sehir Yazıları
sehir

Ankara (kent)

Türkiye Cumhuriyeti`nin başkenti ve aynı adlı ilin merkezi. İç Anadolu Bölgesi`nin kuzeybatı kesiminde, Sakarya ırmağına kavuşan Ankara suyunu (eski adı Engürü suyu) oluşturan Bend deresi, İncesu ve Çubuk suyu adlı üç küçük akarsuyun birleştiği ovanın (Ankara ovası) doğu kenarında kurulmuş olan Ankara`nın bu kesimde yaslanmış olduğu tepenin üstünde, tarihsel Ankara kalesi yükselir. Kalenin bulunduğu tepede 978 m olan yükselti, istasyonun bulunduğu kesimde 851 m`ye kadar iner. TARİH Günümüzdeki kentin kapladığı bazı semtlerde Taşdevri`nden bazı taş aletlerin, kalenin eteğinde de Cilalıtaş döneminden bir el baltasının bulunmuş olması, bölgeye Tarihöncesi dönemlerde yerleşilmiş olduğunu göstermekteyse de, kentin yazılı belgelere dayanan tarihi ancak Friglerle başlamaktadır. Çeşitli dönemlerde Ankyra, Angora, .

“Türkiye Cumhuriyeti`nin başkenti ve aynı adlı ilin merkezi. İç Anadolu Bölgesi`nin kuzeybatı kesiminde, Sakarya ırmağına kavuşan Ankara suyunu (eski adı Engürü suyu) oluşturan Bend deresi, “

Türkiye Cumhuriyeti`nin başkenti ve aynı adlı ilin

Türkiye Cumhuriyeti`nin başkenti ve aynı adlı ilin merkezi. İç Anadolu Bölgesi`nin kuzeybatı kesiminde, Sakarya ırmağına kavuşan Ankara suyunu (eski adı Engürü suyu) oluşturan Bend deresi, İncesu ve Çubuk suyu adlı üç küçük akarsuyun birleştiği ovanın (Ankara ovası) doğu kenarında kurulmuş olan Ankara`nın bu kesimde yaslanmış olduğu tepenin üstünde, tarihsel Ankara kalesi yükselir. Kalenin bulunduğu tepede 978 m olan yükselti, istasyonun bulunduğu kesimde 851 m`ye kadar iner. TARİH Günümüzdeki kentin kapladığı bazı semtlerde Taşdevri`nden bazı taş aletlerin, kalenin eteğinde de Cilalıtaş döneminden bir el baltasının bulunmuş olması, bölgeye Tarihöncesi dönemlerde yerleşilmiş olduğunu göstermekteyse de, kentin yazılı belgelere dayanan tarihi ancak Friglerle başlamaktadır. Çeşitli dönemlerde Ankyra, Angora, Engürü, Engüriye gibi adlar verilmiş olan kent, Frigler döneminde günümüzdeki Hacıbayram camisi dolaylarından başlayarak Çankırıkapı ve Dışkapı`ya kadar uzanıyordu. Günümüzdeki Bahçelievler, Anıtkabir ve istasyon civarında da, Frig kentinin mezarlıkları yer alıyordu. Frig devletinin yıkılmasından sonra, Lidyalıların, İ.Ö. 547`den sonra da Anadolu`nun büyük bölümüne egemen olan Perslerin eline geçen Ankara`nın, bu dönemiyle ilgili yeterli bilgi bulunmamasına karşın, kentin İran`ın başkenti Susa`yı Lidya`nın başkenti Sardeis`e bağlayan `Kral yolu` üstünde zengin bir ticaret merkezi olduğu bilinmektedir. İ.Ö. 278-İ.Ö. 189 arasında Galatların egemenliğinde yaşayan İ.Ö. 189`da Romalılara geçen kentte, İ.S. 395`e kadar süren ve Ankara`nın en parlak dönemlerinden biri olan Roma dönemi süresince, başta Augustus tapınağı, birçok anıt yapılmış ve altı yüzyıla yakın süren bu dönem içinde kent, yalnızca dört yıl (İ.Ö. 88-84), Pontos kralı Mithridates`in egemenliğinde yaşamıştır. Augustus döneminde (İ.Ö. 27- İ.S. 14) Roma eyaleti Galatia`nın merkezi olan, İ.S. I. ve II. yy`larda çok büyük ölçüde gelişen kent, III. yy`dan sonra geriİemeye başlamış ve 395`ten sonraki Bizans döneminde Eskiçağ`daki görkemine hiçbir zaman kavuşamamıştır. Bizans döneminde, Anadolu`nun öteki kentlerine olduğu gibi İslâm akınlarının başladığı Ankara, VII. yy`ın başlarında Sasanilerin, daha sonra da Arapların akınlarına uğrayıp, XI. yy`da Türk yönetimine geçinceye kadar birkaç kez el değiştirdi. 1073`te Selçukluların fethettikleri, ama 1101 `de Haçlıların eline geçen kent, sonra yeniden Bizanslılara geçip, 1127`ye doğru Selçuklular tarafından geri alındı. Türk egemenliği döneminde bir süre Danişmendoğullarının, bir süre de Germiyanoğullarının eline geçip, 1304-1341 arasında Anadolu`yu istila eden İlhanlılara bağlı kaldı. İlhanlIlardan sonra Eretnaoğullarının yönetimine girip (1341), 1354`te Orhan Gazi`nin oğlu Süleyman Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. 1402`de Timur-Bayezit savaşından büyük zarar gören kent, `Fetret devri`nde Amasya`ya egemen olan Çelebi Mehmet`e geçip, 1406`da kardeşi Süleyman Çelebi tarafından kuşatıldı. XVII. yy`da Celali isyanlarından büyük zarar görüp, sıkıntılı günler yaşayan kent, XVIII. yy`daki sakin döneminden sonra XVIII. yy`da bir süre|yönetime baş kaldıran Kavalalı Mehmet Ali Paşa`nın birlikleri tarafından istila edildi (1832-33). Yüzyılın sonunda, demiryoluyla Haydarpaşa`ya (İstanbul) bağlandı (1892). Osmanlı yönetim örgütü içinde, 1462`ye kadar Anadolu eyaletinin merkezi, Anadolu eyaletinin merkezinin Kütahya`ya taşınmasından sonra da Ankara sancağının merkezi olan kent, Tanzimat dönemine kadar birkaç kez yeniden eyalet merkezi oldu. GÜNÜMÜZDE ANKARA Mustafa Kemal Paşa`nın (Atatürk) Erzurum ve Sivas kongrelerini topladıktan sonra 27 Mayıs 1919`da Ankara`ya gelmesiyle, tarihinde yeni bir dönem başlayan kent, 23 Nisan 1920`de TBMM`nin toplanması ve 13 Ekim 1923`te yeni Türkiye Devleti`nin başkenti olmasıyla, tarihinin hiçbir döneminde erişemediği bir gelişmeye ve nüfus patlamasına sahne oldu. Cumhuriyetten önceki Ankara, Kaletepe ve çevresinde gelişmiş, bu kesimi çevreleyen yeşil şeridin (bağlar, bahçeler) dışına pek taşmamıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara`ya gelenler nereyi boş buldularsa oraya yerleştiler. Bu ilk dönem bir `yoğunlaşma dönemi` oldu (günümüzdeki Ulus semti, o dönemin iş merkezini oluşturuyordu). Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan yeni yapılar daha çok Ulus çevresinde ve Ulus ile istasyon arasında kuruldu (Eski TBMM binası, Ankara Palas, Evkaf Apartmanı, vb. ünlü yapılar). O sıralarda nüfusu 74 553 (1927 sayımı) olan kent, henüz ilk yeşil şeridin ötesine taşmamıştı. 1930-1940 arasındaki dönem, Ankara kentinin genişleme dönemi oldu. H. Jansen`in yaptığı plan uyarınca kent, ilk yeşil şeritin ötesine taştı ve `Yenişehir ` adı verilen semt kuruldu. Daha sonra, kısa sürede Cebeci ve Maltepe yönünde de genişleyen kentin, Çankaya`ya doğru uzanan kesimini de Bakanlıklar ve Elçilikler kapladı. Ama asıl yerleşme alanları henüzÇankaya`nın aşağı kesimlerindeydi. Bu koşullar altında kentin nüfusu 1935`te 100 000`i (122 720), 1940`ta da 150 000`i aştı (157 242). İkinci Dünya Savaşı`nın başlaması, kentin genişlemesinde bir yavaşlamaya yolaçtıysa da, daha o sırada kentin çevresinde ikinci bir yeşil şerit oluşmuştu ve Etlik, Gazi Eğitim Enstitüsü (günümüzde Gazi Eğitim Fakültesi), Gazi Orman Çiftliği, Harp|Okulu üstünden Dikmen ve Çankaya`ya uzanıyordu (daha sonra Anıtkabir, bu ikinci şerit içinde yapıldı). 1940-1950 arasında, yeni bir konut patlaması yaşayan kentte, aradaki bazı boşluklar dolarken, 1950`de nüfusu da 188 586`ya yükseldi. Ekonomide merkez bu dönemde Ulus`tan Yenişehir`e kaymaya başlarken, nüfus artışına paralel olarak ilk gecekondular da ortaya çıkmaya başladı. Kent Maltepe yönünde biraz daha ilerlerken, Bahçelievler`in ilk bölümleri kuruldu (Yenimahalle adı verilen semt henüz kurulmamıştı). 1950-1960 döneminde, ikinci yeşil şerit de atlanarak, kentin alanı daha da genişledi. Yeni semtler kuruldu: Bahçelievler, Yenimahalle, Aydınlıkevler, Gazi Mahallesi, Anıttepe. Ayrıca bu dönemde, çevredeki eski bağların yerini sürekli yerleşme alanları aldı. Balgatgibi eski köyler, kent srnırı içine girerken, gecekondu alanları da genişledi. Nüfus da 1960 sayımında 650 067`yi buldu. 1960 sonrasında, yoğun apartman yapımına girişilip, Kavaklıdere, Çankaya, Ayrancı semtlerinde yerleşme yoğunlaştı. Bahçelievler`in ilk yıllardaki görünümü değişerek, apartmanlarla doldu. 1965`te 905 660`a yükselen nüfus, 1970`te ilk kez bir milyonu aştı (1 236 1 52). Sonra artışın daha da hızlanmasıyla 1975`te 2 milyona yaklaştı (1 701 004). Ankaralılar artık oturmak için merkezden uzak semtleri tercih etmeye başladılar (Oran sitesi, vb.). 1983`ten sonra `büyükşehir` konumu alan kentte, bu konum çerçevesinde, Altındağ, Çankaya, Etimesgut, Keçiören, Mamak, Sincan ve Yenimahalle ilçelerinden bazı kesimler `büyükşehir` belediyesi sınırları içine alındı. Bu arada Cumhuriyet`in başlangıcında daha çok bir memur kenti özelliğini gösteren Ankara, 1970`ten sonra hızla büyük bir sanayi ve kültür (çeşitli üniversiteler ve yüksekokullar) merkezine dönüştü. Nüfusu da 1985`te 2 milyonu (2 235 035), 1990`da 2,5 milyonu (2 559 471) aştı.