezi olmasının yanı sıra, tarihsel anıtlarının bolluğu nedeniyle, yakın dönemde aynı zamanda da bir turizm merkezine dönüşmektedir: 1989 verileriyle kentte 50 332 dış turist gecelemiştir. Geceleme yapmadan transit geçen, ama kenti gezen turistlerle birlikte bu sayı 80 000`i bulmaktadır.