ulke Yazıları
ulke

Güney Afrika Cumhuriyeti

Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas okya­nusu, güneyde ve güneydoğuda Hint okyanusu, ku­zeydoğuda Svaziland, M ozam bik ve Zim babve, ku­zeyde Botsvana, kuzeybatıda Nam ibya`yla sınırlı olan G ü n ey Afrika Cumhuriyeti`nin sınırları içinde ayrıca, dört bir yandan kuşattığı bağımsız devlet Lesotho yera- lır. Dört eyalete bölünmüştür: Kap eyaleti, Natal, Oran-ge Ö zgür Eyaleti, Transvaal. Ayrıca siyahlara ayrılmış, kendisinden başka hiçbir devletin tanımadığı dört "ba­ğımsızlığı güvence altına alınmış devlet" (Transkei, Cis- kei, Bophuthatsvvana ve Venda) ile altı "siyah bölgesi" ("ulusal bölge") içerir. Üç başkenti vardır: Pretoria (yö­netim merkezi), Kap (yasama m erkezi),Bloem fontein (yargı m erkezi), Ümit burnundan geçen deniz yolu ne­deniyle dünya ticareti açısından çok önemli bir yerde bulunan .

“Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas okya­nusu, güneyde ve güneydoğuda Hint okyanusu, ku­zeydoğuda Svaziland, M ozam bik ve Zim babve, ku­zeyde Botsvana, kuzeybatıda Nam ibya`yla “

Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas

Afrika kıtasının güney ucunda devlet. Batıda Atlas okya­nusu, güneyde ve güneydoğuda Hint okyanusu, ku­zeydoğuda Svaziland, M ozam bik ve Zim babve, ku­zeyde Botsvana, kuzeybatıda Nam ibya`yla sınırlı olan G ü n ey Afrika Cumhuriyeti`nin sınırları içinde ayrıca, dört bir yandan kuşattığı bağımsız devlet Lesotho yera- lır. Dört eyalete bölünmüştür: Kap eyaleti, Natal, Oran-ge Ö zgür Eyaleti, Transvaal. Ayrıca siyahlara ayrılmış, kendisinden başka hiçbir devletin tanımadığı dört "ba­ğımsızlığı güvence altına alınmış devlet" (Transkei, Cis- kei, Bophuthatsvvana ve Venda) ile altı "siyah bölgesi" ("ulusal bölge") içerir. Üç başkenti vardır: Pretoria (yö­netim merkezi), Kap (yasama m erkezi),Bloem fontein (yargı m erkezi), Ümit burnundan geçen deniz yolu ne­deniyle dünya ticareti açısından çok önemli bir yerde bulunan ülkenin ekonomisi, Afrika`nın en çeşitli ve en gelişmiş ekonomisidir. Ama siyahlar ile beyazların ya­şadıkları bölgeler arasında ekonom ik bakımdan büyük farklılık görülür. Irk toplulukları arasında da önemli eko­nomik, toplumsal ve siyasal farklılıklar vardır. 1984`ten başlayarak beyaz azınlık yönetiminin katı bir tutumla uyguladığı ve ırk ayrımını yasallaştıran Apartheid siste­mi, siyahların gün geçtikçe güçlenen siyasal savaşımı, şiddet eylem leri, grevleri, ekonomik boykotları ve ya­bancı devletlerin yatırımlarını durdurarak ülkeye bir ekonomik ambargo uygulamaları, 1990 yıllarının ba­şında beyaz azınlık yönetimini, önemli reformlar ger­çekleştirmek ve Kasım 1993`te yeni bir Anayasa hazır­layarak, siyah-beyaz eşitsizliğini kabul etmek zorunda bırakmıştır.YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLARG ü n ey Afrika Cu m h u riyetin d e yüzeyşekilleri ve doğal kaynaklar bakımından büyük bir çeşitlilik gözlenir. Çok az sayıda doğal limanın yeraldığı 2 955 k m lik kıyı şeri­dinin arkasında tortul kayaçlardan oluşan, pek yüksek olmayan dağlar yeralır; topluca Kap dağları diye adlan­dırılan Cedarberg, Svvartberg ve Baviannskloof. Ü lke­nin doğu ucunda, Hint okyanusuna paralel olarak, ku­zeyde Transvaal`in iç kesimlerine kadar uzanan Dra- kens dağları (Drakensberg) uzanır. Bu yüksek dağlarda­ki boğazlar kış mevsiminde yoğun kar yağışı nedeniyle sık sık kapanır. Ülkenin en yüksek noktası olan İnjasuti doruğu (3 408 m) da, Drakens dağları üstünde, Lesotho sınırı yakınında yeralır.Drakens dağları ve kıyıya doğru sarp yarlarla ("büyük sarplıklar" bölgesi) inen etekleri, Natal ve Kap kıyı ova­larını, iç kesimdeki yüksek yaylalardan ayırır. Yüksek yaylalar bölgesinde yükseltiler 1 2 2 0 -1 830 m arasında değişir. Yaylalar bölgesinde yer yer tepeler ve alçak dağ sıraları (başlıcası G üney Transvaal boyunca, doğu-batı doğrultusunda uzanan, altın yataklarının bulunduğu Witwatersrand) yükselirler. Yaylalar bölgesi G ü n ey Af­rika C um huriyetinin olağanüstü yeraltı gelir kaynakları­nın (altın, elmas, kömür, demir filizi, bakır, manganez ve asbest) büyük bölümünü içerir.Ülkenin Botsvana`yla kuzeybatı sınırı boyunca uza­nan yüksek yaylaların yerini, kuzeyde Kalahari çölü alır. Kap dağları ile "büyük sarplıklar" bölgesi arasında me-salar ve alçaktepelerden oluşan dar, yarı-çorak bir hav­za olan Büyük Karoo yeralır.Akarsular. G ü n ey Afrika C u m h u riyetin d eki ırmakların hiçbiri ulaşıma elverişli değildir; bunun temel nedeni yağışların düzensizliği ve arazinin sarplığıdır. İç yaylala­rın büyük bölümü, Oranj ırmağı ile iki büyük kolu Vaal ve Caledon ırmakları tarafından sulanır. O ranj`ın suları Bloemfontein ve Kim berley çevresi ile güneyde Kap kı­yılarında, sanayide, kentlerde ve tarımda kullanılmak için kanallarla yatağından saptırılır. Bu uygulama, ır­maktan hem sulama, hem de hidroelektrik enerji elde etmeyi amaç alan Oranj Sulama Projesi (yaklaşık 2000 yılında tamamlanacaktır) kapsamında gerçekleştirilir. Ülkenin kuzey sınırının bir bölümünü oluşturan Limpo- po ırmağı, Transvaal`in büyük bölümünü akaçlar. Dra- tens dağlarında doğan Pongola, Kei, Great Fish ve Tu- gela gibi küçük ırmaklar ve Natal, Transkei ve DoğuKap`ın alçak tepelikleri ile düzlüklerinde kenarları dik vadiler oymuşlardır.İklim. Güney Afrika Cum huriyeti`nde, yüzeyşekillerin- de olduğu gibi, iklimde de, enlem derecelerinden ve uzun bir kıyı çizgisi bulunmasından kaynaklanan büyük bir iklim çeşitliliği gözlenir: Güneybatıda, Kap çe vre­sinde Akdeniz iklimi; Natal kıyısı boyunca yağışlı astro­pikal iklim; kuzeydeki yüksek bölgede savana iklimi; Özgür Oranj eyaleti ile G üney Transvaal`da bozkır ikli­mi; Kap`ın iç kesimleri ile kuzeybatıda çöl ve yarıçöl ik­limleri. Yıllık sıcaklık ortalamaları kuzeyde 23 °C ile gü­ney ve doğu bölgelerinde 12 °C arasında değişir.Ülkede en çok yağış (yılda 1 000 mm`nin üstünde) Drakens dağları ile Natal`ın kıyı kesimine düşer. En az yağış alan kesimse (yılda 200 mm`nin altında), Kap ken­tinin kuzeyinde Nam equaland`dadır. Ülke yüzey ölçü­sünün yaklaşık % 65`ine, sulama istemeyen tahıl üreti­mi için gerekli en az yağış miktarı olan yılda 500 mm`den az yağış düşer.Topraklar. G üney Afrika topraklarının büyük bölümü, organik maddeler açısından zengin olmadığı için, tarı­ma elverişli değildir. Bu tarıma elverişli olmayan bölge­ler, geçirimsiz alkali topraklarla, kışın yağış alan, sıcak­lıkların pek düşük olmadığı bölgelerse, ince topraklarla kaplıdır; Natal ve Transvaal`in alçak düzlüklerinde, kır­mızı lateritli topraklar ağır basar. Drakens dağlarında toprak aşınması ciddi boyutlardadır.Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. G üney Afrika Cum hu­riyetinin yüzölçüm ünün yalnızca % 0,2`sinden az bir bölümü ormanlıktır. En geniş ormanlar dağlık bölgeler ile Knysne yakınlarında yeralır. Drakens dağlarında or­man yetiştirme çalışmaları başlatılmıştır. Transvaal`in kuzey kesimi ile doğudaki alçak bölge savanalarla örtü­lüdür; yaylalar bölgesi ile kurak güneybatı kesim indey­se yer yer çayırlıklara rastlanır.Güney Afrika Cum huriyeti`nde hayvan topluluğu, zengin ve çeşitlidir. Fil, gergedan, zürafa, zebra, anti­lop, vb. yaban hayvanları, Kruger Park, Hluhluvve, M kuze, vb. ulusal parklarda koruma altına alınmıştır. Ayrıca karşı türler ve yılani türleri (100`ü aşkın tür)çok çeşitlidir.TOPLUM YAPISIÜlkede, dört etnik topluluk vardır: Yerli Afrikalılar ya da siyahlar;(toplam nüfusun% 74`ü),jb eyazlar(% 14)jrenik^ liler (m elezler % 9), Asyalılar (% 3). Afrikalılar da ken­di aralarında başlıca dört ırk ve dil topluluğuna ayrılırlar: Daha çok Drakens dağlarının doğusunja yerleşmiş olan, G üney Afrika`daki Bantu dili konuşan halkların % 60`ını oluşturan Nguniler (Kshosalar, Zulular, Syahiller ve Ndeheleler); öncelikle Transvaal, Kap eyaletinin ku­zey kesimi ve Özgür Oranj eyaletinde yaşayan Sotholar (Tsvanalar, Pediler ve Basotholar), Vendalar; Togolar. Kalahari çölü yakınında da Hoisan dillerini konuşan Sanlar (Buşmenler) ve Hoyhoylar (Hotantolar) küçük topluluklar oluştururlar.Ü lkeye uzun yıllar egemen olan ırk ayrımı gereği G ü ­ney Afrika Cumhuriyeti hükümeti (beyaz)>ietnik toplu­lukların "birbirinden ayrı ve çokuluslu gelişmesi" siya­seti altında, on ayrı siyah "ulus" tanımış ve bunların her birine bir "hom eland" ya da "bantustan" ("siyah bölge­leri" ya da "ulusal bölgeler") ayırarak, dördüne de gös­termelik (başka hiçbir ülke tarafından tanınmamıştır) bir bağımsızlık tanımıştır. J Bununla birlikte, bütün siyahla­rın yaklaşık % 55`i kendilerine ayrılan, ama ülke yü zö l­çümünün ancak % 13`ünü oluşturan bölgelerin dışında yaşamaktadır. Hükümet de, 1990`da siyah örgütleriyle yapılan bir siyasal çerçeve antlaşması uyarınca, halktan tepkiler alan "ulusal bölgeler" siyasetine son vereceğini açıklamıştır.G üney Afrika Cum huriyeti`nde ikinci büyük etnik topluluğu oluşturan beyazlar, ülkenin siyasal ve ekono­mik kurumlarına egemendirler: İki büyük gruba ayrılır­lar: XVII. yy`da bölgeye yerleşen HollandalI sömürge­ciler ile Kap`a sığınan protestan Fransızların ve A lm an­ların soyundan gelen Afrikanerler (toplam beyaz nüfu­sun % 60 `ı); 1820 yıllarında ülkeye yerleşen İngilizler ile eski İngiliz Sömürge İmparatorluğu`nun çeşitli ke­simlerinden (özellikle Zim babve ve Kenya`dan) göçen beyazların soyundan gelen, İngilizce konuşan beyazlar (toplam beyaz nüfusun % 34`ü). Ülkede ayrıca, Alm an­ya, İtalya, Yunanistan, eski Portekiz sömürgeleri Angola ve Mozambik`ten çok yakın dönem lerde gelen beyaz göçm enlerde vardır. Afrikaner olmayan beyazların bü­yük çoğunluğu yabancı ülke pasaportu taşırlar. B eyaz­ların yaklaşık % 90`ı kentlerde yaşamaktadırlar.M elezler ya da renkliler, X V II. yy`da yerli Afrikalılarla ve M alezyalı kölelerle evlenen Avrupalıların soyundan gelirler. Çoğunlukla Kap eyaletinin batı kesiminde ya­şar, Kap yerleşme merkezi sınırları içindeki en geniş et­nik topluluğu oluştururlar. M elezlerin de dörtte üçü kentlerde yaşar ve kültür açısından kendilerini gerek Afrikanerlerden, gerek siyahlardan yalıtmışlardır.Asyalılar Natal`de, özellikle Durban yerleşme ala­nında toplanmıştır. XIX. yy. sonunda Hindistan yarım a­dasının çeşitli bölgelerinden ülkeye göçenlerin soyun­dan gelirler ve dil açısından büyük bir çeşitlilik gösterir­ler. Büyük bölümü kentlerde oturur ve ticaret, sanayi ve bankacılıkla uğraşır. Johannesburg, Port Elizabeth ve D urban`da, küçük birer Çinli topluluğu vardır.Nüfus. G üney Afrika Cum huriyeti`nde nüfus artış hızı siyahlar arasında yüksek (% 2,8), beyazlar arasındaysa çok düşüktür (% 0,8). Hükümetin desteklediği ülkeye beyaz ırktan göçmen gelişi, kentlerde şiddet hareketle­rinin başgöstermesinden sonra azalmıştır. Siyah nüfu­sun bir bölümü komşu ülkelere, özellikle de kırsal ke­simden kentlere göçmektedir. Bunun sonucunda, bü­yük kentlerin çevreleri gecekondu tipi evlerle dolu si­yah "getto"larıyla kuşatılmıştır. Uzun süre şiddetli tepki­lere yol açan ve ülke içinde serbest dolaşımı engelle­yen, siyahların beyaz bölgelerinde 72 saatten uzun sü-re kalmaları durumunda uygulanan resmîdamgalı geçiş kartı uygulaması, 1986`da yürürlükten kaldırılmıştır; Doğumdan başlayarak nüfusu ırklara göre fişlem eye de 1991`de son verilmiştir. 1991`de ayrıca 1913`te ve 1936`da çıkarılmış Toprak Yasaları ile 1966`da çıkarıl­mış Topluluk Arazileri yasası kaldırılmıştır. Bununla bir­likte, 1960 ile 1985 arasında yaklaşık 3,5 milyon siyah, apartheid yasalarına göre, istemedikleri halde ülke içi göçe zorlanmıştır. Toprak ve mülkiyet haklarında ırk ayrımına son verm ek am acıyla, 1991 `de reform öneri­leri de getirilmiştir. Ülkenin ulusal sanayisinin çekirdeği­ni oluşturan Johannesburg ile ülkenin yasal başkenti, eğitim merkezi ve başlıca limanı olan Kap ve ikinci bü­yük limanı Durban`ın yanı sıra öbür büyük kentler Blo- emfontein, East London, Germ iston, Kim berley, Pieter- maritzburg, Port Elizabeth ve Pretoria`dır. 1991`de çı­karılan bir yasayla, büyük kentler, çevrelerindeki siyah­lar, m elezler ve Asyalıların oturduğu semtlerle birleşti­rilmiştir. Ülkenin siyahların oturduğu en büyük yerleş­me m erkezi, Johannesburg yakınındaki Sovveto`dur. Dil ve din. Afrikanca ve İngilizce resmî dillerdir. Hollan- daca`dan türemiş olan Afrikanca, Afrikaner adı verilen beyazların anadili, m elezlerinse başlıca dilidir. Afrika- nerlerin büyük bölümü. İngilizce konuşan beyazlar gi­bi, ikidillidir. Kentlerde yaşayan siyahlar ana dillerinin yanısıra, İngilizce ve Afrikanca da konuşurlar. Çeşitli Bantu dilleri (Bk. A FR İKA D İLLERİ) konuşan toplulukla­rın birbirleriyle anlaşması güç olduğundan, siyahların çoğu, kömür ocaklarında çalışan ırkdaşlarının geliştirdi­ği bir tür karma lehçe (Fanakalo) konuşurlar.Siyasette de etkili olan calvinci protestan Hollanda reformcu kilisesinin, yaklaşık 4 milyon üyesi vardır; bunların 2 milyonu Afrikaner, 1,2 milyonuysa m elez­dir. Katoliklerin sayısı yaklaşık 2,4 milyon, piskopos Desmond Tutu`nun (apartheid`e karşı savaşımıyla 1984`te Nobel Barış Ödülü`nü almıştır) dinsel önderli­ğini yaptığı anglikanlar ile metodistlerin sayıları da, yak­laşık 2`şer milyondur. Afrikalıların çoğunluğu ya bağım­sız zenci kilisesi üyesidirler ya da geleneksel dinlere bağlıdırlar. Asyalıların dörtte üçü hindu dinindendir. Musevilerin sayısı 140 000`in altındadır.Sağlık ve eğitim. Sağlıkla ilgili veriler ve sağlık hizmetleriaçısından ülkedeki çeşitli ırklar arasında büyük farklılık­lar gözlenir. Ortalama öm ür, siyahlar ve m elezlerde 59 yıl, Asyalılarda 65 yıl, beyazlarda 72 yıldır. Siyahlar ara­sında başlıca ölüm nedenleri sindirim yolları hastalıkla­rı, yetersiz beslenme ve verem dir; beyazlarda ölüm nedenlerinin başlıcaları, kalp ve dolaşım yolları hasta­lıkları ile kanserdir. Zenciler arasında bebek ölüm oranı beyazların altı katıdır. Beyazlara yönelik sağlık hizmet­leri, öbür ırklara yönelik hizmetlerden çok daha fazla­dır.Eğitim, "bantustan" ya da "hom eland" denilen, si­yahlara ayrılmış "ulusal bölge"lerin dışında, Eğitim Ba­kanlığının m erkezî denetimi altındadır. "Ulusal böl­g e le rin her birinin kendi eğitim örgütü vardır. 7 - 1 7 yaş arasındaki bütün beyazlar ve m elezler için eğitim zo ­runludur. 7-16 yaş arasındaki siyahlar için de 1981`de zorunlu eğitim getirilmiş olmakla birlikte, siyah ço cu k­ların çoğunluğu okula gitmemektedir. Bununla birlikte, 1991`de siyahların eğitimine ayrılan bütçe artırılmış ve siyah çocukların eğitim bakanlığına bağlı okullara alın­ması yolunda adımlar atılmıştır. Ülkede yalnızca be­yazlara ayrılmış 10 üniversite (bunların beşinde Afri- kanca, dördünde İngilizce, birinde de her iki dilde eği­tim verilir), siyahlara ayrılmış 5 üniversite, ayrıca, me­lezler ve Asyalılara ayrılmış birer üniversite vardır. Bir açık öğretim kurumu olan G ü n ey Afrika Üniversite­s iy s e bütün ırklara açıktır. Beyazların üniversitelerine, 1991`den bu yana az da olsa siyah öğrenci alınmaya başlanmıştır.Sanat. G üney Afrika`nın zengin, çeşitli sanat mirasında her etnik topluluğun katkısı vardır. Afrika sanatı, dansla­rı ve edebiyatı, uluslararası alanda tanınmıştır (Bk. A F R İ­KA E D E B İY A TI; A FR İK A M Ü Z İĞ İ; A FR İKA SANATI). Let My People Co (Bırakın Ftalkım İlerlesin, 1962) adlı özyaşam öyküsünün i yazarı Albert Luthuli, Nobel Ö d ü lü kazanmış ilk G üney Afrikalıdır (Nobel Barış Ödülü, 1960). Ö bür siyah yazarlar arasında Thomas Mofolq, B .W . V ilikazi, Peter Abrahams ve Ezekiel Mphalele sa­yılabilir: İngilizce yazan uluslararası ün kazanmış beyaz yazarların başlıcaları, Athol Fugard, Alex La Gum a, Na- dine Gordim er, Alan Paton, Stuart Cloete ve Roy Cam pbell, Afrikanca yazan yazarların başlıcaları da, Andre Brink, Uys Krige, J. M. C o etzee, Breyten Brey- tenbach, İngrid Jonker ve Etienne Leroux`dır. M elez ya­zarların başlıcaları arasında Dennis Brutus ve Adam Small sayılabilir. G üney Afrika`da yayınlanan her kitap katı bir sansürden geçirilmekte, televizyon ve radyo, hükümetin görüşlerini yansıtmaktadır. Ama 1991`den bu yana, bu alanlarda da bazı önemli değişiklikler baş­lamıştır.EKONOMİKimberley yakınlarında elmas yataklarının (1867), Wit- vvatersrand`de (1886) de altın yataklarının, G ü n ey Afri­ka Cum huriyeti`ni, iç tüketime yönelik bir tarım ülkesi olmaktan çıkarm ış, siyahların emeğinin sömürüsüne dayanan, beyaz azınlığın denetimi altında çağdaş bir sanayi ülkesine dönüştürmüştür. Maden ocaklarının iç kesimlerde bulunması, kıyıdan iç kesimlerine doğru uzanan yaygın bir demiryolu ağı oluşturulmasını sağla­mıştır. Maden yataklarının işletilmesi ayrıca, siyah Afri­kalıları ücretli işlere yönelik bir ekonom ik düzene itmiş, ülkede patlayıcılara, çeşitli makinelere, enerjiye ve çok sayıda mal ve hizmete büyük bir talep yaratmıştır. Ne var ki, gelişme her yerde eşit ölçüde olmamış, beyazla­rın yaşadığı bölgeler hızlı bir sanayileşme ve ekonomik büyüme gösterirken, "ulusal bölge"ler, sınırlı bir küçük sanayi, kısıtlı sanayi kaynakları, yüksek işsizlik oranı ve yalnızca aile içi tüketime yönelik tarımla, ekonom ik açıdan büyük ölçüde geri kalmışlardır.Ekonomi, yalnızca Batı Avrupa ve A B D kaynaklı bir dış yatırım ve özel kesim ekonomisi olarak gelişme gös­termiştir. G üney Afrika Cumhuriyeti günümüzde Afrika kıtasının en güçlü sanayi ülkesidir. 1980`de A B D ile çok sayıda başka ülke (Türkiye dahil), apartheid`e (ırk ayrı­mı siyaseti) son verilmesi amacıyla bir dizi ekonomik yaptırım uygulamaya başlamış, çokuluslu şirketlere G ü n ey Afrika Cum huriyetind eki şirketlerini kapatma­ları yolunda baskı yapılmış, Güney Afrika`da kalanlar­dan, iş yerinde ırk ayrımına son verm eyi öngören Sulli- van ilkelerine uymaları istenmiştir.Tarım ve balıkçılık. Tarım a elverişli toprakların sınırlı ol­masına (toplam yüzölçüm ün yaklaşık % 11`i) karşın, G ü n ey Afrika Cum huriyeti, besin ürünleri açısından ge­nel olarak kendine yeterli bir ülkedir; ancak, "ulusal bölgeler" besin ürünlerinin % 45`ini, bölge dışından al­mak zorundadırlar. 1988`de GSM H `nın yaklaşık % 8`ini oluşturan tarım, 1980 yılları başındaki kuraklıktan önemli ölçüde etkilenmiştir. "Ulusal bölge"lerde tarım kadınlar tarafından yapılır; temel tarım ürünleri mısır ve hintdarısıdır. Bütünüyle beyazların tekelinde olan dış­satıma yönelik ürünlerin başlıcaları şekerkamışı, mısır, buğday, turunçgiller, pamuk, tütün ve üzümdür. Sığır ve koyun besiciliği de ekonomide önemli yer tutar. Ü l­kenin balıkçılık sanayisi merkezleri Kap ve Durban`dır. Madencilik ve enerji. Ülkenin dış ticaretinin yaklaşık % 70`ini, G SM H `nın da % 13`ünü madenler oluşturur. G üney Afrika Cum huriyeti, altın, krom ve vanadyum üretiminde dünyada birinci sırada yeralır; değerli taşlar ve sanayi elmasları, uranyum, antimon, asbest, manga nez ve platinde de önde gelen üretici ülkeler arasında­dır. Sanayi hammaddeleri arasında ülkede yalnızca petrol ve boksit, ticari önem taşımayacak kadar az çıka­rılmaktadır. G üney Afrika Cumhuriyeti ayrıca, Afrika kömür rezervlerinin % 60`ını da elinde tutmaktadır; en büyük kömür yatakları Natal ve Transvaal`dedir. Ma­dencilik büyük ölçüde ülke içi ve dışından gelen ucuz siyah işçilerin çalıştırılmasına dayanır.Kömür, ülkenin enerji gereksinmesinin yaklaşık % 80`ini karşılar. Güney Afrika Cum huriyeti, dünyadaki sentetik yakıt üreticisi ülkeler sıralamasında da birinci sırada yeralır.Ulusal Enerji Şirketi`nin kurduğu kömürden sıvı yakıt üretmeye yönelik fabrikalarda, iç tüketime yönelik ya­kıtın % 60`ı üretilir. Ülkenin ilk nükleer enerji santralı 1984`te hizmete girmiştir. Bütün Afrika`da üretilen enerjinin yaklaşık % 70`i G üney Afrika Cumhuriyeti kaynaklıdır ve Lesotho, Svaziland, Botsvana, Mozam- bik`e enerji satılır.Sanayi. G üney Afrika hükümeti, ülkenin kendi kendine yetmesi ve dış ekonomik baskıdan kurtulması am acıy­la, sanayiyi büyük ölçüde desteklemektedir. Güney Transvaal`deki (VVitvvatersrand) fabrikalar, ülkenin sa­nayi üretiminin yaklaşık yarısını sağlar; burası ayrıca, A f­rika`da sanayinin en çok çeşitlenmiş olduğu bölgedir. Sanayi girdilerinin % 25`i, liman kentleri Kap, Durban, Port Elizabeth ve East London`dan gerçekleşir. 1970`te Natal`de ve Kap kentinin kuzeybatısında çok yönlü sa­nayi kompleksleri kurularak, sanayileşmede m erkez yetçilikten uzaklaşmaya yönelinmiştir.G ü n ey Afrika`nın sanayi ürünlerinin çoğu ülke içinde pazarlanır. G SM H `nin yaklaşık % 25`ini oluşturan sana­yinin başlıca kolları arasında besin sanayisi, metalürji, hazır giyim ve dokuma sanayileri, dem ir-çelik sanayisi ve çeşitli makine yapımı sayılabilir.Ticaret. Ülkenin başlıca dışsatım ürünleri, altın (toplam dışsatımın yaklaşık üçte biri) ve öbür madencilik ürün­leri, besin maddeleri, elmas, kimyasal m addeler, çeşitli m akineler ve ulaşım araçlarıdır. G ü n ey Afrika Cum huri­yeti, Namibya, Botsvana, Lesotho ve Svaziland`dan oluşan gümrük birliğinin başlıca üyesi, Afrika kıtasının üçte birinin egemen ekonomik gücüdür. Lesotho, Botsvana ve Svaziland`ın ticaretlerinin aşağı yukarı ta­mamı, Zaire, Zam biya, Malavi ve Zim babve`nin ticaret­lerinin de yandan çoğu G üney Afrika Cum huriyeti üs­tünden gerçekleşir. Bölgenin geçit verm ez dağlık iç ke­simi ile M ozambik ve Angola`nın limanları arasındaki demiryolu ulaşımının, G üney Afrika Cum huriyeti`nden destek alan yönetim karşıtı gerillalar tarafından engel­lenmesi, söz konusu ülkeleri G ü n ey Afrika ulaşım siste­mine bağımlı kılmıştır. Lesotho, M ozam bik, Malavi, Botsvana ve Svaziland, G üney Afrika Cum huriyeti`nde, özellikle altın yataklarında çalışan işçilerinin gönderdik­leri dövize de büyük ölçüde bağımlıdırlar. 1979`da, G ü n ey Afrika`ya olan bağımlılıklarını azaltmak am acıy­la bölgedeki dokuz "siyah" ülke, G ü n ey Afrika`nın G e ­lişmesi Koordinasyon Konseyi`ni kurmuşlardır. Bu ara­da 1991`den başlayarak ırk ayrımı siyasetine kâğıt üs­tünde de olsa son verilm esi, A B D ve çeşitli Avrupa ül­kelerinin G ü n ey Afrika`ya uyguladıkları ekonom ik yap­tırımları yumuşatmalarına, bunun sonucunda da, G ü ­ney Afrika Cumhuriyeti ile Afrika`nın siyah yönetimleri arasındaki ekonom ik ilişkilerin artmasına yol açm ış­tır. DEVLET YAPISI1983`te beyaz seçm enlertarafından onaylanan Anaya­sa uyarınca, bütün üyeleri beyazlardan oluşan eski par­lamento yerine, farklı etnik toplulukları temsil eden üç meclisli bir parlamento oluşturulmuştur. Her meclis kendi toplumunun sorunları konusunda yetkilidir. Dış siyaset, savunma, vergiler ve güvenlik ile öbür kamu iş­leri üç meclisi temsil eden sürekli komiteler tarafından ele alınır. Her üç meclisin üyelerinin beyazlar (178), A s­ya kökenliler (45), M elezler (85) arasında meclis çoğun­luğu beyazlardadır. M elez ve Asya kökenli seçm enle­rin çoğu 1984 seçimlerini boykot etmiş, siyahların par­lamentoda temsil edilmemesi uygulamasını sürdüren 19Ö3 Anayasası, zenci toplulukların tepkilerini çekm iş­tir. 1983 Anayasası, başkanlık ve başbakanlığı kaldırıp, yerine, hükümeti oluşturmak ve Başkanlık Konseyi de­nilen (1 980`de senatonun yerini alan ve üç meclis ara­sındaki uyuşmazlıklara çözüm bulmayı amaç alan farklı toplulukların üyelerinden oluşan organ) bir organı ve denetleme gücü bulunan devlet başkanlığı kurumunu getirmiştir. 1948`den beri iktidarda bulunan Ulusal Parti başkanı P.W . Botha, 1984`te yeni Anayasa`nın yürürlü­ğe girmesiyle devlet başkanı olmuş, Ağustos 1989`da istifa etmesi üstüne, yerine şubat ayında parti başkanı seçilmiş olan F.M . De Klerk geçerek, Eylül 1989`daki erken seçimlerden sonra da yerini korumuştur.1990`da başlayan ve siyahlara siyasal yaşamda rol verm eyi amaç alan görüşmeler kapsamında hükümet, genel bir uzlaşmaya varılması durumunda, "ulusal böl­geler" siyasetine son verilebileceğini açıklamış, Aralık 1991`de, Demokratik BirjGüney Afrika İçin`Çok Partili Konvansiyon (C O D ESA ), yeni bir anayasa hazırlanması görüşmelerine başladığında, hükümet ve Afrika Ulusal Kongresi (A U K) arasında bağımsız bir adalet düzeni, bir insan hakları yasası, biri nispi temsil sistemi ve genel hal-koyuyla, öbürü bölgeler düzeyinde seçilecek iki m ec­lisli bir parlamento oluşturulması konusunda bir ç e rç e ­ve anlaşmasına varılmıştır. Mart 1992`de beyazların ka­tıldığı halkoylaması reform sürecini başlatmış, ancak bir yandan geçici hükümetin biçimi ve kapsamı konusun­daki anlaşmazlıklar, öte yandan A U K ile Zulu tabanlı İn- katka Partisi ve öbür siyah örgütler arasındaki çatışma­lar, ırk ayrımsız bir demokrasiye geçişin kesintiye uğra­ması tehlikesine yol açmış, bununla birlikte, Kasım 1993`te kabul edilen Anayasa`yla siyahlar, beyazlar ve melezlerin eşitliği kabul edilerek, Nisan 1994`te "çok ırklı" yerel seçim lere gidilmesi kararlaştırılmıştır. TARİHGünüm üzün Güney Afrika Cum huriyetini oluşturan bölgeye ilk olarak avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan San- lar(Buşm en) ve H otonlar(Hoyhoylar) yerleştiler; onları İ.S. 1000-1500 arasında Bantu dilleri konuşan toplu­luklar izledi. 1488`de Bartolomeu Dias`ın Ümit burnu­nu dönmesinden sonra, HollandalI Jan van Riebeeck, 1652`de Table Bay`de (günümüzde Kap kenti) H ollan­da Doğu Hindistan Şirketinin bir ticaret acentesi olarak AvrupalIların ilk yerleşm e merkezini kurdu (Bk. H İN ­DİSTAN ŞİRKETİ, H O LLA N D A D O Ğ U ). HollandalIla­rın doğuya doğru ilerlem eleri, 1779`da Great Fish ırma­ğı yakınında güneye doğru göçen Hausalar ile Hollan­dalIlar arasında kanlı bir savaşa yol açtı.Napolyon Savaşları sırasında kısa bir süre İngilte­re`nin denetimi altına giren bölge, Viyana Kongresi uyarınca 1814`te resmen İngiltere`ye bırakıldı. 1820`de -İngiltere`den çok sayıda göçmen gelmeye başladı. Cal- vinci yaşama biçimlerini koruyabilmek için, HollandalI çiftçiler (Roerler), ülke içlerine doğru, "Büyük G ö ç " adı verilen göçe başladılarsa da, 1838`de içlerinden birço­ğu, Zulular tarafından öldürüldü. Daha sonra Boerlerin başına geçen Andries Pretorius, Zuluları Blood Irmağı Savaşin d a yenilgiye uğrattı. HollandalI sömürgeciler o tarihten sonra Orange Özgür Devleti (1854) ve Güney Afrika Cumhuriyeti (1852; sonradan Transvaal adı veril­di), vb. bağımsız cumhuriyetler kurdular.1 8 0 0 yılları sonunda elmas vealtın bulunması, İngiliz göçmenlerin, ülkenin iç kesimlerine ilerlemelerine yol açtı; bunu mülkiyet çatışmaları izledi. Transvaal`in ön­deri Paul Kruger(O om Paul) İngilizlerin bölgedeki hak iddialarına direndi. Çeşitli çekişmelerden sonra, İngiliz- ler ile HollandalIlar arasındaki Boerler Savaşı (1899- 1902) İngilizlerin zaferiyle sonuçlandı. (Bk. BO ERLER SAVAŞI.) 1910`da Jan Smuts, vb. bazı önderler, eski İn­giliz sömürgesi ile savaştan yenilerek çıkmış iki Boer cumhuriyetini birleştirerek, İngiltere`nin dom inyonla­rından biri haline getirilen Güney Afrika Birliği`ni kurdu­lar. İngiltere`yle sıkı işbirliğini savunan ılımlı Afrikaner Louis Botha, ülkenin ilk başbakanlığına seçildi.İki dünya savaşı arasındaki dönem de, madencilik ve sanayi gelişti. Bununla birlikte, 1930 ekonomik bunalı­mı, siyah Afrikalılar ile beyaz çiftçileri, kentlerde belirli bir beceri istemeyen işler aramaya zorladı. Bunun so­nucunda, hem Afrikalılar, hem de Afrikanerler arasında ulusçu akımlar ortaya çıktı. James Barry Hertzog hükü­meti (1924-39), G üney Afrika Birliği`ni siyahların kendi­lerine ayrılmış uzak bölgelerde oturacakları bir b eyaz­lar ülkesine dönüştürecek ırk ayrımı siyasetini başlattı. 1910 A n ayasasiyla seçme hakkı verilmiş olan m elezle­rin bu hakkı ellerinden alındı.Apartheid uygulaması. Apartheid siyasetini, 1948`de seçimle işbaşına gelen Danil F. Malan başkanlığındaki Ulusal Parti başlattı. "Ayrı, birbirinden bağımsız geliş­me" anlamına gelen Apartheid, beyazlara her alanda üstünlük tanımayı amaç alıyordu. Hendrik F. Verwo-rerd`in başbakanlığı sırasında parlamento, Bantu Ö z ­yönetim Ya sa sin ı oyladı. Bunagöre, ülke nüfusunun % 74`ünün yaşayacağı, toprak bakımından bölünmüş, aşırı yoğun nüfuslu, kaynakları sınırlı bölgeler "ulusal bölge" olarak düzenlenip, tümüne bağımsızlık tanına­caktı. 1976`da Transvaal, 1977`de Bophuthatsvva- na`ya, 1979`da V end a`ya, 1981`de de, Ciskei`ye ba­ğımsızlık tanındı. Ama G üney Afrika Cum huriyeti dışın­da hiçbir ülke, bu kâğıt üstünde bağımsız "ulusal dev- letleri"tanım adı.;N evar ki,"ulusal bölgeler"in etnik top­luluklarından yaklaşık 9 milyon siyah, bağımsızlıktan sonra G ü n ey Afrika Birliği yurttaşlığını yitirdiler; daha sonra, bunlardan ancak 2 milyonuna, ülkede sürekli yerleşik durumda bulunmaları nedeniyle yurttaşlık hakkı yeniden tanındı.Apartheid karşıtı hareket Afrika Ulusal Kongresi (A U K) ve Panafrika Kongresi (PAK) partilerinin önderli­ğinde, 1950 yıllarında iyice yoğunlaştı. Serbest dolaşımı engelleyici yasalara karşı gösteri yapan 69 Afrikalının Vereeniging yakınındaki Sharpville`de polis tarafından öldürüldüğü "Sharpville kıyım i`ndan sonra bu iki örgüt kapatıldı. 1961`de G üney Afrika Birliği`nin, topluluk içinde Apartheid siyasetine karşı gelişen muhalefet so­nucu İngiliz Commonvvealth`ünden çekilm esiyle, G ü ­ney Afrika Cumhuriyeti`nin kurulduğu ilan edildi ve ül­ke içinde apartheid karşıtı hareket daha da şiddetlene­rek sürdü. 1976`da Soweto`da ve öbür siyah kasabala­rında başgösteren ayaklanmalarda 400 kişi öldü. H ükü­met, aralarında genç siyah eylem ci Stephen Biko`nun (1977`de gözaltındayken öldü) da bulunduğu muhalif eylem cilere şiddet ve tutuklamalarla yanıt verince, uluslararası protestolarla karşılaştı.Reform ve tepki. 1978`de B.J. Vorster`in yerine başba­kanlığa getirilen P .W . Botha yönetiminde, G ü n e y A fri­ka Cumhuriyeti hükümeti yapay siyasal ve toplumsal reformlara yöneldi. Sözgelimi 1979`da siyah işçi sendi­kaları yasallaştırıldı; 1985`te, çok ırklı siyasal partiler ku­rulmasına yönelik yasak kaldırıldı; sanayide çalıştırıla­cak siyah işçi sayısındaki sınırlamalara son verildi; farklı ırklar arasındaki evlilikleri yasaklayan yasa yürürlükten kaldırıldı. Siyahların kentlere göçünü denetim altına al­maya yönelik, eleştirilere uğrayan dolaşım serbestliğini engelleyen yasalar da 1986`da yumuşatılarak, kentlerin siyahlara ayrılmış bölgelerinde sınırlı mülkiyet hakkı ta­nındı. Buna karşılık bağımsız "ulusal bölgeler"deki hal­kın göç hareketini denetlemek için yeni yaptırımlar ge­tirildi. 1987`de hükümet yeni bir yasayla, kent alanları­nın ırklar arasında bölüştürülmesini kararlaştırdı. Bu­nunla birlikte ülkedeki siyah çoğunluğa genel seçim ler­de oy hakkı tanınmaması uygulaması sürüyor, yalnızca m elezlere ve Asyalıları kısmi bir oy hakkı tanınıyordu.Reformlar her iki toplulukta da tepkiyle karşılandı. Beyazlar arasında, Ulusal Parti içindeki m uhafazakâr­lar, "apartheid"in temel ilkelerinden sapmasını eleştire­rek, ayrıldılar ve iki yeni parti oluşturdular: Herstigte Ulusal Parti ve M uhafazakâr Parti. M uhafazakâr Parti, 1987 parlamento seçim lerinde, ılımlı İlerici Federal İşçi Partisi`nin yerine ana muhalefet partisi oldu, Ulusal Par­ti çoğunluğu korudu ve Botha devlet başkanlığını sür­dürdü.Genel olarak beyazların, ülkenin denetimini elden bırakmadan ülke yönetimini paylaşması olarak görülen reformlar, siyahların isteklerine yanıt vermekten uzaktı. Daha çok yerel yetki tanınacak yeni zenci kentleri meclisleri için ilk kez 1983`te yapılan seçim leri, siyah seçmenlerin yaklaşık % 80`i boykot etti. 1984`te işçiler, öğrenciler, kilise ve kadın topluluklarından 600 farklı si­yasal eğilimi çatısı altında toplayan Birleşik Demokratik Cephe (BDP) kuruldu ve Asyalılar ile m elezlere, yeni Anayasa`ya göre yapılacak 1988 seçim lerini boykot et­me çağrısında bulundu: Seçim lere katılma oranı % 20`nin altında kaldı. Siyahların büyük çoğunluğu, 1988 yerel yönetim seçimlerini de boykot ettiler; güçlü zenci örgütü Azanian Halk Örgütü (A Z A P O ) beyazlarla yöne­timi paylaşmaya şiddetle karşı çıktı. Siyahların Des- mond Tutu gibi ılımlı sözcüleriyse, yürüttükleri kam­panyalar sırasında, yabancı iş adamlarını G ü n ey Afrika Cum huriyeti`ndeki yatırımlarına son verm eye ikna etti­ler. Bununla birlikte G üney Afrika Cum huriyeti`ndeki yabancı yatırımlar önemini büyük ölçüde korudu.G revler, toprak savaşımı, tüketici ve öğrenci boykot­ları, gösterilerle sürmekte olan apartheide karşı protes­tolar gün geçtikçe arttı. Buna paralel olarak, özellikle büyük kentler çevresindeki kasabalarda polise, beyaz yönetimin işbirlikçisi sayılan siyahlara, karşıt siyasal ve etnolojik topluluklara karşı eylem ler de arttı. Hükümet buna şiddetle yanıt verdi: Eylül 1984-Haziran 1986 ara­sında 2 000`den çok kişi öldü. Bunun üstüne hükümet "Sovveto A y a klan m a sın ın onuncu yıldönüm ünden kı­sa süre önce, ülke çapında olağanüstü hal ilan etti. Bin­lerce yönetim karşıtı, yargısız tutuklandı; basına ciddi kısıtlamalar getirildi. Eylül 1989`da yapılan parlamento seçim lerinde, Ulusal Parti`nin oyları sağ ve sol partilere kaydıysa da, sakınımlı bir reform yanlısı adaylar kesin çoğunluk sağladılar. 1990`da daha ciddi reform adım ­ları atılıp, A U K `y a yönelik 30 yıllık yasak 2 Şubat`ta kal­dırıldı ve A U K önderi Nelson Mandela 11 Şubat`ta ser­best bırakıldı. F .W . de Klerk, apartheide son verileceği yolunda güvence verdi. Ayrıca 1986`dan beri 3 000`den çok siyahın A U K yanlıları ile karşı örgüt İnkat- ha`yı destekleyenler arasındaki çatışmalarda öldüğü Natal dışındaki bütün eyaletlerde, olağanüstü hal kaldı­rıldı. Ağustos`ta A U K , hükümete karşı silahlı savaşımı bıraktığını açıkladı. 1991`de temel apartheid yasaları yürürlükten kaldırıldı. Birleşik Demokratik Cephe dağıl­dı ve hükümet siyasal sürgünlerin ülkeye dönüşü için BM gözetimindeki planı kabul etti. Beyaz azınlığın yö ­netimdeki egemenliğine son verm ek için Aralık 1991`de başlattıkları resmî görüşmeler, Mart 1992`de beyaz seçm enler tarafından desteklendi. Haziran 1992`de zenci kasabası Boipotong`da A U K yanlılarına uygulanan, G üney Afrika güvenlik güçlerinin de adının karıştığı kıyımın ardından görüşmeler kesintiye uğradı. Eylül`de, Ciskei sınırında, birçok A U K göstericisinin öl­dürülmesinin ardından, hükümet, tırmanan "zencilerin zencilere karşı" şiddet hareketini azaltmak için yeni ön­lemlere başvurdu. 1993`te Yeni Anayasa kabul edile­rek, 1 9 9 4 ‘te çok ırklı seçim ler yapılacağı açıklan d ı. Nisan 1994‘te yapılan seçimleri A U K kazanarak, par­tinin önderi Nelson Mandela, cumhurbaşkanlığına seçildi.Dış ilişkiler. 1980 yıllarının ortalarında G ü n ey Afrika Cum huriyeti, hem bölge devletleri düzeyinde, hem de uluslararası ölçekte, gün geçtikçe daha çok yalıtıldı. Svaziland`la (1982) ve M ozam bik`le (1984) imzalanan saldırmazlık paktlarına ve Angola`yla imzalanan ateş­kes antlaşmasına (1984) karşın, G ü n e y Afrika Cum huri­yeti birlikleri, Botsvana, Lesotho, M ozam bik, Zambiya ve Zim babve`deki A U K üslerine sürekli saldırılarda bu­lundular. Ayrıca G üney Afrika Cum huriyeti, Angola ve Namibya`daki yönetimlere karşı Güneybatı Afrika Halklar Örgütü (SVVAPO) gerillalarını desteklemeyi sür­dürdü. Buna karşılık Angola ve M ozam bik`teki hükü­met karşıtı gerillalara verdiği desteği bir ölçüde azalttı. Apartheide son verilmesi konusunda uluslararası baskı pek etkili olmadı. Üstelik 1991`de apartheide son veri­leceğinin açıklanmasından sonra, O lim piyat Oyunla- rı`na katılma yasağı dahil ülkeye uygulanan uluslararası yaptırımların birçoğu kaldırıldı. G ü n ey Afrika Cumhuri- yeti`nin Afrika`nın öbür devletleriyle ilişkileri de, Na­mibya`ya bağımsızlık tanınmasından (1990) ve Angola (1991) ile M ozam bik`le imzalanan barış antlaşmaların­dan sonra, düzelm eye başladı.